|
Derin mesele

Hepimizin bir derin meselesi var mı? Ya da belki derin meseleleri demeliydim. Kafamızın içinde dönüp duran, çoğu zaman bir yere vardıramadığımız ama düşünmekle bile zihnimizi genişleten, derinleştiren şeyler... Var mı içimizde böyle dünyanın akışına aldırmadan kendi ritminde akan derin meşguliyetler? Yoksa kulak vermiyor muyuz hiç, içimizdeki bu insanca kıpırtılara, karıncalanmalara?

İnsanın içindeki âlem mi daha büyük âlemdir, yoksa dışındaki âlem mi? Bu hep konuşulmuş bir konu; insanın içinde dışındakinden daha büyük bir âlem olduğunu söyleyenlerin sayısı hiç az değil... Belki büyüklükten kastettiğimiz şeyle ölçümleyemeyeceğimiz şeyler bunlar... Ancak şöyle bir kestirimde bulunmak isterim: İnsanın erişimi bakımından dış dünyanın gelip dayandığı sınırlar var, bir yerden sonrasına gidemiyoruz. Ancak iç âlemimize böyle sınırlar koyulamıyor, nereye kadar genişleyebileceğini, ne kadar derinleşebileceğini bilemiyoruz. Aslında insanın gayreti, merakı, arayışı belirliyor biraz bu iç ülkenin genişlik ve derinliğini... Biz bakışımızı sürekli kılabilirsek, o iç âlem önümüzde sonsuza kadar uzanabilecek ufuklar açabiliyor, bunu sezebiliyoruz. Üstelik böyle samimi meraklarla çıktığımız yolculuklar, adımlarımızın matematiksel büyüklüğüyle erişilemeyecek kadar büyük mesafeler kazandırabiliyor bize. İçine bakanlar biliyor bunu, bizler de onların bize söylediklerinden kavrayabiliyoruz bu aşkınlığı iyi kötü.

“Spinoza’nın şu sözü beni sık sık düşündürür” demiş ‘Jurnal’lerden birinde Cemil Meriç, “Havaya fırlatılan bir taş konuşabilseydi, mutlaka kendi arzusuyla yolculuğa çıktığını söylerdi.” Derin mesele işte bu... Bir taş suya düşünce nasıl üstünde halkalar halinde dalgalar üretir, zihne düşünce böyle bir etkisi var gerçekten bu sözün. Beni de düşündürecek sık sık muhtemelen. Var mı aramıza katılacak kimse aranızda?

Belki duyar duymaz kavradığımız şeylerin bize mesafe kazandırmıyor oluşu üzerinde biraz düşünebiliriz. Bildiklerimize yeni bir şey eklemeyen şeyler insanlığımıza bir şey ekleyebilir mi? Belki bizi zorlayan, ufkumuzu genişletmeye, düşüncelerimizi derinleştirmeye, duygularımızı inceltmeye icbar eden şeylere yönelmeliyiz. Çünkü başladığımız yerden daha iyi bir noktaya varmıyorsak eğer, iki günü bir olanlardan oluyoruz demektir ki, bu da malum mübarek kelamca ifade edildiği gibi ziyandır insan için.

“Gündelik hayatta, büyük serüvenlerin trajedisinden çok daha sahici, çok daha derin ve hakiki benliğimizle çok daha uyumlu bir trajedi vardır. Hissedilmesi kolay olsa da gösterilmesi zordur. Çünkü bu aslî trajedi maddi ve psikolojik değildir; mesele bir varlığın başka bir varlık karşısında yürüttüğü kararlı mücadele, bir arzunun başka bir arzuya karşı yürüttüğü mücadele veya tutku ile vazifenin ebedi mücadelesi değildir. Artık daha ziyade bizzat yaşama uğraşında mevcut bulunan olağanüstü şeyi görünür kılmaktır. Daha ziyade asla durağanlığa düşmeyen enginliğin ortasında bir ruhun kendi başına varoluşunu görünür kılmaktır” diyor ‘Gündelik Hayatın Trajedisi’ kitabında Maurice Maeterlinck.

Hayatını kestirmelerden giderek yaşayanlar bu şekilde kazandıkları zamanı ne yapacaklarını bilemiyor, çarçur ediyor. Uzun yoldan gidenlerin görüp kendilerine kattıkları güzelliklerse hep kendileriyle kalıyor ve onları her an süsleyip enginleştiriyor.

“Yavaş yürü a gafil” dedi meczup, “dünyanın sonu var, çabucak biter!”

#Aktüel
#Toplum
#Psikoloji
#Gökhan Özcan
1 عام قبل
Derin mesele
Eşyanın tasallutundan kurtulmak ve eşyaya tasarrufta bulunmak...
Dünün mutlu yarının umutlu olabilmesi için...
Faiz kararları ne anlama geliyor?
OVP’de kamu personeline ve kamu yönetimine ilişkin yeni yol haritası
Medyanın gerçekliği ve toplumsal hadiseler