Bir sosyal deney: Allah nerede?

04:0015/09/2020, Salı
G: 15/09/2020, Salı
İsmail Kılıçarslan

Her şey bir twitter gönderisi atmamla başladı. Gönderi metninde “yukarıda Allah var” deyimini/kalıbını kullanınca epey bir takipçim “Allah her yerde. Yukarıda Allah var demek dini bakımdan uygun değildir” tepkisi verdi. Ben de bunun üzerine minik bir sosyal deney yapmaya karar verdim. Fetvalarına her daim güvendiğim, kendi kişisel sorularımı her zaman yönelttiğim iki son derece yetkin hocaya, Muhammet Yazıcı ve Abdullah Küskü’ye bu meselenin hükmünü sordum yine bir sosyal medya gönderisi ile…Mesele

Her şey bir twitter gönderisi atmamla başladı. Gönderi metninde “yukarıda Allah var” deyimini/kalıbını kullanınca epey bir takipçim “Allah her yerde. Yukarıda Allah var demek dini bakımdan uygun değildir” tepkisi verdi. Ben de bunun üzerine minik bir sosyal deney yapmaya karar verdim. Fetvalarına her daim güvendiğim, kendi kişisel sorularımı her zaman yönelttiğim iki son derece yetkin hocaya, Muhammet Yazıcı ve Abdullah Küskü’ye bu meselenin hükmünü sordum yine bir sosyal medya gönderisi ile…

Mesele sosyal deneye böylece dönüştü. İşin o kısmını da anlatacağım elbette ama önce birkaç şey söylemek isterim.

Adına “Türk modernleşmesi” dediğimiz yarım yamalak süreç, dini meseleleri “yüzeyden tartışma” sonucunu doğurdu ister istemez. Üzerinde temelden anlaştığımız kavramlar ve yaklaşımlar giderek belirsizleşti ve Cemil Meriç’in fazla iyi niyetli yaklaşımı ile söyleyecek olursak “yobazlık”, bir korunma, kendini koruma biçimine dönüştü.

Asla, esasa, künhe dair tartışılmayan ve hassasiyet gösterilmeyen meselelerin boşta kalan enerjisi “detaya, furuata, şekle” akıtıldı. Benim “sakal boyu tartışması” diyerek karikatürize ettiğim bu yaklaşım, “gelinmesi gereken asıl yeri ıskalama” biçimine dönüştü.

2000’li yıllar boyunca bu ıskalama biçimine bir şey daha eklendi: “Bu ıskalamayı hararetle savunmak!”

Giderek tuhaflaşan, hatta neredeyse zombileşen “güya ehli sünnet müdafaası” meselesi, aslında bu ıskalamanın kendisini en çok temayüz ettirdiği alan. “Bu kitap ehli sünnete uygun değildir” mührü yaptırmaktan konferansa gelen dinleyicilerin kelle sayısıyla kibirlenmeye kadar vardı mesele. Tekfirler furuatta boğulmayı, hamasi sloganlar Arapçası perişan adamları hoca sanmayı beraberinde getirdi.

Sünniliği yaşamın merkezine yerleştirmek yerine Sünniliği ideolojik bir yaklaşım haline getirmenin Sünniliğe yapılacak en büyük kötülük olduğunu fark etmedi kimse üstelik. Fark etmedi, zira kitlenin varlığı ve ateşli tasdiki kendilerinin doğru bir şey yaptığına ikna etmeye yetti bu adamları. Kitle dediğim de twitterdaki 500 bin takipçi. Acıklı bir tiyatro yani.

Bu, burada bir dursun.

“Yaratmak Allah’a mahsus” yobazlığı ile “yukarıda Allah var” kalıbını sakıncalı bulmak aslında aynı şey. Bizatihi ayette Allah “ha-la-ka” fillini kullanarak Hazreti İsa’ya “bir kuş yarat” diyor ama fark etmez. Yaratmak nasılsa sadece Allah’a mahsus. Niçin düşüyoruz bu tuzağa peki? Dil bilmiyoruz. Dilin imkanlarının farkında değiliz. Basitçe her türlü yaratımı “yoktan var etme” zannederek softalaşıyoruz. Fakat günün sonunda bu softalık “Allah’ın dinini bugün de kurtardık” gururuna dönüşüyor. İçinden çıkamadığımız sarmal budur.

“Yukarıda Allah var”, mekan, yön, yönelim ifade etmez. Tıpkı “Allah her yerde” lafzının “mekan, yön, yönelim” ifade etmediği gibi. Zira Allah’a hiçbir şart ve şekilde mekan izafe edemezsiniz. “Her yerde” ile “yukarıda” lafızları mekan izafe edilmesi bakımından aynı tehlikeyi barındıran lafızlardır. Lakin “her yerde” lafzı muazzam bir terse çevirme örneği olarak “hiçbir yerde” manası taşıdığından, “yukarıda” kelimesi de Allah’ın yüceliğine, üstünlüğüne, her şeyin üzerinde olmasına atıf olduğu için iki lafzın da kullanılmasında bir beis yoktur.

Bu bilgileri çok önceden, ilahiyat birinci sınıfın kelam dersinde öğrenmiş olmama rağmen o sosyal deneyi yaptım yine de. İki çok güvendiğim hocaya sordum bu işin fetvasını. Fakat ne oldu biliyor musunuz? Bir kişi “bunu ben de merak ediyorum” yazdı. İlahiyat birikimi benden fersah fersah ilerde olan sevgili Erol Erdoğan ağabey de “hocamız cevap yazarken şu ayetleri de hesaba katabilir mi?” diyerek nefis bir katkı sağladı. Bu iki kişinin dışında benim gönderime yorum yazan onlarca kişi, hiçbir kaynak belirtme ihtiyacı duymadan, hiçbir usule dayanmaksızın bu mesele hakkında rahatça, dümdüz fetva verdiler. Meseleyi benim açımdan eşsiz bir sosyal deneye çeviren nokta da tam burasıdır işte.

Din hakkında bu kadar rahat, bu denli desteksiz, bu denli şaldır şuldur konuşmak tam da “yarım kalmış, çarpık Türk modernleşmesi”nin gururla “başardım” diyeceği şeydir.

“Allah’ın dinini savunuyorum” diyerek yaldır yaldır fetva kasan adam aslında Türk modernleşmesinin başarısının altını çizmektedir.

O zaman soru gelsin: Bizi Sünni yapan şey nerededir ve o şey her neyse niçin ortada gözükmemektedir?

#Allah
#Twitter
#Din