Böyle mi olacaktı?

04:0022/09/2018, Cumartesi
G: 22/09/2018, Cumartesi
İbrahim Tenekeci

Samimiyetine güvendiğimiz ve emeğini, evveliyatını bildiğimiz birçok kıymetli insandan aynı şikâyetleri duyuyor, okuyoruz. Esas gidişatın iyi olmadığı görülüyor. İktisadi sorunlar bir şekilde düzelir. Peki, sözünü ettiğimiz vaziyeti ne yapacağız?Aydın Ünal’ın önceki günkü yazısını okumayan varsa okusun lütfen. Hiç Yazasım Yok.On dört gün önce bizim de böyle bir başlığımız vardı: Yazamamak.Erol Erdoğan, sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı: “Bugünlerde ‘insanların hangi incinmişliğini gidermek

Samimiyetine güvendiğimiz ve emeğini, evveliyatını bildiğimiz birçok kıymetli insandan aynı şikâyetleri duyuyor, okuyoruz. Esas gidişatın iyi olmadığı görülüyor. İktisadi sorunlar bir şekilde düzelir. Peki, sözünü ettiğimiz vaziyeti ne yapacağız?



Aydın Ünal’ın önceki günkü yazısını okumayan varsa okusun lütfen. Hiç Yazasım Yok.

On dört gün önce bizim de böyle bir başlığımız vardı: Yazamamak.

Erol Erdoğan, sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı: “Bugünlerde ‘insanların hangi incinmişliğini gidermek istersin’ diye sorulsaydı, kesinlikle ‘adalet’ derdim.” Cümlenin devamında itimat bahsi de bulunuyor.

Hasan Öztürk, yerel yönetimler konulu köşe yazısında bir soru yöneltti: “Belediyelerdeki kibir abideleri yüzünden millette oluşan gönül kırgınlığına bakmak gerekmiyor mu?”

Bu minvalde ilerleyen anlamlı ve haklı serzenişler. Bir tat eksikliği açıkça görülüyor. Demek ki yolunda gitmeyen yahut gönlümüze uymayan bir şeyler var. Örneğin: Yeni bakanlar kurulu karşısında yaşanan şaşkınlık ve hayal kırıklığı, herkesin bildiği bir sırra dönüştü. İnsanlar birbirine “ne oluyor” diye soruyor. Bunca emek ve fedakârlık nereye gidiyor?

Oy vermediğimiz ve asla vermeyeceğimiz birçok bakana, tam yetkili bürokrata, belediye başkanına sahibiz. “Geçiş dönemi” diyerek sessiz de kalabilirdik.

Sayısız nedenden dolayı mütedeyyin camiada genel bir burukluk ve bıkkınlık birikti. Mücadele azmi düşüyor. Bunu görmek gerekir.

Sürekli gittiğim bir mahalle camisi var. Avlusu çiçek dolu. İnsanı din’lendiriyor. Son gittiğimde, şöyle bir uyarı yazısıyla karşılaştım: “Lütfen çiçeklere izmarit atmayın.” Buraya kalben gelen biri, çiçeklere izmarit atmaz. Bilmem anlatabiliyor muyum?

Derdimize, davamıza ve kırk yıllık yürüyüşümüze yabancı insanlar bizi ne kadar anlayabilir?

Mesela “adalet” diyoruz. Adaletten kastımız, öncelikle hâkimler, savcılar, mahkeme binaları, duruşma salonları vesaire değil. Adalet, her şeyin yerli yerinde olmasıdır.

Genel görünüm: İyi niyetli fakat beceriksiz. Samimi lakin yetersiz. Sadık ama başarısız. Bilgili ve kibirli. Buna karşılık, meziyet ve şahsiyet sahibi, tevazu ehli birçok insanın küstürüldüğüne, bir kenara itildiğine, hatta tasfiye edildiğine şahit oluyoruz.

Edebiyat muhit, siyaset ekip işidir. İthal isimlerden yerli fikir, emeksiz ilerleyenden eser çıkmaz.

Adaletsizlik, incinmişlik, tedirginlik, güvensizlik, kendi içinde bile ayrımcılık, şımarıklık, güç zehirlenmesi, önceliklerin değişmesi, kimi kişilerin ekonomik bağımsızlığa ulaştıktan sonra camiayı beğenmemesi, menfaat, kibir, klikleşme… Bu tür olumsuzlukları son zamanlarda ne çok yaşıyoruz. İmkânlardan sonuna kadar faydalananlar, dönüp bakmayanlar ve haksızlığa maruz kalanlar. Sanki üç ayrı dünya oluşuyor.

Bu sözü haklı çıkarmaktan vazgeçmeliyiz artık: Dışardan yahut sonradan gelen her zaman daha değerlidir.

#Adalet