|
Okul yolu - Neşe yolu

Belki bir araba geçer, tekerleri ile dizi geçip bele vuran karı yarar, bize bir yol açılır diye beklerdik. Tipi vuuvv!.. diye eserdi; gözlerimiz, ağzımız, burnumuz, bilhassa kulaklarımız donardı.

Ama beklenen araba geçmezdi.

O yıllarda taşranın küçük kentlerinde birkaç tane, kasabalarında sadece resmi ve askeri araçlar, köylerinde hiç araba yoktu.

Zaten yol da yoktu.

Ama yine de "okul yolu-neşe dolu" derdik.

Bu sözün altı boş değildi. Altını dolduran bir baştan bir başa saflık, samimiyet, neşe, sağlık, hareket, arkadaşlık dolu çocukluk idi. Bir daha dönemeyeceğimiz bir cennet. Birlikte aşamayacağımız tepe, yaramayacağımız kar yoktu. Varsın araba gelmesin. Tahta çantalarımızı sırtımıza bağlardık, en iriler en güçlüler öne geçerdi. Karı yara yara gitmek, yanakları kıpkırmızı olmak, o soğukta terlemek, ilerledikçe türküler şarkılar söylemek, naralar atmak bir kahramanlıktı sanki.

Ne kadar yürüyorduk bilemiyorum.

Ama bu yürüyüş bizi yormuyordu.

Ne kar, ne yağmur-çamur önümüzü kesmiyordu. Alabildiğine uzanan her şeyi beyaz örtüsüne bürüyen karın ortasında siyah önlük-beyaz yaka ile birer karınca gibiydik. Birer karınca kadar çalışkan, yılmaz, okuluna-evine-arkadaşına bağlı, fedakâr, cefakar vatan evlatlarıydık.

Diplomaları alıp yurda dağıldık.

Yurdu o günlerden bu günlere getirdik.

Kötü mü yaptık?

Şimdi şehirleri servis minibüsleri dolduru-yor. Çocuklar en ufak rüzgarda solup kuruyacak bir çiçek gibi görülüyor. Şehir güvenli değil, aileler yol gözlüyor. Her akşam evine sağ salim dönen çocukları için şükrediyorlar.

Çocukların etrafı devlet-eğitimciler-ana babalar ile bir koruma çemberine alınmış. Bu cenderede alabildiğine sıkılıyorlar. Hiç bir sorumluluk almıyorlar. Höt desen korkuyorlar. Elbet sekiz dersi zayıf olan adamı sınıfta bırakmaz geçirirseniz o da ne öğretmen tanır, ne müdür; ne ana ne baba. Disipline düşman olan eğitime düşmandır. Soluk yüzlü balkon çocukları; sürekli hastalanıyorlar. Mızmız-geçimsiz-tatminsiz birer problem. Oysa ne boyalar, ne kalemler, ne formalar, ne ayakkabılar, ne eşofmanlar, ne bilgisayarlar, ne internetler, ne harçlıklar, ne sıralar, ne kaloriferler, ne araç-gereçler, ne eğlenceler, ne yiyecek-içecekleri var. Spor sahaları, müzik solaları, tiyatro salonları var. Yine de ilkokul beşe giden birine dünya haritasında Kore''yi göster desen bel bel suratına bakıyor.

Atlas bizim için büyülü-rengarenk bir masal dünyası idi. Kanaat Kitabevi'' nin atlasları. Bütün ülkelerin bayraklarını, baş kentlerini, en uzun nehirlerini en yüksek dağlarını ezberler; aramızda dağ-şehir-nehir oynardık.

Şimdiki çocukların, olanak manyaklarının çok şey bildiği söyleniyor. Nedir o şey: kim kimle çıkıyor; kimin arabası var, yeni telefonu ne marka, vesaire. İki yüz üç yüz kelime ile konuşuyorlar. Her şeyden sıkılıyorlar. Çünkü bir zihniyet, bir tutum, bir ideoloji onları -özgürlük adına- bu hale getirdi. Hiçbir şeyi takmıyorlar. Lise bitirmiş gençler bir dilekçe yazamıyor, tarih sevmiyor, coğrafyadan nefret ediyor; edebiyat denilince "Hocam bu edebiyat dediğiniz hayatta işimize yarayacak mı?" diye soruyorlar.

Bana inanmayanlar televizyonlardaki bilgi yarışmalarını izlesin. Fakülte mezunu koca koca adamların ne kadar cahil kaldığını görsün.

Bu memleket bu kadar değil. Bizim bıraktığımız yerden bayrağı alıp yola devam edenler de var. İşte size bir güzel haber (Radikal. 10 Aralık 2010).

Muş'' un Varto ilçesine bağlı Buzlugöze Köyü''nün 10 haneli ve 80 nüfuslu Ziyaret mezrasında oturan Şamil Şener, çocukların okuması için 20 ineğini sattı ve elde ettiği 40 bin lira ile köye tek derslikli bir okul yaptırdı. Milli Eğitim Müdürlüğü''ne başvuran Şamil Şener, okula bir de öğretmen atanmasını sağladı. Ziyaret Mezrası İlköğretim Okulu''nda dördü Şamil Şener''in olmak üzere 12 öğrenci eğitim-öğretim görüyor.

Çocuklarının 4 kilometre uzaklıktaki Buzlugöze Köyü'' ne gidiş-gelişlerinin zor olduğu için mezraya okul yaptırmaya karar verdiğini belirten Şamil Şener şunları anlattı:

"Çocuklarımız yağmur, çamur, kar, tipi demeden çoğu zaman okula yürüyerek gidip geliyordu. Her okula gidiş gelişlerinde hem onlar hem biz, başlarına kötü bir şey gelecek diye ecel terleri döküyorduk. Bir gün onları traktörle okula götürürken kızımın kafası traktörün demirlerine çarptı ve dişi kırıldı. Buna çok üzüldüm. Okulun yapımına kimse de maddi yardımda bulunmadı."

Kendisi ilkokul mezunu olan Şamil Şener, ahırda tek ineğinin bile kalmadığını, şimdi inşaatlarda çalışarak geçimini sağlamaya çalıştığını belirtti.

٪d سنوات قبل
Okul yolu - Neşe yolu
Osmanlı, Bâtınîleri ‘dışın içinde’ neden ve nasıl konumlandırdı
Dezenformasyonun ilacı nedir…
ECB başladı, Fed başlayacak, peki ya TCMB ne yapacak?
Bozkırdan yükselen çınar: Türk Devletleri Teşkilatı
Her gün defalarca bütün insanlığı öldürür gibi