Son zamanların gözde kavramlarından birisi de “değerler eğitimi.” “Nasıl oluyor da, bilim ve tekniğin bu denli ilerlemiş olduğu dünyamızda, şiddet normal kabul ediliyor? Çocuklarımız doğruyu yanlıştan ayırt edemiyorlar, değil topluma, anne ve babalarına bile saygı göstermiyorlar; paylaşma, sabır, şefkat, hoşgörü, sorumluluk erdemlerinden uzaklar, bencil, umursamaz, doyumsuzlar. