Hastasıyım Türkiye’de yerleşik hale gelmiş politik ikiyüzlülüğün. Üstelik Türkiye’deki hiç kimsenin (en azından neredeyse hiç kimsenin) bu ikiyüzlülükten kurtulmak için bir çabası olduğunu da zannetmiyorum.
“İş kazası”nı bir tanım olarak kabul etmeyen, çalışırken ölen herkesin “cinayet” ile öldüğünü düşünmemizi isteyen sendikalarımız, solcu ve solcumtrak gazetecilerimiz ve diğerleri bu politik ikiyüzlülüğün eksiksiz bir örneğini sergilediler geçen hafta.
Hatırlayacaksınız. İBB’nin Kadıköy’de yaptığı itfaiye tatbikatında iki işçimiz kırılan merdivenden düşerek hayatlarını kaybettiler. Allah rahmet eylesin ikisine de. Çok elim bir olay idi.
Dümdüz şekilde söyleyeceğim zira bunu söylemenin bir başka yolu yok. Bu elim olay CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tatbikatı esnasında değil de herhangi bir başka yerel yönetimin yahut bir devlet kurumunun tatbikatı sırasında meydana gelseydi olacakları hayal edebiliyor musunuz?
Mesela kaleme aldığı “Fıtrat -İş Kazası Değil Cinayet-” isimli kitabını okuduğum İsmail Saymaz niçin tepki vermedi Kadıköy’de, üstelik bir tatbikatta hayatını kaybeden bu iki insanın ölümüne? Yahut verdi de haberimiz mi olmadı?
Geçmişteki iş kazaları ve/veya iş cinayetleri hakkında sürekli bildirileri ile hatırladığımız meslek odaları, KESK, DİSK ve sair örgütler bu defa niçin “çokoprens almaya” gittiler, bileniniz var mı?
Üstelik, tatbikatta yaşanan olayla ilgili can sıkıcı bilgiler de vardı. İddialara göre yakın zamanda İBB İtfaiye Daire Başkanlığı’na atanan Remzi Albayrak, bir “usul” ile ilerleyen itfaiye atamalarını hercümerç etmiş, bazı isimleri direkt olarak yükseltmeyi, çok tecrübeli bazı itfaiyecileri görevden atmayı tercih etmişti. Bu iddialar araştırılmayı hak etmiyor muydu? Dahası, bu iddialar “iş kazası değil cinayet” demek için yeterli değil miydi?
Demek ki değilmiş!
Peki hadi diyelim sendikalar, meslek odaları, “emekçinin yanındayız” diyerek boğaz patlatan devrimci organizasyonlarımız bir şekilde “pas” geçti diyelim bu meseleyi.
Peki ya, tersanede, madende, inşaatta ölen her insanın peşine düşüp “iş kazası değil, cinayet” manşetleri atan özgür basınımıza ne oldu? Bir tatbikatta iki insanın (onların tabiriyle) göz göre göre ölmesi cinayet değilse neydi?
Mesela Diken şöyle verdi haberi: “Tatbikatta merdiven kırıldı.” Sol haber portalı çok soğukkanlı idi: “Kadıköy’de tatbikat sırasında itfaiye merdiveni kırıldı: Bir itfaiye eri yaşamını yitirdi.” Cumhuriyet de muhafaza ediyordu sükûnetini: “Kadıköy’de tatbikat sırasında itfaiye merdiveni kırıldı: 2 ölü.” Evrensel’e falan filana da baktım uzun uzun. O her iş kazasının ardından her zaman gördüğümüz “iş kazası değil cinayet” sloganını beyhude aradım.
Olabilir. Sıcağı sıcağına ajans haberinin kuru metnini manşete taşımış olabilirler. Ama yahu, elim olayın üzerinden bir hafta geçti. Hiçbiri mi yazmaz “iş kazası değil, cinayet” diye. I-ıh. Yazmadılar.
Bakın benim “politik ikiyüzlülük” dediğim budur işte. İş kendi mahallesine, kendi adamına, kendi ikbaline gelince emekçi memekçi tanımayan, cinayet minayet lafını ağzına alamayan ikiyüzlülük.
Benim bu konudaki kanaatime gelince. Soma’da, tersanede, başka yerlerde hayatını kaybetmiş insanlarımıza da sahip çıkmış olmanın verdiği rahatlıkla diyebilirim ki burada liyakatsiz adamların iş bilmezliği sonucu ortaya çıkmış bir cinayet vardır.
Duyarcı solcularımızı ve solcumtraklarımızı görevlerini yapmaya davet ediyorum. İş kapitalistin sebebiyet verdiği kazaya gelince cinayet, devletin bir kurumunda gerçekleşince cinayet, İBB’de olunca “merdiven kırıldı” öyle mi? Tel dolapta peynir de olacaktı. Yer misin?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.