Hâlen Batı esaslı bir metodolojiye tabi olmakla birlikte, Müslüman sanatlarının nazari ve pratik planda (uygulamalı olarak) yerli akademinin çalışma konusu haline gelmesi, sivil araştırmacıları ve ilgili okurları sevindiren bir husustur.Bu bağlamda, Samsun Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesiMustafa Uğur Karadeniz’in geçtiğimiz Ekim ayındaKetebe Yayınlarıarasından çıkanİslam Sanatlarında Estetik - Güzeli Anlamakadlı kitabını, mezkur sevincin yeni bir örneği olarak selamlamakla
Hâlen Batı esaslı bir metodolojiye tabi olmakla birlikte, Müslüman sanatlarının nazari ve pratik planda (uygulamalı olarak) yerli akademinin çalışma konusu haline gelmesi, sivil araştırmacıları ve ilgili okurları sevindiren bir husustur.
Bu bağlamda, Samsun Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi
’in geçtiğimiz Ekim ayında
arasından çıkan
İslam Sanatlarında Estetik - Güzeli Anlamak
adlı kitabını, mezkur sevincin yeni bir örneği olarak selamlamakla yetinmeyip, bu yazıma da başlık olarak seçtiğim soru çevresinde, kelimelerim elverdiğince tanıtmaya çalıştım.
İki Aylık Kitap Kültürü dergisinin 3. (Ocak-Şubat 2021) sayısında yayımlanan o yazımdaki kimi hususları, gazetemizin okurlarını da Karadeniz’in mezkur kitabına yöneltmek maksadıyla -küçük değişikliklerle- paylaşmak istiyorum:
Karadeniz, “Güzeli anlamak, varlığı anlamaktır” şeklindeki vurucu bir cümleyle başlattığı
ünde, İslam düşüncesinde
liğin ahlakın bir parçası olarak doğup geliştiğinden bahisle, bu olguyu sanat esasında doğru anlama yolunun, o sanatın içinde oluşup geliştiği kültür ve medeniyetin
inden geçtiğini söyleyerek, bunu da sıkı sıkıya
bağlar.
Önsözünün üçüncü paragrafında ise, “İslam estetiği” nitelemesine itibar edip, sözü güzel(lik) üzerinden değil, estetikli terkip(ler) üzerinden sürdürerek, çalışmasının amacını şöyle çerçeveler:
“Amaç, İslam estetiğini İslam’ın estetiği haline getiren düşünce ve eylem birlikteliğini yansıtmaya çalışmaktır. Estetiği, sadece görünür bir forma hapsetmenin saplantı haline geldiği günümüzde hakikatin aşkın boyutlarının karanlıkta kalmaması, sanatın hakikatle buluşması ve güzelliğin görüngüden kurtulması onun anlaşılmasıyla mümkündür.”
Karadeniz, bununla bağlantılı olarak,
başlığı altında, İslam sanat düşüncesinin kurucu terimlerinden
temaşa, hakikat, kutsal, şuur/ kavramsal bilinç, cemal/güzel(lik), tasvir, taklit, tevhid, tenevvü, zaman, hat
ve
’e değinerek, sanat kelimesinin estetik bir anlam çağrışımı için yeterli görünmeyişinden hareketle, güzel sanatlar terimin kullanışına özel bir vurgu yapar ve fakat söz konusu değinmeleri yine “estetik anlam” içinde mevzilendirir.
Karadeniz,
İslam Sanatının Temel Kaynakları
adlı bölümü
Kur’an, Hadis, Kâbe, Kelam
ve
terimleri üzerine kurmakla, ilgili hemen her eserde karşılaştığımız bir muhtevayı takip etmekle yetinir. Öyle ki, ele aldığı konu zorunlu kıldığı halde, bir yaratma biçimi olan
ve onunla aynı kökten gelen diğer kelimeler için özel bir bahis bile açmaz.
bölümü için de aynı durum geçerlidir. Kur’an esasında
’in
olanlara yani melek, insan ve cinlere verilen bir isim olduğunu da belirtmeksizin, okurunu, modern bir terim olan
nin bilimsel labirentine düşmeye teşvik eder.
Karadeniz,
İslam Düşüncesinde Zaman ve Mekan
hakkındaki görüşleri de emsal çalışmalardakine uygun bir sırayla takdim ettikten sonra,
İslam Sanatçısının Kimliği
başlığını taşıyan ve meselenin güncel durumla ilişkilendirilmesi gibi harika bir imkanı da potansiyel olarak ihtiva eden bölümü beş buçuk sayfada geçer ve geriye
İslam Sanatına Dair Kavramlar
adlı bölüm kalır.
Burada, muhtelif bahislerle -ilgileri gereğince- önceki bölümlerde de kısa kısa değinilen
Aşinalık,
Beka Arzusunun Önüne Geçme,
Fayda-Fonksiyonellik,
, Hendesi,
Hüzün,
, Kozmolojik İdrak,
, Sonsuzluk,
Tasvirden Kaçınma,
, Telkinden Kaçınma,
, Tenevvü,
, Tersten Perspektif, Tevazu, Tevhid,
kavram ve ıstılahlarını (bilvesile söylemeyiz ki TDV İslam Ansiklopedi’sini meydana getirenlerin eller dert görmesin) ansiklopedi maddeleri halinde açıklar.
Karadeniz’in kitabında
olan ne var diye sorulduğunda, yer aldıkları başlıkları sanki sihirli bir değnekle dokunulmuşçasına apaçık hale getiren
göstermemiz gerekir. Divan şiirinden özenle seçilen bu beyitlerle, İslam edebiyatından aktarılan epigraflar, ab-ı hayattan birer damla olarak metne ayrı bir edâ veriyor.
Yazı başlığımıza tekrar dönerek söyleyecek olursak, İslam sanatlarını Batı’dan alınan ödünç kelimelerle anlama çabasının yeterli olmadığı, sadece Karadeniz’in kitabıyla değil, benzer birçok metinle birlikte gün yüzüne çıkmaktadır.
Karadeniz’in kitabını, ilgili soruları sordurması bakımından da ayrıca kutluyoruz.