|
Eski hurafeleri yeni kostümlerle sahnelemek...

-İyilerle kötüler, lüzumlularla lüzumsuzlar, beyazlarla siyahlar, çalışkanlarla tembeller... Tarih boyunca devam eden kategorilere yenilerini eklememiz gerekiyor mu, yoksa yeni fenomenleri ufak bir güncelleme yaparak eski kategorilere dahil mi etmeliyiz?

-Nasıl yani hocam, tam olarak ne demek istediniz?

-“Tam olarak” dediniz... Neden tam olarak dediniz?

-Yani öylesine hocam.

-Öylesine diye bir şey yok. Tam olarak diyorsunuz çünkü alt benliğinizde hiçbir şeyin başka bir şeyi tam olarak kuşatamayacağını düşünüyorsunuz. Biraz ondan biraz bundan. Potpori. Biraz hakikat mecmuası. Biraz gerçeklik.

-Madem hiçbir şeyi tam olarak kuşatamayacağımızı düşünüyoruz o halde niye “tam olarak” diye bir ifade ortaya koyuyoruz hocam!

-İnsan ontolojik olarak kendini bütünlemek isteyen bir varlık. Ruh-beden dengesini kurmak güçleştikçe, tam olmayışını daha derinden hissediyor. Ama bu hissedişin adı, yüzyıldan yüzyıla, kültürden kültüre değişiyor.

-Tamamlanamayacağı bilgisi insanda verili bir bilgi olarak kayıtlı ise niye tamamlanmak isteğini derinden duyuyor?

-Olabildiğince tam demek istiyorsunuz esasında.

-Hocam şöyle de olabilir mi, belki siz arkadaşın sorusuna tam olarak cevap veremeyeceğiniz için...

Gülüşmeler.

-Güzel, bunu beğendim. Tam olarak hiç kimse hiçbir şeye cevap veremez. Sadece bazıları, yani gerçeğe ve hakikate dair hiçbir sorusu olmayanlar, bilgisi olmayanlar her şeyi bilir. Onların her şeye verilecek cevapları, aksayan her işi rayına oturtma planları vardır. Onların en sevdiği cümle nedir?

Gülüşmeler.

-Ben senin yerinde olsam…

-Evet. Kendi yerini dolduramamış insanlar, hep başkalarının aksayan işleri ile meşgul olur.

-Ben sorumdan vazgeçmedim hocam. “Yeni sorunları eski çekmecelere mi koyacağız yoksa yeni sorunlar için yeni çekmeceler mi açacağız?” anlamını çıkardım sizin sözlerinizden. Doğru anlayıp anlamadığımı test etmek için “tam olarak…” diye sordum.

-Teşbihini, metaforunu beğendim. Güzel bir aktarım olmuş.

-Aktarım derken hocam...

-Bir de bu var değil mi? Derken... Derken, ben kalkarım erken erken.

Gülüşmeler.

-Dinleyen ve anlayan olarak bir zihinden bir zihne aktarım gerçekleşir. Dinleyen, anlatanın anlattıklarını kendi kelimeleri ile bilincine aktarır. Aktarırken görgüsünün ve bilgisinin kapasitesine uygun olarak, dinlediğinden elde ettiği anlamı daha anlaşılır bir şekilde zihnine yerleştirmek ister ki kendi hayatına dahil edebilsin.

-Bu şey mi hocam? Söyleyenden dinleyen arif olsa gerek.

-Evet. Ya da sen ne söylersen söyle muhatabın anlayacağı kadar anlar.

-Konu ile ilgisi yok pek ama... Dün Marmaray Maltepe istasyonunda sırt üstü yere yatıp ritüel yaptığını söyleyen kadın hakkında ne düşünüyorsunuz?

-Önce soruyu restore edelim. Daha doğrusu, sorunun konusu olan zeminle ilgili bilgilerimizi gözden geçirelim. Kadının akli ve ruhi dengesi yerinde miydi? Akli ve ruhi dengesinin yerinde olduğunu bir şekilde tespit ettiysek de soruyu şöyle sormamız gerekir: Neden tam da o an sırt üstü yatma “ritüelini” yapmaya gerek duydu? Ya da şöyle bir soru: İnsanlar inandıkları ya da inandıklarını söyledikleri Allah’ın emir ve yasaklarından uzaklaşırken neden seküler ritüellere/hurafelere sarılıyor?

-Sorular güzel hocam. Cevapları alsak...

-Sizin de yeni sorular ilave etmenizi bekliyorum.

-Cevabı olmadıktan sonra, bir sürü soru olsa elimizde, ne anlamı var ki!

-Soru önceliklidir. Sizin sorunuz olmadığına göre ben size sorayım. Siz dün o dakikalarda Maltepe istasyonunda mıydınız?

-Yoo. Sosyal medyadan gördüm.

-Sosyal medyadan buna benzer başka ritüel vidyoları da görmüş olmalısınız.

-Evet çok gırgır olanlar var aralarında. 15 dakikada eski sevgiliye mesaj attırma ritüeli filan gibi şeyler.

-Son yıllarda şaman ritüelleri çok yaygın mesela…

-Yeni fenomenleri eski kategorilere ufak güncellemelerle dahil etmek diye başlamıştık ya sohbete. İşte “tam olarak” (!) örneği bu. Eski ile yeniyi harmanlayıp; dini bilgiler ile bilimsel bilgileri kıvamında yoğurup; enerji, rezonans, kuantum fizik, çekim gücü kavramları eşliğinde sosyal medya sahnesinde eski hurafeleri yeni kostümlerle pazarlamak... Geçmiş hiç geçmez velhasıl. Hurafeler kanserli hücre gibidir. Bağışıklık sistemi zayıfladıkça güçlenirler.

#hayat
#iyilik
#Fatma Barbarosoğlu
2 ay önce
Eski hurafeleri yeni kostümlerle sahnelemek...
Esir Şehirlerin eserleri
Bu mel’un amacı nasıl engelleriz
İki dağ arasında
Enflasyonun sosyolojisi
Demokrasi mi piyasaları bozuyor, piyasalar mı demokrasiyi?