|
Adriana"nın dönüşü

Medyanın bir bölümü "iddianame"nin peşinde... Acaba başsavcı 170 sayfayı hangi suç kanıtları ile doldurdu. Bazı gazeteler kapatma istemine kanıt olarak gösterilen bazı olayları sıralamaya başladı bile.

Eğer iddianame gerçekten de bu "duyumlar"ı barındırıyorsa işimizin bayağı "eğlenceli" olacağını söyleyebiliriz şimdiden. Bu kanıtlar –tahmin ettiğiniz gibi- "kırmızı sokak projesi", "türbanlı doktorlar", "içki yasağı", YÖK''ün "kaos" yaratan genelgesi vs gibi kadim mevzulardan derlenmiş. Bu arada bir gazete, bir zamanlar (yıl 2003) Çek manken Adriana Karembeu''nun hacı adaylarının toplandığı yolcu salonundaki afişinin "poşete" girmesinin de iddianamede yer aldığını ileri sürüyor.

Gazete haberinde "Adriana" ile karşılaşınca "olayı" hatırladım ve şöyle düşündüm: "Belli idi. Olayın 5 yıl geride kalması bizi rehavete sevk etmiş, meselenin unutulduğunu sanmıştık. Oysa devlet Adrianı''yı unutur muydu hiç?"

Tam da bunları düşünürken bir okurumdan (Muzaffer C.) çok hoşuma giden şu mesajı aldım:

"Gelin bu kapatma davasına bir isim koyalım: ''MAYO DAVASI". Böylece bu dava, demokrasi tarihimize bu trajikomik isimle geçsin. Bu kadar ciddiyetten ve hukuktan uzak basit gerekçelerle açılan bu garip davayı ciddiye almayalım..."

Okurumun önerisine yürekten takılıyorum. Davanın adı söylediği gibi olsun. Olsun ki, bu ülkenin yetişkin olma yolunda hızla ilerleyen toplumunun, bundan böyle gayri ciddi gelişmelere artık sadece kara mizahla yaklaşma kararı aldığını herkes duysun ve bilsin.

"Hukuk devleti" talebimiz yanlış anlaşılıyor herhalde. Bu talebimizi dile getirirken, tabii ki, "Yargı"nın da hukuk dairesi içinde yer alması gerektiğini söylüyoruz. Aksi halde o "şey"den "hukuk devleti" olarak değil, "savcı ve hakimler oligarşisi" olarak söz etmemiz gerekecektir. "Siyaset ve hukuk" arasında demokrasilerde kaçınılmaz olarak mevcut olan gerilim, bilek güreşi ve –sırasında- didişmeden yanlış sonuçlar çıkartmayalım. Yoksa iş döner dolaşır ve ortaya "Adriana"nın bir takım "iddianameler"e girmesi gibi komik sonuçlar çıkar.

Söz "Adriana"dan, daha doğrusu "Adriana''nın Dönüşü"nden açıldığına göre, vak''anın yaşandığı günlerde yayımladığım bir yazıdan bir bölüm aktarıyorum. Dönüp dolaşıp geldiğimiz yerin "gülünesi" önemine binaen:

"Duymayan kalmamıştır herhalde; İstanbul Atatürk Havaalanı dış hatlar yolcu salonunda yer alan epeyce büyük bir reklam panosu salonu kullanan hacı adaylarının şikayeti üzerine "poşete" sokulmuş. Söz konusu panoda Zeki Triko koleksiyonundan bir ürünün reklam afişi yer alıyormuş. (...) Milliyet''ten Mehmet Y. Yılmaz''ın ifadesiyle söyleyecek olursak reklam afişinde "Bikinili bir kız, sarı kumların üzerine uzanmış, geleni geçeni seyrediyor." Ancak Yılmaz''ın afişe pek dikkatli bakmadığı anlaşılıyor, çünkü afişteki manken kız üzerine "bikini"den ziyade "tek-kini"sini geçirmiş olarak gelip geçeni seyretmekte! Neyse, sonuç olarak güzel bir manken, güzel bir fotoğraf, güzel bir reklam afişi....

"İkinci havaalanı vak''ası"nın yol açtığı problem, tabii ki, reklam afişindeki genç kadının "gelip geçeni seyretmesi" değil. Problem, "gelip geçenlerin" afişteki "tek-kini"li genç kadını seyretmesinde....

