“Çok müselmânı soğuklar eyledi âteş-perest”

04:0015/02/2022, Salı
G: 15/02/2022, Salı
Ömer Lekesiz

Kovidsalgınıyla başlayankontrollü sosyal hayatın, üretimde ve ticari ilişkilerde de neden olduğu olumsuz sonuçları hep birlikte yaşıyoruz.Döviz kurlarındaki geçici hareketliliğin tetiklediği sanayideki fiyat artışları, kur ile ilişkisi tali olan gıda ürünlerini kapsayınca, güncelik dilin patates fiyatlarına indirgenmesi ve siyasi muhalefetin ekonomiyi bu cihetten iktidara karşı bir saldırı malzemesine dönüştürmesi de deyim yerindeyse normal hale geldi.Buna karşılık gerek iktidarın, gerekse huzur

Kovid
salgınıyla başlayan
kontrollü sosyal hayat
ın, üretimde ve ticari ilişkilerde de neden olduğu olumsuz sonuçları hep birlikte yaşıyoruz.

Döviz kurlarındaki geçici hareketliliğin tetiklediği sanayideki fiyat artışları, kur ile ilişkisi tali olan gıda ürünlerini kapsayınca, güncelik dilin patates fiyatlarına indirgenmesi ve siyasi muhalefetin ekonomiyi bu cihetten iktidara karşı bir saldırı malzemesine dönüştürmesi de deyim yerindeyse normal hale geldi.

Buna karşılık gerek iktidarın, gerekse huzur ve refahın korunmasını önemseyen akil kişilerin kanaatkarlığı vurgulaması, fondaş medyanın
eskiden kavuklu,
şimdi ise
fötr şapkalı
olan tayfası tarafından eleştiri konusu haline getirildi. Daha azla yetinmeye ve yetindirmeye çalışmak, beterin beterine maruz kalmamak için rızaya talip olmak, büyük bir
popülizm tehlikesi
nin ayak sesleri olarak ilan edildi. Hatta fondaş kalemlerin kimileri de iktidarı, yaşanan fiyat artışlarındaki olumsuzluğu İslami terimlerle makulleştirmeye çalışmakla suçladı.

Kendileri açılarından haksız da sayılmazlardı. Çünkü, mevcut ortam, Batı’ya entegre olma yolunda verilen onca çabanın ve “aç kalanlar ölsün, kalan sağlar bizimdir” teranesini şiar edinenlerin aramakla bulamayacaklarını bir ortamdı.

Yıllar yılı, b
ireyselleşerek özgürleşmeyi
kendilerine
put
edinenlerin, tam da bu puta tapınmaya başlayacakları anda birilerinin çıkıp kanaatkarlıktan, rızadan, sabırdan, paylaşmadan ve yardımlaşmadan… dem vurması, bozulan ekonomik ilişkileri rayına tekrar oturmak için gecesini gündüzüne katan iktidara güç aşılamaktaydı.

Oysaki tam bu zamanda yaşanan problemleri ayyuka çıkarmak, pazardaki mevcut işleyişi salt kazanma hırsına tabi kılarak tahrip etmek, onlar tarafından hasretle ve arzuyla beklenen bir durumdu. Hâl böyleyken, şimdi kalkıp kanaatten, ticari ahlak ve anlayıştan söz etmek ise popülizmi harekete geçirmek, eskimiş değerleri hatırlatmak suretiyle dini söylemi yeniden ihya etmek olacaktı.

Bir arkadaşımın yakın zamanda tanık olduğu şu örnek, mezkur durumu daha açık hale getirecektir:

Arkadaşım, kontrollü sosyal hayat gereğince uzun zamandır yüz yüze görüşemediği bir dostunun Sirkeci’deki dükkanına uğrarmış.

Hoş beş ve hâl hatır faslından sonra, söz işlerinin durumunu sormaya gelmiş. Esnaf dostu, işlerinin eskisinden de çok iyi olduğunu, hatta müşterilerinin yoğun taleplerini karşılama yetişemediklerini söylemiş.

İkram ve çay faslı bitmek üzereyken, biri gelmiş ve muhatabından başkasının duymasına izin vermeyen bir ses tonuyla, maruzatını beyan ettikten sonra, arkadaşımın o esnaf dostu, ona şöyle mukabelede bulunmuş: “Haklısın, çekimizin vadesi gelmiş olabilir ama bir haftadır daha siftah etmedik, işler kesattan da berbat, şu enflasyonda gündelik rızkımızı zor çıkarıyoruz. Hele sen bir ay sonra uğra, inşallah öderiz.”

Gelen kişi, ellerini ovuşturup, bükük boynuyla dükkandan çıkmış.

Arkadaşım, daha beş on dakika önce işlerinin çok iyi olduğunu söyleyen dostuna bakmış, bir de gidenin gidişine. Şaşkınlığı yüzüne vurmuş olmalı ki dostu onu güya ikna etmek üzere, durumu açıklamış: O gelen bir üreticiymiş, küçücük bir atölyesi varmış, ürettiklerinin tamamını da bu dükkana veriyormuş. Bunları peşine, vadeye, taahhüde alıştırmamak gerekirmiş, yoksa piyasa bozulur, bunun zararını da esnaf çekermiş.

Bu açıklama karşısında yutkunan arkadaşım, dostuna söylemeye hazırlandığı “İşçinin alın terini kurumadan veriniz”, “söz namustur…”, “küçük esnafın işleyen çarkın bozmak ahlaksızlıktır…” vb. eskiden maruf olan sözleri de yutarak, izin isteyip mekândan ayrılmış.

Arkadaşım bu tanıklığını bana anlatırken, söyleyeni bilinmeyen şu berceste mısra ile söze başladı: “Çok müselmânı soğuklar eyledi âteş-perest”. Ardından, naklettiğim ortamda dostuna söyleyemediği sözleri bana, “bu böyle değil miydi?” diyerek iletti.

Ben de, yukarıda zikrettiğim popülizmi ti’ye alma kastıyla ona “popülizm yapıyorsun” dediğimde, maksadımı da bildiği halde celallendi ve “Popülizm dediğin şey, kelimenin popüler köküne göre, halka ait olma, halk tarafından benimsenme anlamında dini içine alır. Halkçılık, halkı muhatap alma esasında din popülisttir. Bana, modern ve materyalist bir ideoloji olan popülizm kelimesiyle gelirsen, ben de yarım Müslümanlığın bile sana artık yeterli gelmediğini, kafir olup kapatalım bu defteri demeye hazırlandığını söylerim.” deyiverdi.

Biraz tartıştık ama şükür sorunu büyütmedik. Zira ikimiz de popülizm teriminin, bugünlerde sadece iki ayaklı şeytanların işlerine yaradığını biliyorduk.

#Kovid
#bireyselleşme
#popülizm