Gençlerin Kudüs’ü

04:0028/11/2017, Salı
G: 18/09/2019, Çarşamba
Ömer Lekesiz

Mardin Artuklu Üniversitesi’nin çiçeği burnundaki iki akademisyeniEmin Selçuk TaşarileMuhammet Emin Demirdağ, kendisi de bir Kudüs sevdalısı ve ilgili has bilginin kıymetli taşıyıcısı olanRektör Ahmet AğırakçaHocamızdan, öğrencilerin görgü ve bilgilerini artırma tahtında bir Kudüs seyahatine muvafakatını talep etmişler.Hocamızın tereddütsüz, 'evet' dedikleri projenin uygulamasına gelmiş sıra.Konu gençlik ve Kudüs olunca ilkin kimin kapısı çalınabilirse, işte o kapıyı çalmışlar:Mustafa Yaman’ın kapısını!Sayın

M
ardin Artuklu Üniversitesi
’nin çiçeği burnundaki iki akademisyeni
Emin Selçuk Taşar
ile
Muhammet Emin Demirdağ
, kendisi de bir Kudüs sevdalısı ve ilgili has bilginin kıymetli taşıyıcısı olan
Rektör Ahmet Ağırakça
Hocamızdan, öğrencilerin görgü ve bilgilerini artırma tahtında bir Kudüs seyahatine muvafakatını talep etmişler.

Hocamızın tereddütsüz, 'evet' dedikleri projenin uygulamasına gelmiş sıra.

Konu gençlik ve Kudüs olunca ilkin kimin kapısı çalınabilirse, işte o kapıyı çalmışlar:
Mustafa Yaman
’ın kapısını!
Sayın Yaman, Vali ve aynı zamanda Şehremini olarak, Belediye’nin Gençlik Hizmetleri Müdürü
Burak Bahadır Tuzlu
’yu görevlendirince Kudüs’ün yolu açılıvermiş.
Yukarı isimlerini zikrettiğim iki hocanın ve seyahate katılan gençlerle bir abla, ağabey hassasiyetiyle ilgilenen
Sevilay Tırpan
ve
Masum Dinler
’in nezaretinde, bu sürece tabi olarak gerçekleştirdik Kudüs seyahatimizi.
Mesleki ilgisinin ötesinde, dili duaya, gözyaşı Kudüs kelimesine bitişik olan
Numan Balcı
gibi bir rehber başımızda olunca,
Hz. Yusuf
’un kabrini ziyaret etmek de Türkiye'den gidenler içinde
ilk kez
bizim kafilemize nasip oldu.
Gençlerle yaptığımız nebevi iz, eser ve makam ziyaretlerde, yol keşiflerinde, özel sohbetlerimizde Kudüs’ün bizler için hem bir
biley taşı
hem de bir
törpü
olarak yüklendiği
çift işlev
belirgin olarak öne çıktı.
Evet, Kudüs bir bileği taşıdır. Çünkü, yüz yıl önce (1917’de) baba hükmündeki Osmanlı’dan kopartılarak yetimleştirilmiş olan Kudüs’ün zulüm, savaş, işgal, yağma ve sürgün kelimelerine bitişik bulunan tarihi, biz Müslümanlar için öncelikle çaresizlikten kaynaklanan bir mahcubiyetin ve bunu unutmaya değil, bilakis iliklerinde hissetmeye ve yeni nesillere de hissettirmeye yönelik bir çabanın öznesi ola gelmiştir.
Kudüs (ve genelde Filistin toprakları) işgal altında olduğu müddetçe, mümin gözlerde, muvahhit idraklerde huzur ve sükun mümkün olmayacaktır.

Öte yandan Kudüs, yine bizler için bir törpü hükmündedir.

