ADD’den Akşener’e giden yollar

04:0029/05/2018, Salı
G: 29/05/2018, Salı
İsmail Kılıçarslan

ADD yani Atatürkçü Düşünce Derneği benim açımdan “geçmişte kalmış berbat bir anı” olmuştu. 2012’de evimizin kapısını saçma sapan bir gerekçeyle çaldıklarında “yeni fişleme yönteminiz bu mu” diyerek gevrek gevrek gülmemi dışarıda tutarsanız neredeyse 10 yıldır benim için yok hükmünde bir “faşizm merkezi” idi bu dernek.Malumunuz 10 yıl önce son kez gündeme gelme sebepleri “aman da Cumhuriyet elden gidiyor” diyerek düzenledikleri mitinglerdi. Mitinglerin gerçek sebebi ise -son derece ironik biçimde-

ADD yani Atatürkçü Düşünce Derneği benim açımdan “geçmişte kalmış berbat bir anı” olmuştu. 2012’de evimizin kapısını saçma sapan bir gerekçeyle çaldıklarında “yeni fişleme yönteminiz bu mu” diyerek gevrek gevrek gülmemi dışarıda tutarsanız neredeyse 10 yıldır benim için yok hükmünde bir “faşizm merkezi” idi bu dernek.



Malumunuz 10 yıl önce son kez gündeme gelme sebepleri “aman da Cumhuriyet elden gidiyor” diyerek düzenledikleri mitinglerdi. Mitinglerin gerçek sebebi ise -son derece ironik biçimde- Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesine engel olacak zemini sağlamaktı. Bol miktarda “ordu göreve” sloganı atılmıştı o mitinglerde.

Daha da geriye gidelim. 28 Şubat sürecinde bu “faşist merkez” bir çeşit “darbe yanlısı paramiliter güç” olarak konumlandırmıştı kendini. Başörtülü kızların ve sakallı delikanlıların üniversitelere girmemesini temin için Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği isimli bir başka “faşist merkez” ile el ele vererek canhıraş bir mücadele vermişlerdi.

28 Şubat sürecini hatırlamayan gençlere şaka gibi gelebilir ama hem ADD hem de ÇYDD üyeleri “kolluksuz onbaşılar”a dönüşmüşlerdi. Güç zehirlenmesi içerisinde ellerinden gelse başörtülü kızlarımıza Doktor Mengele deneyleri yapacaklardı. Meseleyi konuşmaya başladıkları ilk yer “aileleri tarafından kandırılarak veya zorla başları kapatılmış kızlarımız” cümlesiydi ki ancak tiksinebiliyordunuz geliştirdikleri leş gibi üsluptan.

Şimdi hani “diktatörlük, tek adamlık” falan diyorlar ya, bu akıllarını sevdiğiminin faşistleri 28 Şubat sürecinde işi “postacı evrak bırakmak için bir evin kapısını çaldığında o evde oturan kadın kapıyı başörtüsünü çıkararak açmalıdır çünkü orası artık kamusal alandır” rezilliğine kadar ilerletmişlerdi.

Üniversite kapılarında nöbet tutan sivil timler oluşturarak içeriye başörtülü kızların alınmamasını temine gayret eden, eşi başörtülü biri cumhurbaşkanı olmasın diye yırtınan o ADD tam da kendisinden beklenildiği gibi darbe seviciliği yaptı 27 Mayıs’ın seneidevriyesinde.

Kelimesi kelimesine şunları yazdı ADD isimli dernek 27 Mayıs günü sosyal medyasına: “Türk Silahlı Kuvvetleri, bundan yarım yüz yıl önce, anayasa ve hukuk dışına çıkmış bir siyasal iktidara karşı direnme hakkını kullanmış ve ülke yönetimine el koymuştu. Ordunun arkasında milletin desteği vardı. Siyasal iktidarın baskısına ve faşist bir diktatörlüğe gidişine karşı verilen bu mücadelede üniversite, gençlik, aydınlar, basın, muhalefet partileri “orduyla el ele” idi. 27 Mayıs 1960 Devrimi, siyasal iktidarı on yıl elinde bulunduran “karşı devrim”i durdurmuştur. Devrimin getirdiği yeni Anayasa ise, Atatürk ilke ve Devrimlerine bağlılığın bilinciyle hazırlanmıştır.”

Menderes’in asılmasıyla sonuçlanan aşağılık bir darbeyi legalize eden, bunu yaparken de aba altından sopa göstermeye çabalayan sadece ADD değil elbet. Seçimi, sandığı, halk iradesini, milletin dediğini zerre kadar önemsemeyen öyle çok odak var ki memleketimizde. Çünkü seçimin ve sandığın sahibinin kendileri olduğunu düşünüyorlar. Çünkü milletin aptal, ezik, eğitimsiz, güdülmesi gereken bir topluluk olduğunu düşünüyorlar.

Net şekilde söylemem gerekir ki şimdi “faşist merkez” olma konusundaki bayraklardan birini de Akşener devralmış görünüyor. 15 Temmuz gecesi hakkında bitmek bilmez bir tezviratı durmadan tekrarlıyor oluşu aklıma sadece tek bir şey getiriyor: Akşener, Türkiye’ye içeriden ya da dışarından bir müdahalenin söylem bazındaki zeminini hazırlıyor. 15 Temmuz hakkında onca yalanı ve/veya tezviratı başka türlü izah etmenin bir yolu yok çünkü bence.

15 Temmuz Şehitler Köprüsü ile evi arasında 1 kilometre bile mesafe olmayan Akşener’in o meşum gecede sessizliğe gömülüp ardından “15 Temmuz başarılı olamayınca” sahaya inmiş bir aktör olduğunu hiç unutmamak lazım.

Demem o ki, Türkiye’de “faşist merkezler” varlığını dün olduğu gibi bugün de sürdürüyor. 27 Mayıs’ta da, 28 Şubat’ta da, 15 Temmuz’da da buradaydılar. Fırsatını buldukları anda vazifelerini yapacaklar. Bizse “Rabbim fırsat vermesin” diye üzerimize düşeni yapacağız. Aslında kabaca mücadele budur Türkiye’de.

#Atatürkçü Düşünce Derneği
#Meral Akşener