“Adnan Oktar’a canım feda”

04:0015/07/2018, Pazar
G: 15/07/2018, Pazar
İsmail Kılıçarslan

Adnan Oktar için adliye önünde “milyar tane evladım olsa Adnan Oktar’a feda olsun. Kendim dahil, canları ona feda olsun” diyen kadının yüzüne bakarken samimiyetinden bir an olsun şüphe etmedim.O kadın kendi canını da, olsa milyar tane evladının canını da gözünü kırpmadan Oktar’a feda edebilir.Adı “kumbaraların efendisi”ne çıkan madrabaz Masum Bayraktar’ın, sağa sola yerleştirttiği “isimsiz sadaka kutuları”nı dağıtan delikanlı bunu yaparken o yapının devamlılığı için para topladığını değil, doğrudan

Adnan Oktar için adliye önünde “milyar tane evladım olsa Adnan Oktar’a feda olsun. Kendim dahil, canları ona feda olsun” diyen kadının yüzüne bakarken samimiyetinden bir an olsun şüphe etmedim.

O kadın kendi canını da, olsa milyar tane evladının canını da gözünü kırpmadan Oktar’a feda edebilir.



Adı “kumbaraların efendisi”ne çıkan madrabaz Masum Bayraktar’ın, sağa sola yerleştirttiği “isimsiz sadaka kutuları”nı dağıtan delikanlı bunu yaparken o yapının devamlılığı için para topladığını değil, doğrudan cenneti satın aldığını düşünüyordur. Yaptığı işin birinin şahsi ikbali için para toplamaktan, insanları dolandırmaktan ibaret olduğunu bir dakika olsun aklına getirmiyordur.

Almanya’daki NSU üyesi o katiller “döner cinayetleri” sırasında 11 kişiyi vahşice öldürürken yanlış bir şey yaptıklarını bir an olsun düşünmemişlerdir. Birbirlerine kenetlenmişler, çok sevdikleri ülkelerini yabancı pisliklerden temizlemenin sarhoş edici mutluluğu ile mest olmuşlardır.

Örnekleri bazı Atatürkçü derneklerden Hristiyan gençlik kamplarına, IŞİD’den FETÖ’ye, PKK’dan Scientology’e kadar yaymak mümkün fakat gereksiz. Ne demek istediğim anlaşılmıştır sanırım.

Modern dünya insanın elinden inançlarını aldı, inanma duygusunu değil. O duygu orada öylece dururken de bunu nasıl kullanması gerektiğini çok çabuk fark etti.

Çok zengin bir “inanılabilecekler listesi” yaptı kapitalizm modern insan için. Bugün dünyamızda uzaydan gelecek kıyamete inananlar var. Ekvator çizgisinde yetişen bir uyuşturucuyu kullanarak ölümün hakikatini algılayabileceğine, daha doğrusu dümdüz şekilde ölüp sonra dünyaya tekrar geleceğine inananlar var. Elvis’in ölmediğine, isim değiştirerek yaşamaya devam ettiğine inananlar var. Maradona kilisesi var yahu.

Bunlar “fantastik örnekler” olarak mı göründü gözünüze? Hadi biraz daha gündelik hayata indirgeyelim meseleyi o halde. Sizce “tamamen organik beslenirse” yirmi yıl, otuz yıl, kırk yıl daha uzun yaşayacağına inanan kaç insan vardır dünyada? Estetik ameliyatları “ölümsüzlük miti” için yaptıran kaç insan vardır peki? Doğru örnek olmadığını biliyorum ama biraz gülümseyelim diye söylüyorum, seçim gecesi Muharrem İnce’nin kaçırıldığına inanan kaç kişi vardı?

Aslında söylemeye çalıştığım şey şu. İnanmanın, inancın kapladığı alanın “din alanı” olduğunu, “din alanı” ile sınırlı olduğunu düşünmek büyük bir hata. İnanç alanı, dini de kapsayan devasa bir alan. Bir kez birinin inançlarını yanlış şekilde ele geçirmeyi başarırsanız o kişiyle yapamayacağınız pek az şey var.

Hadi eli artıralım. Çoğu üniversite mezunu ve seküler bir hayat tarzından gelen müritlerine kadın-erkek ayırmaksızın tecavüz eden ve buna “dağlamak” diyen soytarı ile bağlılarına “çocukların cinsel olarak özgürleşmesi gerekir” diyerek çocuk tacizini bir ritüele dönüştüren soytarı tam tamına aynı adam. Birinin Bursa’da güya bir şeyh, diğerinin Amerika’da güya bir spritüel lider olması bu iki soytarının aynı adam olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Bir dakika fakat. Bütün bunlara kendini kaptırmamanın yolu bizim safdil sekülerlerimizin söylediği gibi “bilimin aydınlığı, çağdaşlığın ışığı” falan değil. Öyle olsa Bağdat Caddesi-Nişantaşı hattı bir takım spritüalist kültlerle, bir takım madrabaz “usta”larla falan dolmaz. İnanmayan, Atatürk’ün ölmeyip bir çeşit enerjiye dönüştüğüne canı gönülden iman eden popçu eskilerine falan sorabilir durumu. Dahası, bugün bilim dediğimiz şey tüm dünya için “alternatif bir inanç biçimi”nden bir gram fazlası değildir.

Köşemi takip edenler hatırlayacaktır. Ben Fethullah denen sümüklü mehdi ve onun atlet koklayıcı sapkınları ile ilgili olarak da yazılar yazdım geçmişte. Modern inanç toplulukları -adlarının Scientology, IŞİD, Adnan Hocacılar, Fethullahçılar falan olması fark etmeksizin- öncelikle psikiyatrinin konusudur. Çarpılmış inanç sistematiğinin onarımı ise ciddi bir psikiyatrik uğraş alanıdır. Türkiye’de bu meseleler burasından konuşulmadığı ve ele alınmadığı sürece daha çok uğraşırız Adnanlarla, İskenderlerle, Masum’larla...

Başa dönelim. Adnan Hoca’ya canını feda etmekten söz eden kadının bu inancındaki aptal samimiyeti “ciddi bir düzlem” olarak ele almamız gerekir. Aksi halde o kadın bugün Adnan’dan kurtulsa yarın bir başkasına çarparak dağılır gider.

İnat ve ısrarla “gelenekli inanç topluluklarını önemsemeliyiz, modern inanç topluluklarının panzehiri bu yapılardır” diyorum, demeye de devam edeceğim. Biliyorum, “gelenekli inanç topluluğu ne demek” bahsini açamadık. Onu da sonraki yazılardan birinde konuşuruz inşallah.

#​Adnan Oktar