Filibeli Ahmed Hilmi diyor ki

04:0013/10/2019, Pazar
G: 13/10/2019, Pazar
Ömer Lekesiz

Barış Pınarı Harekatıtüm hızıyla sürüyor.Mehmetçiğin başarılarına yeni bir başarı daha katarak, burnu kanamadan kışlasına dönmesi için dua ederken, BaşkomutanRecep Tayyip Erdoğan’a ve onun şahsında tüm komutanlarımıza esenlik temenni ediyorum.“Bu harekatı neden yapıyoruz?” sorusunun cevabı tartışmasız bir şekilde bellidir. Harekat vesilesiyle dost ve düşmanımızı yeniden tanımamız da ayrıca önemlidir. Zira, milletlerin mayası (mizacı) da, fertlerin mayası gibi değişmiyor.Bu manada, daha çokA’mâk-ı

B
arış Pınarı Harekatı
tüm hızıyla sürüyor.
Mehmetçiğin başarılarına yeni bir başarı daha katarak, burnu kanamadan kışlasına dönmesi için dua ederken, Başkomutan
Recep Tayyip Erdoğan
’a ve onun şahsında tüm komutanlarımıza esenlik temenni ediyorum.

“Bu harekatı neden yapıyoruz?” sorusunun cevabı tartışmasız bir şekilde bellidir. Harekat vesilesiyle dost ve düşmanımızı yeniden tanımamız da ayrıca önemlidir. Zira, milletlerin mayası (mizacı) da, fertlerin mayası gibi değişmiyor.



Bu manada, daha çok
A’mâk-ı Hayal
adlı kitabıyla tanıdığımız, gerçek bir münevver olan ve dolayısıyla İslam tarihinden, güncel meselelere kadar birçok konuda zihin yoran
Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi
’nin, Barış Pınarı Harekatı’nı yapma mecburiyetinin temellerini atan
İngiltere
ile ilgili yüz on yıl önceki görüşlerini nakletmek istiyorum. Onun
Yirminci Asırda Âlem-i İslâm ve Avrupa: Müslümanlara Rehber-i Siyâset
adını taşıyan eserinde (Büyüyenay Yayınları, İstanbul 2014) İngiltere üzerine yaptığı o tespitlerin bugün de hâlen geçerli olduğunu birlikte görelim:
“Yakın zamana kadar medeniyet âlemine yön veren ve bütün dünyanın mukadderatını yöneten İngiltere bugün dahi medeniyet aleminin en kuvvetli uzvudur. Vakıa bugün İngiliz kapanlarına
bir sersem fare gibi
tutulmayacak Almanya, Amerika ve Japonya gibi hükümetler mevcut olmakla beraber, İngiliz siyasetinin tesirlerinden azade kalmaya muvaffak olan hükümet hâlâ yoktur. Müthiş donanması, en ileri maharete sahip siyaseti, büyük serveti, İngiliz kavmine azim ve muvaffakiyetler temin etmiş ve etmekte bulunmuştur.
Lâkin İngiltere’nin bugünkü kuvvetini meydana getiren siyaseti,
hile ve kurnazlıktaki
emsalsiz maharetidir. Filvaki İngiltere(nin) şükûh ve azameti, kahredilen ve yok edilen
İslâm âleminin hazin makberi üzerine
bina edilmiştir.

Acaba İngiltere, İslâm âlemini bazu kuvvetiyle mi teshir etti? Ve bugün kendi memleketinden yüzlerce defa büyük ve yüzlerce defa fazla nüfusa malik memleketleri ezici silah kuvvetiyle mi itaat altında tutuyor?

Hayır, hem bin kere hayır.

İngiltere’nin en müthiş donanması ‘
hile ve ifsat
’, en kuvvetli ordusu ‘
esir kavimlerdeki ahlak bozukluğu
’dur.
İngiliz fütuhatı tarihini tetkik edersek, bu hakikati bütün dehşet ve iğrençliğiyle görürüz. Bir İngiliz ticaret kumpanyası
Hindistan
’da kabul görüyor. Şaşılacak kadar az bir zamanda bu kumpanya iki yüz yetmiş milyon halkı siyaset ve maharetinin oyuncağı yapıyor. Hind’in kuvvetli hükümetleriyle muharebeye girişecek hale geliyor. Artık zemin o derece hazırlanmış bulunuyor ki, İngiltere hükümeti en küçük bir çabayla dünyanın en zengin memleketi ve en geniş kıtalarından biri olan Hind’e malik oluyor.
İngiltere her girdiği yerde
yerli ahalinin tamah ve ihtiras
kesimine olanca kurnazlığıyla başvurup, onlar vasıtasıyla geri kalan kitleyi esaret zinciri altında tuttuğu gibi, yine onlar vasıtasıyla civar bölgeler ahalisini kahreden ve cebreden idaresi altına alır. İngiltere’nin bir mahkûm memleketi sâkin bir şekilde itaat altında tutması için
kullandığı usuller
, Fransa ve Rus usullerine çok mugayir ama
daha müesses ve zararlıdır
.
İngiltere, esareti altına aldığı kavimlere ‘
zevk ve sefahata ait
’ hususlarda tam bir hürriyet verdiğinden başka, gizli bir surette fevkalade yaygınlaşmasına yardımcı olur.
İngiltere istilâsına düşmeden evvel mahalli kanun ve adetlerden çekinerek alenen
fısk ve fücura
cesaret edemeyeceklerin bir korkusu kalmaz.... Mahkûm memlekette az zamanda Şark ve Garb’ın ittifakla meydana getirdikleri fısk ve fücurun hepsi alenen icraya başlanır.
Hürriyetin bu şekli
sayesinde zevk ü sefaya dalan gafil ve mahkum ahali, boynundaki esaret zincirini hissetmeyerek
en rezil miskin bir hayatı
sürükler gider. (...)
İngiltere,
baskı ve şiddet usulünü
, yukarıdaki oyunlarla iğfali mümkün olmayan
münevver
ve hakikaten
vatanperver
bir
küçük topluluğa tatbik
eder.
Lâkin İngiltere’nin en büyük mahareti
din ve mezhep ihtilaflarından
istifade hususunda görülür. Kimsenin nazar-ı dikkatinden kaçmadığı üzere Hindistan’da kullanılan en mühim tahakküm hilesi budur.”

Ahmed Hilmi’nin ilgili tespitlerinden az bir kısmını alıntıladım. Hazretin can alıcı bu tespitleri “İngiltere’nin İslâm dinine karşı kabul ettiği tehdit ve tahrip” usüllerinden başlıcalarını incelemesiyle sürüyor.

Bunların I. Dünya Savaşı’ndan 4 yıl önce yazılışını ve İngiltere’nin 1918’de işgal edip, eyaletlere ayırdığı bir coğrafyada yaşama tecrübemizi de göz önüne aldığımızda, İngilizlerin
değişmeyen mayasını
daha doğru kavramış oluruz.
#A’mâk-ı Hayal
#Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi
#Barış Pınarı Harekatı