Bilinen meseldir.
Vakitlerden bir vakit köylerden bir köyde adına Abdülkadir derler bir çocuk yaşarmış ki daha çocukken bile belliymiş sultanların sultanı olacağı.
Bir gün tarlada öküzler çift sürerken onların kuyruğunu yakalayıp oyun oynamaya başlamış Abdülkadir. Çocukluk neşvesiyle akşama kadar öküzlerin ardından koşturup durmuş. Zeval vaktine yakın, bir ses erişmiş kulağına. Ses ona demiş ki: “Sen bunun için yaratılmadın Abdülkadir, senin bu dünyadaki vazifen bu değil, oyunun eğlencenin peşinde vakit tüketme.”
Abdülkadir, irkilerek bırakmış oyunu. Doğruca, anacığının yanına varmış. Demiş ki: “Ana, beni bırak ki Bağdat’a gidip ilimle meşgul olayım, bilmediğimi öğreneyim.”
Anadır, bir parmak çocuktan hemeninde ayrılmaya elverir mi gönlü? Vermez elbet. Tane tane konuşmuş: “Can parçam, kıymetlim, iki göz bebeğimin birincisi. Sen gidersen ben ne olurum. Kanadının biri koparılmış bir kuşa dönmez miyim? Kolum yanıma düşmez mi? Senin hasretine nasıl dayansın bu yaşlı yüreğim?”
Abdülkadir, çaresiz, o gün tarlada başına gelenleri, duyduğu sesin kendisine neler dediğini birer birer anlatmış anneciğine.
Ufku da keşfi de açık kadınmış demek Abdülkadir’in annesi. Oğlunun anlattıklarını dinleyince evin saklı bir köşesinden seksen altın alıp gelmiş. O altınların kırkını ayırmış. “Bu altınlar, rahmetli babandan kalma. Yarısı senindir, yarısı kardeşinindir” deyip Abdülkadir’in hırkasının içine, görülmeyecek şekilde dikmiş altınları.
O gecenin sabahı, belki bir hac kervanına, belki bir ticaret kervanına katmış onu anası. Ve demiş ki: “Bana söz ver Abdülkadir, ne olursa olsun yalan söylemeyeceksin.” Söz vermiş Abdülkadir. Sonra sarılmış anasına sımsıkı. Anacığının gözyaşlarıyla düşmüş Bağdat yoluna.
Eh, Cilân’dan Bağdat’a gitmeyi kolay mı belledin bakalım? Çetinin çetini bir yol ki nice dağ aşıp nice ırmak geçesin, nice yaban hayvanından, nice yağmurdan, nice borandan kaçasın da Bağdat’a vasıl olasın.
Artık üç gün mü geçmiş yola çıkalı beş gün mü bilinmez, bir boğazda harami kesmiş kervanın önünü. Kılıçlar şakır şakır şakırdamış, atlar kişim kişim kişnemiş, tez vakitte nice kelleler yere düşüp harami kervanı teslim almış.
Haramiler, develerin yüklerini yağma etmişler ilkin. Ardından tek tek “ya malını ya canını” diyerek kervandakilerin üstünde bulunan değerli ne varsa almaya başlamışlar.
Abdülkadir, büyük bir metanetle olanı biteni seyretmekte imiş. Haramilerden biri, sadece laf olsun diye, Abdülkadir’in yanına gelmiş, üzerinde değerli bir şey olup olmadığını sormuş. Abdülkadir duraksamadan, “Sadece hırkamda kırk altınım var, başka da bir şeyim yok” demiş haramiye. Harami, Abdülkadir’in lafını ciddiye almamış. Yürümüş gitmiş. “El kadar çocukta kırk altın ne gezsin” diye düşünmüş besbelli.
Ardından bir harami daha gelmiş Abdülkadir’in yanına. O da sadece laf olsun diye gülümseyerek, “Sende değerli bir şey var mı bakalım” diye sormuş. Abdülkadir, yine duraksamadan aynı cevabı vermiş ona da: “Sadece hırkamda kırk altınım var, başka da bir şeyim yok.”
Bu kez harami, “belki de çocuk doğru söylüyordur” diyerek haramibaşına gitmiş. Durumu bildirmiş. “Alın getirin yanıma” demiş insan azmanı haramibaşı.
Abdülkadir ona da, “Sadece hırkamda kırk altınım var, başka da bir şeyim yok” demiş. Haramibaşı, “Çıkar ver bakalım o zaman” deyince hırkasını çıkarmış, anasının diktiği yeri sökmüş ve tastamam kırk altını haramibaşının ayaklarının dibine boşaltmış.
Kırk altını gören haramibaşı keyiflenip, “İyi ama sen bize ‘üzerimde bir şey yok’ deseydin biz seni aramayacaktık. Altınların da sana kalacaktı. Niçin böyle bir şey yaptın” diye sormuş.
Abdülkadir “çünkü” demiş, “Anama söz verdim yalan demeyeceğime dair. Kırk altın için sözümden dönmek bana yakışmazdı.”
Mesel burada bitiyor mu? Aslında hayır. Mesel hepimiz için tam burada başlıyor. Haramibaşının yaptığını yapıp, “Küçücük çocuk annesine verdiği sözden geri dönmeyip bütün malını kaybediyor. Biz Allah’a verdiğimiz sözden cayıp bütün hayatımızı kaybettik. Vah bize” diyerek pişman mı olacağız? Abdülkadir’in peşine takılıp Bağdat’a mı gideceğiz? Yoksa, “Çocuk işte… Halbuki yalan söylese altını yanına kalacaktı” mı diyeceğiz? Bizim meselemiz nasıl bitecek? Bizim meselemiz nasıl sürecek?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.