Üstelik söz konusu hareket ve hizmetler, ibadet esaslı olmaları bakımından eğitimi ve menasik merkezli irşadı da gerektirerek, turizm kelimesini fersah fersah aşan bir özelliğe sahiptir.
Bu hususlarda gerek organizatörler, gerekse organizasyona muhatap olanlar, optimal bir yeterliliğe erişmedikleri sürece büyük problemler ortaya çıkar ki, bunların hariçtekilerce doğru kavranması da imkansızdır.
Diğer bir söyleyişle temizlenme, uyuma, dinlenme, haberleşme, tedavi görme, ulaşım… vb. temel hizmetler konusunda başı rahat olmayan, asgari ölçekte de olsa kendisini güvende hissetmeyen hacı adayını, velev ki konu hac da olsa manevi kazanımlardan söz ederek teselli etmek oldukça zordur.
Elbette, salt Kabetullah’a ve hac mahalline erişmiş olmayı Rabbinden bir nimet olarak gören müminler de vardır ve hep olacaktır. Ancak bunların sayısı yüzlü rakamları geçmez. Zira son tahlilde nefis sahibi insandan ve nefsini sahih istikamette tutmak için çaba göstermesi gereken Müslümandan söz ediyoruz.
Bunların yukarıdan beri zikrede geldiğimiz hizmetlerin ifası konusunda gayret göstermenin ötesinde, hizmetlerin yıldan yıla daha da iyileştirilmesi konusunda ciddi manada zihin yordukları da yadsınamaz bir gerçektir.
Örneğin, Arafat’ta, Meşari’l-Haram’da taharet ve abdest meselesinin, masa başında sayısal olarak çözülmesi, hacıların ilgili mahallerde oluşturdukları uzun kuyrukları ortadan kaldırmamaktadır.
Diğer bir örneği de sağlık konusunda verebiliriz. Hacı kartı taşıyan herkes, ikamet edeceği günler boyunca Kraliyet hastanelerinde tedavi imkanına kağıt üstünde sahip görünmekte, hatta TÜRSAB’ın da ifa ettiği hizmetler cümlesinden hasta hacılara tercüme hizmeti yaygın olarak sürdürülmektedir. Bu hizmette de hastalık potansiyeli masa başında planlanmaktadır. Ne var ki, daha ilk umresinde uyarılmadıkları için Tavaf’ta terleyen hacıların, dinlendirilmeksizin soğuk hava deposu hükmündeki Safa ile Merve’ye aniden yönlendirilmeleriyle, bir anda yüz bin kişilik nur topu gibi hasta ordusu üretilebilmektedir. Yüz bin kişinin bir anda hastanelere yapacağı hücumda hangi sorunların ortaya çıkacağı ise aşikardır. Aynı durum, özel hastanesinde, parmak ısırtacak bir mükemmellikte Türk hacılara (elbette ücretlerini peşinen almış olarak) hizmet sunan Diyanet için de geçerlidir.
Öte yandan, zikrettiğimiz ve zikredebileceğimiz diğer problemlerin başıboş kaldığını, denetimsiz bırakıldığını da sanmayalım. Zira, örneğin Türkiye Cumhuriyeti, hem Diyanet’in ve TÜRSAB’ın yetkili elemanlarıyla, hem de onlardan bağımsız olarak, kendi ilgili birimlerine erişen şikayetleri süratle değerlendiren hızlı ve işinde yetkin bir ekibi Mekke’de bulundurmaktadır. Bu uygulama sanıyorum diğer ülkeler için de geçerli olsa gerektir.
Fakat, son tahlilde esasları ve uygulaması (her daim ücreti karşılığında) Kraliyet tarafından gerçekleştirilen haccın sevk ve idaresinin, hacda taraf olan ülkelerin ilgili işlere aktif katılım oranları artırılmaksızın eksikliği giderilemez, problemleri çözülemez gibi görünmektedir.
Zira kimi neye göre misafir kabul ettiğiniz ve bunların sorunlarını hangi statüye göre çözeceğiniz, ona vereceğiniz değerle doğru orantılıdır.
İlginç olan bu hususun sadece Kraliyet merkezli olmaması, hacı gönderen ülkelerin kendi hacılarına bakışlarıyla da bizzat bitişik bulunmasıdır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.