Tezgahtar kız gülümseyerek ‘bu takım size çok yakıştı efendim’ dediğinde bunu ‘kız bana cilve yaptı’ olarak algılayan abimiz, işte o kendinden çizgili zevksiz takım elbiseyi ve o takıma asla yakışmayacak kravatı alır.
O takımla ve o kravatla aslında bir siyasi partinin herhangi bir ilçe teşkilatında halkla ilişkilerden ya da tanıtımdan sorumlu başkan yardımcısı olarak çalışması gerekirken nedense kendisini ‘şair’, ‘kültür adamı’, ‘edebiyat insanı’ falan zanneder.
Şairlikle abimiz arasında üç buçuk milyon kilometre mesafe vardır ama giydiği takım elbise ve taktığı kravat yani takındığı ‘salon adamı ifadesi’ bunu anlamasına engel olduğundan ‘yeni şiirim’ diyerek ilkokul müsamerelerinin finallerinde okunmayacak dizelerini kusar üzerimize.
Tabii bir yandan da aklı yükselmededir. Siyaseten, ekonomik bakımdan, prestij bakımından, bilmem ne bakımından sürekli olarak yükselmenin, daha da yükselmenin, daha da yükselmenin peşindedir.
Bir türlü yükselemeyince, dahası kendisine lazım olan prestiji bir türlü elde edemeyince, daha da dahası ortamlarda kendisine gösterilmesini beklediği saygıyı bir türlü göremeyince kızmaya, öfkelenmeye, pencereden pencereye birbirlerine dert anlatan cahiliye karıları gibi dedikodu yapmaya başlar. Cümlelerine ‘aslında’ diye başlar. ‘Ben’ diye devam eder. ‘İşte biz söyledik ama’ der sık sık.
Diğerlerinin, özellikle kendisine benzediğini düşündüklerinin, amansız düşmanı kesilir. ‘Bu parayı nasıl kazanıyor’, ‘bu arabayı nasıl almış’, ‘bu işi nasıl yapıyor’ en sevdiği sorular haline gelir.
Eh, kendi kabiliyetsizliğini, kendi yetersizliğini, kendi hödüklüğünü kabule yanaşacak değil ya. Misal bir arabanın lastiğinin havasını ciğerlerine ciğerlerine çekip birinin çiğ etini yemek işine gelir.
Uzak durulması gereken bir prototiptir.
***
Kendisine verilen yetkiye ilk kavuştuğunda bunu bir şükür vesilesi saymış, ‘hayırlı hizmetlere vesile oluruz inşallah’ diyerek dualar etmiştir. Masasına ilk oturduğunda ‘yapılacak çok iş var’ demiş, besmele çekip kolları sıvamıştır. Emri altındaki insanların ilk izlenimi ‘maşallah, ne kadar da mütevazı biri’ olmuştur, ‘inşallah değişmez’ demişlerdir.
Ama o, ışık hızıyla değişmiştir.
Sekreteri ‘odanızın mobilyalarını değiştirsek mi, çok eskidiler’ cümlesiyle aklına girmiş, hanımı ‘böyle yönetici mi olur, biraz alışveriş yapalım sana’ deyip alışveriş merkezlerine götürmüş, şoförü ‘efendim aslında bu araç epey eskidi’ cümlesiyle ilgili talep yazısını yazmasını sağlamıştır.
Emir vermek hoşuna gitmeye başlamıştır. Söylediklerinin derhal yapılması hoşuna gitmeye başlamıştır. Eh, zamanla emirlerinin yerine getirilmemesi, söylediğinin yapılmaması da öfkelenmesine neden olmaya başlamıştır. İnsanlar elbirliğiyle kendisinin başarısızlığı için uğraşmaktadır. Zaten insanların hepsi aptaldır. Hiçbir şeyden anlamamaktadırlar.
O mütevazı adam gitmiş, yerine kahvesinin otuz saniye geç kalmasına bile kudurup köpüren bir canavar gelmiştir. İlk başlarda halini hatırını sorduğu şoförü bir süre sonra sadece ensesini gördüğü bir lekeye dönüşmüştür. Öyle yoğun, öyle önemli işlerin adamıdır ki hanımı bir şey sorduğunda onu duymamaktadır.
Ah kendisini bir anlayan olsa neler olacaktır da kendisini, vizyonunu, misyonunu anlayan yoktur.
Şefkat gösterilmesi, mümkünse görevinden alınıp bir simit tezgahında çalışmasının sağlanması gereken bir prototiptir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.