Aslında “konuşma özgürlüğü” falan umurlarında değil. Modern dünyanın oluşturduğu saçma sapan gidişata “dur” deme cesareti gösterebilme potansiyeli olan… Bakın, “cesareti gösteren” demiyorum; “cesareti gösterecek” de demiyorum; “cesareti gösterebilecek potansiyeli olan” Müslümanları ne denli oyalayabilirler, ne denli kıstırabilirlerse o denli kârda sayıyorlar kendilerini. Bu pisliklerin alayını da sadece bu yüzden yapıyorlar.
Allah var, “üzerlerine ölü toprağı serpilmiş bir topluluk” olarak biz Müslümanlar da “dur” demeyi bir an olsun aklımıza getirmiyoruz. Ata sporumuz olan mızmızlanma ve sızlanma dışında bir cevabımız yok bu gözü dönmüş azgın topluluğa karşı.
Bakın açık seçik yazayım. Peygamberimiz’e, iki cihanın sultanı Efendimiz(s.a.v)’e hakaret etmenin karşılığı bellidir. Dilimizle değil, elimizle müdahil olmamız gerekir. Var gücümüzle müdahale etmemiz gerekir.
Macron isimli küçük Napolyon özentisi pislik için elle müdahalenin yöntemi de bellidir. Meseleyi çekip sündürmenin, eğip bükmenin manası da yoktur yani.
Diyelim onu yapamadık, başaramadık. Bütün Müslüman ülkelerin elçilerini aynı anda çektiğini düşünsenize Fransa’dan… Bütün Müslüman ülkelerin Fransa elçiliklerini aynı anda kapattığını düşünsenize… Bütün Müslüman ülkelerin “Fransızlara sınırlarımızı kapattık” kararı aldığını düşünsenize.
Dahası, böyle kararların alınmamasına rağmen Fransa Dışişleri Bakanlığı, tutuşmuş halde “ne olur bizi boykot etmeyin” bildirisi yayınladı dün gece. Yani şu: Birleşik Arap Emirlikleri’ne, Mısır’a, bilmem nereye rağmen dünya Müslümanları Fransa’ya öfkeleriyle geri adım attırdılar.
“Orta Doğu’nun birçok ülkesinde, Fransız ürünlerini boykot etme çağrıları ve daha genel olarak, bazen nefret dolu terimlerle, Fransa aleyhine gösteri çağrıları sosyal medyada yayınlandı. Fransa Müslümanları, Fransız toplumunun ve tarihinin ayrılmaz bir parçasıdır. Boykot çağrıları ve radikal bir azınlık tarafından araçsallaştırılan, ülkemize yönelik saldırılar temelsizdir ve derhal durdurulmalıdır” demek zorunda kaldı adamlar.
Bir de hükümetler nezdinde sert yaptırımlar uygulandığını düşünsenize. Demek ki kuyruğu kıstırıp it gibi pişman olacaklar.
Ama şu ahmaklar var ya. Şu, Batı yardakçılığı yaparak hayatta kalabileceklerini düşünen alçaklar. Her seferinde “daha ne kadar alçalabilirler ki?” diye soruyoruz ve cevap değişmiyor: “Daha da alçalabiliyorlarmış. Alçalmanın bir sınırı yokmuş.”
Bu alçaklar inanması oldukça zor şekilde Macron denen şerefsiz pislikle kavga etme cesareti gösteren bir iki liderden biri olan Recep Tayyip Erdoğan’a çemkiriyorlar. İşte söyledikleri: “Macron ile Erdoğan tartışıyorsa mutlaka Macron haklıdır.”
Birleşik Arap Emirlikleri’nin tek numarası Batı yaltakçılığı yapmak olan sözde lideri Bin Zayed’in başdanışmanı söyledi bunu; “Macron ile Erdoğan tartışıyorsa mutlaka Macron haklıdır” dedi. Macron denen lanetli herif Efendimiz(s.a.v)’e hakaret etmişken söyledi bunu üstelik. Daha da üstelik bunu böylece söyleyen herifin adı Abdulhalık, bunu adına söylediği herifin adı da Muhammed.
İsimlerinden falan da utanmaz oldular. Hiçbir rezillikten korkmaz oldular. İzzetsizlikle dolu bir ömür yaşayarak “hayatta kalabileceklerini” düşünüyorlar. Oysa mesele basit: İzzetsiz bir hayat, ateşten bir çukurda yaşamakla eşdeğerdir.
Ve sonun sonu: Bir de içimizdeki ahmaklar var tabii. Macron’u haklı, konuşma özgürlüğünü kutsal sayanlar. Onlar da tıpkı Birleşik Arap Emirlikleri’nin çukur karakterli yöneticileri gibi alçaldıkça alçalıyorlar. Alçaklığı bir “yaşama biçimi” haline getirmiş durumdalar. Ne yazık ki hastalıklarının bir devası da yok lakin yine de şifa dileyelim. Umulur ki akıllanırlar.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.