Sevgilim diyebilmek

00:0020/02/2011, Pazar
G: 4/09/2019, Çarşamba
Mehmet Doğan - Pazar

Sevginin bir bedeli vardır: Derecesine göre sevilene kendini vermektir. Sevginin de derecesi mi olurmuş demeyin. Olur. Anne-babayı sevmekle kardeşleri sevmek aynı mıdır? Aileyi sevmekle diğer akrabaları sevmek bir olur mu? Bu tür kıyaslamaları eşya ve hayvanlar üzerinden de yapabilirsiniz. Hiç falan şeyi sevmekle filan şeyi sevmek aynı olur mu, türünden kıyaslamaları uzatabilirsiniz.Kendini vermek ne demek? Gönlünü vermek, aklını vermek, vaktini vermek, hatta ömrünü vermektir. Bir annenin çocuklarına

Sevginin bir bedeli vardır: Derecesine göre sevilene kendini vermektir. Sevginin de derecesi mi olurmuş demeyin. Olur. Anne-babayı sevmekle kardeşleri sevmek aynı mıdır? Aileyi sevmekle diğer akrabaları sevmek bir olur mu? Bu tür kıyaslamaları eşya ve hayvanlar üzerinden de yapabilirsiniz. Hiç falan şeyi sevmekle filan şeyi sevmek aynı olur mu, türünden kıyaslamaları uzatabilirsiniz.

Kendini vermek ne demek? Gönlünü vermek, aklını vermek, vaktini vermek, hatta ömrünü vermektir. Bir annenin çocuklarına verdiği şeyleri sayabilir misiniz? Çocuğuna önce vücudunu veriyor. Kendinden bir parça olan, âdeta eli, ayağı, kalbi, beyni olan yavrusuna, canını verdiği o varlığa, gönlünü, bütün bir ruh dünyasını da veriyor. Sevgisi, hayali, ümidi, içinde büyüyen o canlıya ayrılıyor.

Bir anne için çocuğu ne kadar sevgilidir? Bir anne, çocuğuna, ne kadar, sevgilim diyebilir? Canım der, bir tanem, der, hayatım, gözümün nuru, gönlümün süruru, der. Bütün bunları da içten koparak, yürekten der. E, bütün bunları diyorsa, artık ne kadar sevgilidir, sorusu lüzumsuz olmaz mı? Çocuk, annenin sevgilisidir.

Peki, annenin, kocasından, çocuklarından, ailesinden, akrabalarında başka arkadaşı, dostu, sevgilisi olmaz mı? Bir başka insanla tanışıp, bir inanç, bir dava arkadaşı olup sevişemez mi? O dostunun çocuklarını da kendi çocukları gibi sevemez mi? Çünkü bir göz hatırına bin göz sevilirmiş derler. Sever.

Sevginin türleri yok mu? Var. Tanrı sevgisi, insan sevgisi, tabiat sevgisi, hayvan sevgisi, daha nice sevgiler sıralamak mümkündür. Bir araştırma yapılsa, akla hayale gelmedik sevgi türleriyle karşılaşır, şaşkınlıktan şaşkınlığa düşeriz; canım böyle de sevgi mi olurmuş, diyebiliriz. Adam, akrep seviyor, sümüklüböcek seviyor, yılan seviyor… Ne diyeceksiniz?

Koleksiyoncular vardır. Bilmem ne rekorlar kitabına girmiş çok garip insan ilgileri, işleri vardır. Onlar, bütün bu işleri hep sevdikleri için yapıyorlar. Kendilerini bütün varlıklarıyla konularına veriyor ve o konuda da başarıya ulaşıyorlar. Bütün bunlar sevilmeden yapılamaz.

Peki, sevginin insana kattıkları, kazandırdıkları olur mu, olursa nasıl olur?

Sevgi, insana kendi konusunu (sevileni) verir. Hani insan, kendini sevginin konusuna (sevilene) verirdi, bu nasıl olur? Yahu sevgi zaten insan demektir. İnsan olmasa sevgi olmaz ki. Sevilen de insana aittir. İnsan seven, sevdiği uğruna kendini veren varlıktır. Düşünmek, nasıl insanın temel vasıflarından biriyse, sevmek de insanın temel vasıflarından biridir. İnsan, düşünen-seven veya seven-düşünen varlıktır. Bütün hayatını bu temel üzerine kurar. Sevdiğini (sevileni) düşünür, o. Sevdiğine inanır, güvenir. Onu benimser. Bu sevgi halesi, o insanın dünyasını, kâinatını oluşturur. Bu kâinatın merkezi de “Ben”dir. Sevgi, insana bu kâinatı katar.

Sevgi öğretilir mi? Öğretilir. Sevgi eğitimi verilmeli insana. Neleri, niçin, ne kadar, nasıl seveceği öğretilmeli. Merkezden muhite doğru geliştirilmeli, yayılmalı bu öğretim. Yani ona dünyasını nasıl kuracağı, düzenleyeceği eğitimi ve öğretimi verilmeli.

İnsan borçlanan varlıktır. Borç, bilindiği gibi birine verilmesi, ödenmesi gereken şeydir. Daha önce tekrar vermek üzere aldığımız şeydir, borç. Evet, insan borçlu olan bir varlıktır. Sebepler açısından varlığını annesine, babasına borçludur. Ama hemen, ben mi istedim kendimi sizden de böyle diyorsunuz, benim kimseye borcum yok, doğurmasaydınız, itirazı gelebilir. Bu bir kaderdir, tabiattır. Bundan kaçış yok. Biz varız ve varlığımızı da birilerine borçluyuz. Bunu kabullenmek zorundayız. Yoksa insan olamayız. Onun için öyle bir itiraz anlamsızdır.

Nasıl var olduğunu bilen, düşünen tek canlı insandır. Bitkilerle hayvanların böyle bir derdi yoktur. Dolayısıyla onların borçlanma diye bir meseleleri de olamaz. Bizde böyle bir düşünce varsa, nasıl ve niçin var olduğumuzu mesele yapma düşüncesi varsa, borçluluk duygusu, düşüncesi de tabiatıyla vardır. Bundan kaçış yok.

Ben, borçlu olduğum herkese minnet duyarım. Minnet duygusu, borçluluk hissidir ve tabiatıyla da insanidir. O zaman soru biraz daha genişçe sorulmalı. Ben, bütün dünyamı kime borçluyum? İşte asıl soru budur. Cevap: Ben bütün varlığımı Allah''a borçluyum. Öyleyse asıl minnet duyacağım varlık, O''dur. Asıl sevmem gereken varlık da yine O''dur. Ve biricik, yegâne Sevgili de O!

Bu sevginin bedeli ise O''na kulluktur. Kulluk da verdiği hayatı rızasına uygun yaşamaktır. Rızası da O''nun sevdiklerini sevmektir. Onun hatırına “Sevgilim!” diyebilmektir.