Osmanlı Devleti’nin 1890 tarihli idari taksimatını inceliyorum kaç zamandır. Devlet aklının neye karşılık geldiğini fark ettim evvela. Osmanlı’da otuz altı vilayet ve birkaç müstakil sancak var. Müstakil ‘bağımsız’ demek olsa da merkeze bağlılar aslında. Yani İstanbul’a.
Anadolu’daki taksimatta beylik sınırları az çok korunuyor gibi. Kastamonu ile Bursa vilayetleri komşu mesela. Candar ve Osmanoğulları. Bursa’nın bir diğer komşusu Konya. Yani Karamanoğulları.
Müstakil sancaklardan iki tanesi Biga ve Kudüs-ü Şerif. Kudüs’ün müstakil sancak olmasını anlayabilirim. Fakat Biga için aynı şeyi hemen söyleyemem.
Müstakil Kudüs-ü Şerif sancağında hangi beldeler var? Gazze, Han Yunus, Ramallah, Ramle, Mecdel, Eriha, Birüsseba, Beytüllahim, Halilülrahman, Yafa. Bu yerlerin mühim bir kısmı, günümüz Filistin direnişinin kalbini oluşturuyor. Bir ayrıntı: Mecdel şehrinin bugünkü ismi Aşkelon’dur.
Tarih ilerliyor. Türk – İtalyan Harbi, Bingazi ve Trablusgarp vilayetlerini bizden koparıyor. Bu ayrıma da dikkat çekmek gerekiyor. Libya bugün tam da bu şekilde bölünmüş durumdadır.
Birinci Balkan Savaşı’nda Rumeli vilayetlerini kaybediyoruz. İşkodra, Yanya, Kosova, Manastır ve Selanik. Ayrıca Edirne vilayetinin Dedeağaç, Sofulu, Dimetoka, Kırcaali, Gümülcine, Darıdere, Eğridere, Kuşkavak gibi birçok kıymetli beldesi elimizden çıkıyor.
Birinci Cihan Harbi’ndeki kayıplarımız Basra, Bağdat, Musul, Beyrut, Cebel-i Lübnan, Hicaz, Yemen, Suriye, Halep vilayetleri ve müstakil Kudüs-ü Şerif sancağı. Bu vilayetler üzerinden günümüzde yaşananları da rahatlıkla okuyabiliriz. Örneğin Irak dediğimiz ülke Bağdat, Basra ve Musul vilayetlerinden oluşuyor. Üç aykırı parçayı bir araya getirip devlet yapmışlar. Olabildiler mi?
Edirne gibi Halep vilayetinin de bir kısmı bizde kalıyor: Antakya, Antep, İskenderun, Kilis, Elbistan, Maraş, Pazarcık, Urfa, Birecik ve Andırın. Bir elmanın ortadan ikiye bölünmesi gibi: Halep, İdlib, Membiç, Rakka, Cerablus sınırın ötesinde kalıyor. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarına bir de bu açıdan bakalım.
Tekrar müstakil Biga ve Kudüs-ü Şerif sancaklarına dönelim.
İsmi sonradan Çanakkale olarak değiştirilen Kale-i Sultaniye, Biga sancağının içinde. Seddülbahir ve Kilidilbahir de öyle.
Birinci Cihan Harbi’nde düşman ilk önce Biga sancağı üzerinden saldırıyor. Ağır kayıplar veriyor ve Çanakkale’yi geçemiyorlar. Sonra Kudüs-ü Şerif sancağına yöneliyorlar. Gazze ve Nablus muharebelerindeki başarılarımıza rağmen, silah ve sayı üstünlüğü karşısında tutunamıyoruz. Böylece çözülme başlıyor. Kudüs’ten Halep’e kadar bütün şehirlerimiz birbiri ardına düşüyor. Bu hakikatin bize anlattığı şey nedir? Osmanlı devlet aklına göre, Biga ve Kudüs, vatanımızın kilit taşlarından iki tanesiydi. Birincisini yerinden oynatamadılar. İkincisi ise uzun ve üzücü bir konu.
