Birkaç kitabı neden çok okumalı

04:0022/10/2017, Pazar
G: 18/09/2019, Çarşamba
Ömer Lekesiz

Denilir ki, üzerine gün ışığı düşmemiş düşünce yoktur.İspatı kolaydır bunun. Bugünden geriye doğrudüşünülmüş düşünceninizlerini sürdüğümüzde, hemen her düşüncenin belli dünya görüşlerine, ilgilere, bağlamlara, niyetlere, ihtiyaçlara göre üslup, eda, ton... kısaca form değiştirerek beyan edildiğini bizzat görür ve zamana, mekana, dile, algıya bağlı olarak da çeşitlenen bu formlara bakarak, bilginin çoğaldığına hükmederiz.Öyle ki, bu çoğalma karşısında, bilgiyi ihata etme yönünden kendimizi aciz hisseder,

Denilir ki, üzerine gün ışığı düşmemiş düşünce yoktur.

İspatı kolaydır bunun. Bugünden geriye doğru
düşünülmüş düşüncenin
izlerini sürdüğümüzde, hemen her düşüncenin belli dünya görüşlerine, ilgilere, bağlamlara, niyetlere, ihtiyaçlara göre üslup, eda, ton... kısaca form değiştirerek beyan edildiğini bizzat görür ve zamana, mekana, dile, algıya bağlı olarak da çeşitlenen bu formlara bakarak, bilginin çoğaldığına hükmederiz.

Öyle ki, bu çoğalma karşısında, bilgiyi ihata etme yönünden kendimizi aciz hisseder, düşünülmüş düşüncenin peşinde koşturmaktan oluşan yorgunluğumuzu,
Hz. Ali
’ye isnat edilen “
İlim bir nokta idi, cahiller onu çoğalttı
” ya da
Fuzulî
’ye ait olan “
Aşk imiş her ne var Âlem’de/ İlm bir kıyl ü kâl imiş ancak
” şeklindeki hikmetli söyleyişlere kendimizi baştan teslim ederek makulleştirmeye çalışırız.
İnsan aklının, kendi işleyişini bile içten içe düzenleyen
uyanıklığını
fark ettiğimizde ise, söz konusu acizlik düşüncesi ve yorgunluk hali, yerini özetleyerek, seçerek veya doğrudan doğruya sınırlayarak, düşünülmüş düşünceyi kendi gereklerine göre kuşatma çabasına evrilir.
Dolayısıyla, toplumsal hayata mahsus davranışlarımızı
semboller
yoluyla birer öngörüye dönüştürerek, davranışlar yığınını, herkesin ondan aynı şeyi anlayacağı bir forma indirgediğimiz gibi, düşünülmüş düşünceleri de herkes tarafından paylaşılabilir belli alışkanlıklar, adetler ve ferdi tutumlar eşliğinde ve elbette ihtiyaçlarımız doğrultusunda elde edebiliriz.
Örneğin, caddelerdeki trafik lambaları kırmızı yandığında bize durmamızı, yeşil yandığında ise geçmemizi
söylerler
. Biz, bunu ortak bir öngörüye dönüştürmek suretiyle uygularız ve yeşilde geçerken bize çarpan bir aracın sürücüsü, bize çarpma suçundan önce, söz konusu öngörüyü ihlal, ortak bir kabule saygısızlık etme suçunu işlemiş olur.

Elbette, düşünülmüş düşüncenin bilgisi öngörülere göre gerçekleşmez, ama bu konuda başkalarınca daha önceden serdedilmiş kimi davranışların muhtelif kişilerce de deneyimlenmesinden oluşan genel bir doğruluk hattı bizim seçimlerimizi kolaylaştırdığı kadar da makul hale getirir.

Faraza,
Benedictus Spinoza
’nın az sayıdaki kitabı çok defa okuması, fazla miktarda gıdanın insan bedenini şişmanlattığı gibi, çok fazla sayıda kitap okumanın da insan beynini şişmanlattığını söyleyen
Peyami Safa
’nın, Spinoza’nın yöntemini salık vermesi bu cümleden bir doğruluk hattına tekabül eder.
Nitekim
Jacques Lacan
da bu hususu eğitim bağlamında ironik bir dille şöyle dile getirir:

“(i)şin doğrusu insanı eğitmek gereksizdir. Tüm eğitimini kendisi edinir. Öyle ya da böyle eğitir kendisini. Elbette bir şey öğrenmek zorunda kalacak ve bunun için dirsek çürütecektir. Eğitimciler, bu konuda yardımcı olabileceklerine inanan kişilerdir. Hatta insanın insan sayılabilmesi için belli minimum bir donanıma sahip olmasının şart olduğunu düşünür ve bunun eğitimle sağlanabileceğine inanırlar. Tamamen hatalı sayılmazlar. Gerçekten de insanların birbirlerine tahammül edebilmesi için belli bir eğitim şart.” (Dinin Zaferi, çevç: Deniz Kurt, Altıkırkbeş Yay., İstanbul 2015)

Hazır, Lacan’ın yaklaşımından söz etmişken, yukarıda zikrettiğim şekliyle düşünülmüş düşüncenin oluşturduğu ağır malumat yığınından kurtulmanın ilk yolunun, hangi türden bilgilere ihtiyaç duyduğumuzu iyi belirlemekten ve bu manada isabetli bir seçimi hedeflemekten geçtiğini söylemeliyim.

Örneğin, bir ayakkabı imalatçısı için gerekli olan zanaat, malzeme ve maliyet bilgileri benim için hiçbir şey ifade etmezler, ama o ayakkabıcı iyi ayakkabı yapmak ve bundan rızık sağlamak için bu bilgilere muhtaç iken, ben asıl arzuladığım bilgiyi edinebilmek uğruna onun bilgilerini dışıma itmeye ihtiyaç duyarım.

Bunu,
bir şeyi iyi yapabilmek için, birçok şeyi yapamamak gerekir
şeklinde formüle ettiğimde, düşünülmüş düşünceyi belli yönleriyle gereksindiğimi söylemiş olacağım gibi, buna mahsus nasıl bir seçimi hedeflediğimi de söylemiş olurum. Bilgin, eser, tür bağlamında
hangi adreslerde duracağıma
karar verdiğimde ise arzuladığım istihkaka erişmeyi hak eder hale gelmiş olurum.
Bu manada benim sıkça uğradığım az sayıdaki adreslerden biri,
İmam Ebu Hamid el-Gazâlî
’dir.
Onun
el-Münkız mine’d-Dalâl
’i, yetkin (deyim yerindeyse seçilmiş) bir zihnin düşünülmüş düşünceyi ihata etme çabasının ve dolayısıyla çilesinin bir hülasası ve
İhyâu Ulûmi’d-Din
’i başta gelmek üzere önceki eserleri de okurunu, düşünsel bir emniyet içinde bu anahtara götüren doğru yön oklarıdır.

Dolayısıyla halen, düşünülmüş düşünceyi, kendi önceliklerimiz, ihtiyaçlarımız planında has bilgi olarak edinmenin yolu, birkaç iyi kitabı sürekli olarak okumaktan geçmektedir.

#Spinoza
#Kitap
#Lacan
#Peyami Safa