|
Cavit Okur’un hatıraları

Cavit Okur’un hatıraları
Masum Hikâye – Bir MTTB Başkanının Hatıraları
adıyla geçtiğimiz ay
Beyan Yayınları
tarafından kitaplaştırıldı.
“Kitaplaştırıldı” diyorum çünkü, kitabı oluşturan hatıraların bir kısmı, öğretmenlerin kalemle ülfetlerini artırmak, genç yeteneklere yazma imkanı sağlamak maksadıyla, Cavit Hoca’nın yayımlanmasına bizzat öncülük ettiği Köyceğiz (Muğla) merkezli
Sığla
dergisinde yayımlanmıştı.

Cavit Okur, İslami harekete mensup ’80 kuşağının ağabeyi; son yirmi üç yıldır Türkiye’nin yönetimine katılan siyasilerin ve bürokratların büyük çoğunluğunun üstadı; üniversiteyi yeni bitirip mesleki kariyerin kapılarını zorlayan yüzlerce gencin hocası;

Öğrenci kuruluşlarında, vakıflarda, miting meydanlarında, koğuşturmalarda, sürgünlerde, hapishanelerde, kısa süreli bir deneyim olarak particilik siyasetinde… dur-durak bilmeyen enerjisine rağmen yorgun düşüp, son adres olarak Köyceğiz’deki evinde dinlenen bir memur-öğretmen;

Evveli Karaman’dan gelip, Isparta’nın Sütçüler ilçesi Kesme köyüne yerleşen altı çocuklu bir Yörük ailesinin, Kur’an okumayı dört yaşında öğrenen bir ferdi… Çoban olan ama Osmanlı Türkçesi’nin medresede öğrenmiş, tepeden inme inkılaplara zerre kadar muhabbet duymamış, hayatı boyunca Latin alfabesini hiç kullanmamış, şapka giymemiş bir babanın evladı…dır.

Cavit Okur’un kimliği hakkında özetlemeye çalıştığım bu bilgilerin, aynı zamanda onun zihniyet ve eylem planındaki duruşuna da işaret edeceğini ummakla birlikte, asıl mesaisinin tamamını temsil etmemesi anlamında bir yazar olmadığı halde, hatıralarının
sebebi telifi
ni de ihtiva eden mukaddimesini “Bilerek Hakkı batıl ile karıştırmayın. Hakkı gizlemeyin.” mealindeki bir ayetle (Bakara 2742) başlatıp, yaklaşık 420 sayfa tutan metnini İsmet Özel’in “Varsın zindanların uğultusu vursun kulaklarımıza / Yaşamak bizim için dokunaklı bir şarkı değil ki” dizeleriyle bitirecek kadar
tarz-ı kadim
eser sahiplerinin ayak izlerini sürme konusunda şuurlu bir tutumun ve tenzihi bir hassasiyetin sahibi olarak, yeni yetme yüzlerce yazarın pabucunu dama atan biri olduğunu da özellikle belirtmeliyim.

Nitekim kendisi de hakkındaki mezkur çerçeveyi kitabında şu sözleriyle tamamlamıştır:

“Ben Müslümanlardanım.” diye çıktığım bu yolda yegâne ilah ve rabbin Allah olduğuna yakin bir imanla yürüdüm. Sohbetlerimde de bu minval üzere tevhidi bilince sahip Müslüman yetiştirmenin gayretini güttüm. Davamı temsil etmek için daima ona uygun düşünce ve yaşayışı önceledim. Konuştuğum her sözü vicdanımın onaylamasına önem verdim. Hiçbir zaman şahsımı İslam davasının önüne geçirmedim. Davamı daima önümde hissettim ve ona yetişmek ve onun içinde olmak için koşturdum. 

Ne ırkçılık ne demokrasi ne komünizm... Allah’ın emrettiğinin dışında hiçbir düşüncenin içinde olmadım. Çalışmalarımda tevekkülü önemsedim. Başıma gelenler için kimseyi suçlamadım ve bana düşmanlık edenlerden bile intikam almayı düşünmedim. Bir Müslüman olarak hiçbir zaman hâlimden memnunum da demedim.” 

Cavit Okur’un Isparta’da başlayıp, öğrencilik, eylem, yöneticilik, meslek, sürgün, insan yetiştirme hareketliliği içinde İzmir, Aydın, Afyon, Kilis, Köyceğiz, Kadıköy ve Üsküdar’dan sonra Köyceğiz’de karar kılan hayat hikayesinde, bir belgesel zenginliği içinde anlattığı Yörük köyü hayatını paranteze alarak, yaklaşık son yarım asırlık mücadelesine baktığımızda, onun isimleri fazla bilinmeyen onlarca eylem ve eğitim ehlinin, Müslümanların sırtından oluşturdukları sahte payeleri şimdi gerçeğin ışığında paslı bir teneke parçası kadar bile bir kıymet ifade etmeyen sahte münevverlerin gerçek hayat ve düşüncelerini aydınlattığını da görürüz.

Bir de kendisinin bizzat katıldığı
Kanlı Pazar
hakkındaki şu cümlelerinde olduğu gibi sadece onun hatıralarından öğrenebileceğimiz tarihi hakikatler var:

“Biz niye Amerika’ya karşı olana karşı idik, hep kafamda bir soru işareti oluşturdu bu! Yıllar sonra o zamanki MTTB’nin İstanbul merkez yönetiminde olan amcaoğluna dedim ki; ‘Abi, ben bir çocuktum. Siz bana Kanlı Pazar Mitingi için arabalarla sopalar taşıttınız, silah taşıttınız. Niye?’ Bana ‘Ben sana bundan daha vahim olanı söyleyeyim mi, o gün bu olaylar için MTTB’de toplantılara başkanlık eden o günkü hükümetin içişleri bakanı idi. Her şeyi o düzenledi.’ dedi. Daha sonra içişleri bakanına bu olay sorulduğunda ‘İti ite kırdırdık.’ diyecekti.” 

Cavit Okur, en kısa söyleyişle İslami hareketin çınarı; çok önemli bir devrin ve olaylarının tanığıdır.

Sahih tanıklığında doğru bir tanıklığa erişmenin en kestirme yolu ise onun Masum Hikâyesi’ni okumaktan geçecektir.

#Aktüel
#Cavit Okur
#Ömer Lekesiz
2 gün önce
Cavit Okur’un hatıraları
Almanya’nın ezikliği, ölümcül nefret ve o kamyon!
Mesele birkaç kendini bilmez mi?
Kitle hareketleri
Anglosakson yerleşimciliği ve etnik temizlik
Yumuşak bir karın: Sığınmacılar konusu