Seçim senindir

04:0022/06/2019, Cumartesi
G: 22/06/2019, Cumartesi
İsmail Kılıçarslan

“Mursi ölmüş, darısı Recep Tayyip Erdoğan’ın başına” diye açıkça yazanları da, “Mursi ölmüş, darısı bizimkinin başına” diyerek gönderme yapanları da son derece tutarlı buluyorum. Böyle yazanlar, düşük ahlaklarının, aşağılık darbeciliklerinin, sakat politik bakışlarının, berbat batıllıklarının hakkını veriyorlar. Leşler ama leşliklerinin hakkını veriyorlar.Mısır’ın bin yıllık, beş bin yıllık tarihi boyunca “ortaya konulmuş sandıkla” seçilen ilk meşru başkanının önce darbeyle görevinden uzaklaştırılması,

“Mursi ölmüş, darısı Recep Tayyip Erdoğan’ın başına” diye açıkça yazanları da, “Mursi ölmüş, darısı bizimkinin başına” diyerek gönderme yapanları da son derece tutarlı buluyorum. Böyle yazanlar, düşük ahlaklarının, aşağılık darbeciliklerinin, sakat politik bakışlarının, berbat batıllıklarının hakkını veriyorlar. Leşler ama leşliklerinin hakkını veriyorlar.



Mısır’ın bin yıllık, beş bin yıllık tarihi boyunca “ortaya konulmuş sandıkla” seçilen ilk meşru başkanının önce darbeyle görevinden uzaklaştırılması, ardından şehit olması bu “leş bünyeler”de bir sevinç dalgası oluşturacaktı elbette. Bunu niçin garipseyelim, buna niçin şaşıralım ki?

Bu “leş bünyeler” için demokrasi helvadan put, darbe demokrasi teminatı, iktidar halka rağmen ele geçirilmesi gereken bir aygıttır. Yani adamlar dinlerinin hakkını veriyor.

Mursi’nin anlam dünyası ile Erdoğan’ın anlam dünyasının aynı olduğunu, üstelik bu anlam dünyasının 1450 yaşında olduğunu bilmesine rağmen “armudun sapı, üzümün çöpü” diyerek hareket edenlere gelince… Benim asıl garipsediğim onlardır. Asıl anlam veremediğim o kitledir.

Hiçbir halt bilmediği halde işin içine Akhenaton’u falan karıştırıp “katiline aşık şebelek” durumuna düşeninden “artık Türkiye eskisi gibi olmaz, kazanımlarımız geriye dönmez” diyen safdiline, “bunların bir ders alma vakti geldi” diyen öğretmen simülasyonundan sanki daha önce hiç o kabusu yaşamamışız gibi “bir de bunları mı denesek” diyen deneyseline kadar bir dünya kafası karışığı anlamıyorum, hiç anlamıyorum.

2013’ün Haziranında Brezilya ile birlikte Mısır ve Türkiye’de de kitlesel protesto gösterileri vardı. Brezilya’nın başına nelerin geldiği/getirildiği malum… Mısır’ın başına nelerin geldiği/getirildiği malum… Türkiye’nin başına ne getirilmek istendiği malum… Ne demek “artık eskisi gibi olmaz.”

Mursi’yi kendi genelkurmay başkanı indirdi koltuktan. Darbeye direnmeye çabalayan bin kadar Mısırlı sokakta tam otomatik silahlarla katledildi. Binlercesi yaralandı. On binlercesi hapse atıldı. 15 Temmuz hain darbe girişimi başarılı olsaydı bizim ülkemizde durum bundan farklı mı olacaktı? Ne demek “buradan geriye dönülmez?”

Ders mi vereceksin? Kızına, oğluna, o günleri yaşamamış yavruna ver o dersi öğretmenim. De ki “kızım, senin yaşındayken annen üniversiteye gidiyordu. Onun başındaki başörtüsünü çektiler. Karnındaki bebeğe tekme attılar.” De ki “oğlum, ‘onların anasını belleyeceğiz’ diyen, şerefli askerlik mesleğinin şerefini iki paralık eden şerefsizler gördü bu ülke. Erbakan Hocamızın teriyle alay eden aşağılık gazetecileri gördü. Sahibi olduğu bankadan sırtında çuvalla para çalan Cumhurbaşkanı yeğeni gördü.” De ki “çocuklar, sularımız üç günde bir akıyordu. Çöp dağı metan gazından patlayınca 39 kişi öldü.” De ki “yavrum, ‘Kamber Ateş nasılsın?’ isimli bir çizgi öykü vardı. Çok popülerdi. Orada hapisteki yavrusuyla Kürtçe konuşması yasak bir annenin hikâyesi anlatılmıştı. Ağlamamanın imkânı yoktu. Hey gidi be, ne tuhaf günler geçirdi bu ülke.”

Açıkça yazayım. Bizim mahallede kalmaya azmedip “bizim mahalle” dediğimiz bu yerin tuhaf hallerini benim kadar sert eleştiren var mıdır bilmem. Dahası, “bizim mahallede kalmanın, kalabilmenin” faturasını benim kadar sert ödeyen var mıdır, onu da bilmem. “Sakıncalı uyruk” olmayı şeref sayarak mahalleme, mahallemin sosyolojisinden politikasına değin her şeyine eleştiri yöneltmeyi bir ödev olarak sürdürmekten de hiç kaçınmayacağım başıma gelen/getirilen her şeye rağmen.

Ve yine açıkça yazacağım. Sana “mahalleni yık, onlara bir ders ver, başkasını dene” vaazı veren o vampirler, o zombiler sen mahalleni yıkınca seni şehrin dışına, kasabalara, köylere sürmeden rahat etmeyecekler. “Ben seninle birlikte hareket ettim” demen gram fayda sağlamayacak. Çünkü Mursi’nin anlam dünyasıyla bir dertleri var. Erdoğan’ın anlam dünyasıyla bir dertleri var.

Biz ölünce… Politik olarak ölünce, sosyolojik olarak ölünce, mahalle olarak ölünce “keşke” diyeceksin. Yine ben koşacağım seni teselliye. Ama kendini “teselliye ihtiyaç duyacak” hale getirdiğin için kendini affedemeyeceksin, bunu biliyorsun değil mi?

Ve hayır. Bu bir seçim yazısı değildir. Bu bir ontoloji yazısıdır. Bu bir “ana omurgaya davet” yazısıdır. Tarihin omuzlarına yüklediği yükü “bir korkak gibi” sırtından atıp tüymek istiyorsan seçim senindir. Sonra oturup ağlamak düşecek sana ama olsun. Yine de seçim senindir.

#Mısır
#Muhammed Mursi
#Recep Tayyip Erdoğan