Bilmem Diriliş Ertuğrul’un ilk iki sezonunda oynadığı Deli Demir karakteriyle tanıdığımız Mehmet Çevik’in, kendisine “sanatçı” diyen bazılarının ipliğini feci şekilde çektiği konuşmasına denk geldiniz mi?
Çevik, Afrin operasyonu sırasında “savaşa hayır” bildirisi imza eden meslektaşlarını kastederek “kendi meslek grubumda kendini sanatçı diye tarif eden ve bu milletin, ülkenin gerçeklerinden bihaber onca insanların durduğu yerden hareketle, kendimi sanatçı diye ifade etmiyorum” dedi.
Benim ve bir avuç başka insanın Gezi’den bu yana verdiği “kültürel iktidar” mücadelesinin somut örneği bu konuşmadır işte. “Bütün diğer politik iktidar biçimleri, kültürel iktidar için vardır” derken de bunu kastediyoruz işte. Ülkesinin, milletinin, vatanının, askerinin, derdinin yanında olmak yerine tam karşısında olmanın el üzerinde tutulup geçer akçe haline getirildiği verili kültürel iktidar dili ile mücadele Mehmet Çevik’lerin artması, söz gelimi Ceylan Ertem’lerin, Meltem Cumbul’ların azalmasıyla gerçekleşecek. Beyinlerini Avrupalı enstitülerin kendilerine vaz ettiği alternatif gerçekliğe kiralamış bir takım solcumsuların “kültürel iktidarı size vermeyiz” şeklindeki vızıklamalarını iyi, hem de çok iyi analiz etmemiz gerekiyor. Söylem üstünlüğü, halkla ilişkiler desteği, yaygınlık gibi meselelerde Türkiye’deki verili kültürel iktidar diliyle kora kor bir mücadele vermek gerekiyor. Bunu bir “mesele” haline getirmek gerekiyor her şeyden önce.
Bakın size bir şey söyleyeyim. Nihat Genç, canhıraş şekilde “bugün CHP’de kurultay olsa Demirtaş’a karşı Mustafa Kemal’in hiç şansı yok” derken tam da bugünün Türkiye’sindeki verili kültürel iktidar dilini işaret ediyor.
Önümüzdeki dönemin en keskin sorusu şudur: Adına sanatçı, aydın, gazeteci, kültür insanı, oyuncu falan denen insanlar Türkiye’nin yanında mı duracaklar karşısında mı? Zihinlerini bu topraklar mı belirleyecek, bazı yabancı güç merkezleri mi?
Anlayacağınız dersimizi çalışma zamanı.
“Bir şiir rüzgar bekliyor” meselesi
Sevgili Ercan Yıldırım ağabey attığı bir tweetle uyandırdı meseleye. Şöyle diyor: “Arif Nihat Asya-Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu olmasa operasyonu anlatacak şiir paylaşılmazdı. Yaşanırken siz de böyle şiirler yazın. Haa iki gün sonra yine bu şiirleri küçümseyecekseniz paylaşmayın.”
Ercan abinin hatırlatmasından bağımsız olarak söyleyelim: Doğrusu, bu tip durumlarda Türk toplumunun imdadına hep şiir yetişir, yetişmiştir. Zira ya şiire ya da şiire benzeyen yanıyla türküye “iltica” eden bir toplumuz. Ve evet, bugünün “Türk şairi” dediğimiz adamı da Asya’dan, Gençosmanoğlu’ndan, Yahya Kemal’den, Akif’ten daha az sorumlu değildir topluma karşı. Dolayısıyla Ercan abinin uyarısı çok haklıdır: İmdada yetişsin diye, kendisine “iltica” edebilelim diye bugünün şiirini de yazmalıdır Türk şairi. Loncamızın geleneği de göreneği de böyledir.
“Sahi CRR’de neler oluyor?” meselesi
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.