Çünkü Batılılaştırma baskısı karşısında, değil uygulamalara, en küçük dini terimlere bile sahip çıkma zorunluluğuyla, kendilerini adeta kavramsal bir gettoya hapseden müslümanlar için Kudüs,
ed-Din
merkezli bir düşünüşün, muvahhitlerin tamamını kapsayan bir gönül genişliğinin özel değer kazandığı bir yerdir.
Bu yanıyla
Kudüs, kimi kısır ezberlere, siyasi şartlanmalara, düşüncemize giydirilmek istenilen “deli gömlekleri"ne karşı, tutarlı ve asil bir itirazdır.
Kemale erdirilmiş bir dinin mensubu olmak nasıl bir yüce değerdir; muharref kitaplar / şeriatlar nedir ve nedendir, kitabi olmanın hükmü nedir, Nebevi Tarih ne anlama gelir, neden nebilerin Resullerin izleri takip edilir, İsra’nın (gece yürüyüşünün, miracın) esası nedir, yol neye denir ve yolların sahibi kimdir... bunların ve benzeri yüzlerce sorunun, hakikat ehlini hakikatin zevkine ulaştıran ilgili cevapların üç merkezinden biri (
Mekke ve Medine ile birlikte
) Kudüs’tür.
Dolayısıyla bunlara bağlı olarak, Kudüs’ün ziyaret eden müslümanlar, hem kendilerini Kudüs’ün bileği taşında yeniden sınarlar hem de Kudüs’ün törpüsünden geçerek muvahhitler dünyasında
İslam’dan olmanın, Muhammedi şeriat üzere yaşamanın
önemine yeniden ve yeniden erişirler.

Mardin’in Kudüs ziyaretçileri de bilgilenme, bilinçlenme, aydınlanma ve tanıklık yönünden bu sürece tabi oldular; sebep olanlara, zahmetini paylaşanlara çok çok teşekkür ediyorum.

Bu gezi bağlamında hatırlatmak istediğim son bir şey de şudur:

Kudüs, hiçbir erke tabi olmayan, müslümanlara, hristiyanlara, yahudilere mahsus alanları bidayetinden beri belli olan, ibadetlerin karşılıklı saygı esasıyla yapılmaya çalışıldığı bir şehirdir.

Ne var ki, bu şehir 1967’den beri, İngiltere ve Amerika’nın , kendilerine en uzak ve en sağlam bir karakolu kurmak ve korumak üzere görevlendirdikleri
İsrailoğulları’nın işgali altındadır.

Biz kimi zaman, tanım ihtiyacıyla, burada emperyal bir tahkimata dayanan İsrailoğulları’nın aynı adla bir devlete sahip olduklarını söylesek de, gerçekte orada bir devlet yoktur, sadece işgalciler ve işgalin aşırı şekilde ağırlaştırılmış şartları vardır.

İsrailoğulları sahiden devlet olabilselerdi, çocuklardan korkmaz, salt ziyaret maksatlı olarak Kudüs’e giden ve dönen gençlere Joseph Mengele’yi hatırlatan zulümler yapmazlardı. Kafiledekilerin tümünü korkutmaya yönelik olarak,
detaylı sorgulama
adıyla bir ya da iki kişi üzerinden yaptıkları psikolojik yıldırma uygulamalarının, amaçlanan etkiyi asla doğurmadığını, bilakis yukarıda zikrettiğim bileylenmeye yeni bir sebep oluşturduğunu anlarlardı.
Bu manada Mardin Artuklu Üniversitesi’den Kudüs’ü ziyaret eden gençlerin olgunluklarını, dirençlerini, mümkün olabilecek her tehlikeyi, korkutma, yıldırma uygulamalarına karşı hazırlıklı ve vakur duruşlarını, kendi içlerinden kardeşim
Mine Kızıl
’ı onların temsilcisi sayarak, onun şahsında tebrik ediyorum.

İşgal şartları nedeniyle Kudüs yolu zordur ama bu yol aynı zamanda yürünmesi zorunlu olunan bir yoldur.

#​Mardin Artuklu Üniversitesi
#Kudüs
#Gençler