30 Mart milat mı?

00:003/04/2014, Perşembe
G: 12/09/2019, Perşembe
Fevzi Öztürk

Türkiye siyasi tarihi önemli kırılmaların ardından 30 Mart yerel seçimlerini geride bıraktı. Yerel seçimler adeta genel seçimler havasında geçince, süreç doğal olarak siyasi parti liderlerinin seçimi halinde geçti. Bu nedenle yerel yönetime talip olanlar ve projelerinden ziyade parti liderleri oylandı da denilebilir.Kesinlikle, Türk siyasi tarihinde 30 Mart seçimleri bir milat olacaktır. Ancak bu milat seçimler öncesi yaşanan sürecin sonladığını anlamına gelmemektedir.İktidar partisi değil yüzde

Türkiye siyasi tarihi önemli kırılmaların ardından 30 Mart yerel seçimlerini geride bıraktı. Yerel seçimler adeta genel seçimler havasında geçince, süreç doğal olarak siyasi parti liderlerinin seçimi halinde geçti. Bu nedenle yerel yönetime talip olanlar ve projelerinden ziyade parti liderleri oylandı da denilebilir.

Kesinlikle, Türk siyasi tarihinde 30 Mart seçimleri bir milat olacaktır. Ancak bu milat seçimler öncesi yaşanan sürecin sonladığını anlamına gelmemektedir.

İktidar partisi değil yüzde 45, yüzde 65 oy alsa da bazı kesimlerin bakış açılarında ve algı yönetiminde bir değişik olmayacaktır.

İşin enteresan yanı; bu ülkede algıyı yönlendirmeye çalışanların, aslında vermek istedikleri algının tersine hareket ediyor olmalarıdır. Onların algı yönetimlerine kanıp pozisyon alanlar kaybedip yarı

yolda kalırken, kendileri gerçeğe oynayıp kazançlı çıkmaktadırlar.

Bu kural değişmedi. 30 Mart akşamı birileri televizyon ekranlarında girdikleri şoktan sıyrılamayıp olayı anlamaya çalışırken, birleri de aldıkları pozisyonların kârını hesap ediyorlardı…

Merkez Bankası verilerine göre yabancılar seçimlerden sadece bir hafta önce borsa ve tahvil piyasasında 1 milyar dolardan fazla alım yaptı. O günden bu yana borsa yüzde 15"e yakın kazandırırken, Türk Lirası da dolar karşısında yüzde 5"lere varan kazançla, dünyada en çok kazandıran para birimi oldu.

Peki, şu anda rehavet dönemini yaşayan süreç bitti mi? Bundan sonra ne olacak?

Yine dış oyuncular ve onların takipçileri sandıktan çıkan reye rağmen algı oluşturma ve algı yönetimine devam edeceklerdir.

Diğer taraftan önümüzdeki günlerde siyaset kazanının kaynamaya devam edecek olması aslında 30 Martın bir son değil, bir başlangıç olarak öne çıkmasını sağlayacaktır.

Önümüzdeki aylarda yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi ve kuvvetle muhtemel genel seçimlerin öne alınacak olması bir süre daha ana gündeme iç siyasetin yerleşmesine neden olacaktır.

Ve iktidara güvenoyu veren seçmen kitlesinin büyük bir kısmının beklediği parti ve teşkilat içi yeniden yapılanmanın artık bir zorunluluk olması, siyasi gündemi derinleştirebilir. Bu anlamda; 30 Mart güvenoyunun devamının sağlanması adına, iktidar için de bir milat olmak zorundadır. Aksi halde verilen güvenoyu zedelenir…

Son birkaç ayını zorunlu olarak içe gömülerek dış dünyadan izole geçiren ana gündemimizi bir süre daha iç siyasetin gölgesinde geçireceğiz. Bu gelecek gündemde maalesef ne dış siyasete, ne de ekonomiye rol gözükmüyor.

Hâlbuki ekonomi adına oldukça yoğun gündemi olan bir sürece girmiş bulunuyoruz.

Bu süreçte Gezi olaylarından bu yana ekonominin maruz kaldığı "zorunlu stres testi" devam edecek. Bu zorunlu stres testinde gerek iç, gerekse dış etkenli zorlu bir sınav var önümüzde.

Ve bu sınavda dalgalardan ziyade tsunamilere hazırlıklı olmak zorundayız…