İlgimizi çeken iki müstakil sancak daha var. İstanbul ile Kastamonu vilayetleri arasındaki küçük İzmit sancağı. Adapazarı, Geyve, Taraklı ve Akhisar (Pamukova) bu sancağa bağlı nahiyeler. Birinci Cihan Harbi’nden hemen sonra İtilaf kuvvetleri İstanbul’u işgal ediyor. Peşinden İzmit’i işgal edip Geyve Boğazı’na yöneliyorlar. Geyve, Taraklı, Akhisar ve Mekece’den toplanan gönüllüler, boğazın geçilmesine müsaade etmiyor. Önce Ali Fuat Paşa, sonra Deli Halit Paşa komutasında direniyorlar. Böylece Yunan işgal kuvvetleri ile İtilaf devletleri orduları birleşememiş oluyor. Diyebiliriz ki İngilizlerin isteyip de giremediği tek yer bu bölgedir. Buranın niçin müstakil sancak olarak yapılandırıldığının hikmetini bu vesileyle anlamış bulunuyoruz. Anadolu’nun batıdaki kapısı.
Geyve Boğazı’ndaki şanlı direniş, Kutülamare gibi unutturuluyor. Adeta resmi tarihten düşürülüyor. Neden acaba? Oysa yeni rejimin bastırdığı ilk kâğıt para ve posta pullarının üzerinde Geyve Boğazı’nın da gravürü var. Üstelik en yüksek kupür olan bin lirada. Gerçekten ilginç. İpucu verelim: Bu pullar ve paralar İngiltere’de bastırılmıştır. (Bir öneri: Geyve Boğazı’nın girişine, bu direnişi anlatan bir anıt yapılabilir. Diğer anıtlar gibi olmaması şartıyla.)
Bugün Suriye’de ayrıksı duran, yabancı güçlerin operasyon sahasına dönüşen Zor (Deyrizor), 1890 idari taksimatına göre müstakil sancak görünüyor. Bugünden düne seslenelim: Basiret ve feraset işte budur.
Biga ve Kudüs-ü Şerif sancaklarının hikâyesi hemen bitmiyor. İngilizler, intikam alırcasına, Kudüs sancağının topraklarını Yahudilere peşkeş çekiyor. Tarihi Yafa şehri, yeni kurulan Tel Aviv’in bir parçası haline getiriliyor.
Peki, Biga sancağında neler oluyor? Mütareke anlaşmasıyla birlikte İngilizler Çanakkale’de bulunan Müstahkem Mevki Komutanlığı ve topçu bataryalarını işgal ediyor. Fransızlar da Kilitbahir ve civarına yerleşiyorlar. Çanakkale şehrine giriş ve çıkışlar ancak İngilizlerden alınan özel belgeyle mümkün oluyor. İşgal askerlerinin şehirde yaptığı taşkınlıkların haddi hududu yoktur. Türk savunma hatlarında içkili partiler, havai fişek kutlamaları vs.
Genelkurmay Başkanlığı’nın kayıtlarına göre, Çanakkale, 1797 gün İngiliz işgalinde kalıyor. Mevcut vatanımızda, İstanbul’la birlikte, işgalcilerin en son terk ettikleri yer burasıdır. İşgal tarihi 4 Kasım 1918, kurtuluşu ise 6 Ekim 1923. Yani cumhuriyetin ilanına sayılı günler kala. Sadece zaferleri değil, yenilgileri de hatırlamak gerekiyor. İbret dediğimiz şey, kazançlardan değil, kayıplardan alınır ancak.
Onca olumsuzluğa ve bazı kesintilere rağmen, devlet geleneğimiz devam ediyor. Günümüz devlet aklı, yeni bir beka sorunundan bahsediyor. Ciddiye almak zorundayız.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.