İsterseniz karşımıza çıkan bu yeni problemi daha "bilimsel" bir tarzda ortaya koyalım. (...) "Tek-kini"li mankenin gelip geçen hacı adaylarını, hacı adaylarının da –mutlaka saatlerce– "tek-kini"li mankeni seyretme imkanı bulmaları ve bulamamaları "laiklik" ve "şeriat tehlikesi" kutupları açısından nasıl değerlendirilmelidir? (...)

Zeki Triko''nun sahibi Zeki Başeskioğlu, afişin yer aldığı panoyu yıllık 200 bin dolara kiraladığını, panoda dünyaca ünlü top model Adriana Karembeu''nun "bikinili fotoğrafının" yer aldığını ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım''ın talimatıyla afişin "poşete" sokulmasının "gasp" olduğunu ileri sürüyor. (...) Başeskioğlu''nun şu "ideolojik" delilleri de var: "Bu zihniyet yarın ''Atatürk''ün resminden de rahatsız oluyoruz. Kaldıralım'' diyecektir." Anlaşıldığı kadarıyla Başeskioğlu becerikli bir işadamı olduğu kadar çok da "kurnaz" birisi! Kurduğu eşitliğe bakar mısınız: "Adriana Karembeu''nun ''tek-kini''li fotoğrafı" = "Atatürk fotoğrafı!" Ve tabii hemen buradan çıkan şu "aşırı uç" tarifi: "Adriana Karembeu''nun fotoğrafına hayır" = "Atatürk fotoğrafına (ve tabii bu arada Atütürkçülük ve laikliğe) hayır."

Biraz da şöyle bir değinip geçtiğimiz Mehmet Y. Yılmaz''ın yazısından bazı bölümler: Yılmaz, bir Müslüman için "aslonan niyettir" diyerek, panonun kapatılmasına karşı çıkıyor. Yani şöyle: "Bu resim içimde ''kötü duygular''ı harekete geçiriyorsa, böyle bir olasılık varsa, bir Müslüman olarak yapmam gereken şey o tarafa bakmamaktır." Düşünebiliyor musunuz, dış hatlar salonunda kafalarını bir sağa bir sola çevirmekte olan binlerce hacı adayı! Ve tabii gecikmeden, "Adriana"nın fotoğrafının kapatılmasının çağrıştırdığı karanlık yarınlar: "Yarın aynı gerekçeyle, kendim gitmesem bile içkili lokantaların da kapatılmasını isteyebilirim, başı açık kadınların ortalıkta dolaşmalarından rahatsız da olabilirim......"

Peki o halde bu hikaye karşısındaki tavrımız ne olacak? Bana göre, herşeyden önce "düzlemleri" birbirine karıştırmamamız gerekir. Bu dünyada mayo-bikiniye ve mayo-bikini reklamına bir şey diyecek halimiz yok herhalde... Bunlar tabii ki olacak, çünkü bunları seven var, kullanan var, reklamına bakmaktan hoşlanan var. Mesele, tabii ki, bu tür reklam afişlerinin nerelerde sergileneceği meselesi... Hacı adaylarını saatlerce "Adriana"nın karşısında bekletmek tabii ki büyük bir münasebetsizlik. Bu insanlar bambaşka bir ruh hali içinde uçak saatini beklerken bu "işkence"yi niçin çeksinler? (...) "Basiret" sahibi olmak ve "basiretsizlik" işte bu durumlarda ortaya çıkıyor. (...) Ayrıca unutmayalım; "Adriana"nın afişi belki de havaalanı için uygun değil. Bu afiş belki de sadece hacı adaylarını değil, "feminist" olsun olmasın birçok kadını ve beraberindeki yolcuyu da rahatsız ediyor. Ne yani; "laik bir cumhuriyet"te yaşıyoruz diye, "Adriana"nın afişini Sultanahmet Camii''nin ana kapısının karşısına zımbalayacak halimiz de yok herhalde..."

17 yıl önce
Adriana"nın dönüşü
Gündem; Rusya Krizi
Eşyanın tasallutundan kurtulmak ve eşyaya tasarrufta bulunmak...
Dünün mutlu yarının umutlu olabilmesi için...
Faiz kararları ne anlama geliyor?
OVP’de kamu personeline ve kamu yönetimine ilişkin yeni yol haritası