Kederli Kendir

04:0016/02/2019, Cumartesi
G: 16/02/2019, Cumartesi
İbrahim Tenekeci

Yıllar önce yasaklanan kendir üretimi tekrar serbest hale geldi. İzin alınması şartıyla on dokuz ilde tarımı yapılabilecek.Kenevir, kendir; bunların hepsi aynı aileden. Bu bitkinin halat ve çuvaldan kâğıda kadar geniş bir kullanım alanı var.Bizim oralarda devlet kontrolünde kendir ekilirdi. (Kastamonu ili Taşköprü ilçesi.) Birçok dağ köyü, geçimini ağırlıklı olarak kendirden sağlardı. Ekimi yasaklanınca, yoksulluk ve göç hızlandı.Kendir, nemli iklimi seviyor. Suya ihtiyaç duyuyor. Ormanların sarmaladığı

Yıllar önce yasaklanan kendir üretimi tekrar serbest hale geldi. İzin alınması şartıyla on dokuz ilde tarımı yapılabilecek.

Kenevir, kendir; bunların hepsi aynı aileden. Bu bitkinin halat ve çuvaldan kâğıda kadar geniş bir kullanım alanı var.



Bizim oralarda devlet kontrolünde kendir ekilirdi. (Kastamonu ili Taşköprü ilçesi.) Birçok dağ köyü, geçimini ağırlıklı olarak kendirden sağlardı. Ekimi yasaklanınca, yoksulluk ve göç hızlandı.

Kendir, nemli iklimi seviyor. Suya ihtiyaç duyuyor. Ormanların sarmaladığı dağ köyleri bu tarım için hayli uygun.

Yaz tatillerinde köye giderdik. Kendir tarlaları, bir imge gibi aklımda duruyor. Kokusundan mıdır nedir, yılanlar bu tarlaları severdi. Büyükler ‘sakın girmeyin’ diye sıkıca tembihlerdi.

Kendirin boyu iki metreye kadar ulaşır, her tarla sık bir ormana dönüşürdü. Dedem de ekerdi.

Bilindiği gibi, dişi kendirin / kenevirin yaprak ve çiçeklerinden uyuşturucu üretiliyor. Bunun kaçakçılığı veya ticareti olur muydu? Bizim oralarda olmazdı. Öyle şeyler bilmezlerdi. Yoksullukları da bunu gösteriyordu zaten. Ayrıca: Eski insanların sadece devlete değil, fıtrata da hürmeti vardı.

Kendirin haziran temmuz arası hasadı yapılırdı. Bambuya benzeyen kamışlar köküyle birlikte topraktan çıkarılırdı. Hem kol, hem diz kuvveti isteyen bir şeydi bu. Yorucu. Sadece dışınız değil, içiniz bile toz toprak oluyor.

Bunları önce olduğu gibi kurutuyor, sonra suya yatırıyorlar. Suda iyice yumuşadıktan sonra kabukları (lifleri) soyulur ve bağ yapılırdı. Meşakkatli bir iş. Elde nasırlar oluşuyor. Kendirin parmaklarda bıraktığı siyahlık uzun süre gitmiyor.

Hep bu mücadelenin şiirini yazmak istedim: “Kendir ekilir ve zahmetlidir.” Ötesini yazamadım.

Kendir, Taşköprü’de devlete ait kendir fabrikasına satılırdı. Orada ise kendir ipine dönüşürdü. Çeşitli kalınlıkta halatlar, urganlar ve çuvallar. (Bu fabrikayı da gezmişliğim var. Geniş bir arazinin üzerine kurulmuştu. Çamlığın içinde. Tertemiz. Sanki sayfiye yeri.)

Kendirin geride kalan kuru çubuklarıyla güzel ateş yakılır, çabucak soba tutuşturulurdu. Kiren (kızılcık) yerine kendir sopasını tercih ederdim. Caydırıcı değildi ama daha hafifti. İsmine ‘kecin’ derlerdi. Türkçe sözlükte olmama ihtimali yüksek bir kelime.

Şimdi farkına vardım. Konuyla ilgili bazı terimleri unutmuşum. Hayır, sözlüğe veya internete bakmayacağım. Böyle kalsın. “İnsan unutkandır, bunu unutma.”

Sonra kendir üretimini yasakladılar. Kendir fabrikası, jüt ipliği fabrikasına dönüştürüldü. Hammadde, bildiğim kadarıyla yurt dışından geliyordu. Sonunda onu da kapattılar. Sesler kesildi. Geride bekçiler ve kediler kaldı.

***

Yirmi yılı geçmiştir; Varlık dergisinde bir şiir gördüm. İsmi Kederli Kendir idi. Şairi Bülent Ata. Tanıştık, sohbet ettik.

Bu yaşıma geldim. Hâlâ arazi çantamda kendir ipi taşıyorum. Belki bir gün lazım olur. Nerenin mahsulü, onu bilmiyorum.

Kendirle bağımı bir türlü koparamadım. Suç olduğunu bildiğim halde saksılara kenevir tohumu ekiyorum. Büyümelerini seyretmek hoşuma gidiyor. Otuz santime kadar boy atıyorlar. Hanım sürekli itiraz ediyor: “Biri anlar, şikâyet eder.” Aslında haklı. Evde kenevir yetiştirmiş oluyorum. Büyük suç. Savunmam hazır: “Ben seyrediciyim.”

Tohumları nereden mi buluyorum? Bakınız: Kanarya yemi.

***

Babam, hayal meyal hatırladığı Taşköprü Panayırı’nı anlatırdı. Dedem onu yedi sekiz yaşında iken panayıra götürmüş.

Bir müzayedede Taşköprü Panayırı’na ait bir fotoğraf gördüm. Elbette aldım.

Kendir balyalarının önünde duran kasketli adamlar. Kartın arkasına el yazısıyla kısa bir not düşülmüş: 1937, Taşköprü Panayırı’nda.

İki yıl oldu, olmadı. Taşköprü’deki kazı alanını geziyoruz. Roma dönemine ait villa kalıntıları, mozaikler ve toprak altından çıkarılan türlü eserler. Arkeolog Barış Bey bize eşlik ediyor. Korumaya alınan eserlerden biri, Roma dönemine ait bir fiyat taşı. Üstünde, ürünlerin satış fiyatları yazıyor. Listede kendir de var. Meğer kendir kelimesi Yunanca kökenli imiş.

Bunları neden anlatıyorum? Aynı topraklarda bin yıldır devam eden bir kültür, bir üretim varmış. Yasaklanacak denilmiş ve yasaklanmış.

Şimdi yasak kalktı. Ekimi serbest olan iller arasında Kastamonu da var. Üretim tekrar canlanır mı? Bir vakitler kalabalık güreşlerin tutulduğu köylerde bile birkaç ihtiyar kaldı, kalmadı. Hepsi bu.

***

Zaman hızla geçti. Yaşımız ilerledi. Çoluk çocuğa karıştık. Biraz da yorulduk.

Bu arada, atıl olan kendir fabrikasını meslek yüksekokuluna çevirdiler. Kastamonu Üniversitesi’ne bağlı.

Evlatlarımdan biri işte bu okulu kazandı. Orada okuyor. Kader başka nedir?

#Kendir
#Kenevir
#Taşköprü
#Bülent Ata
#Kastamonu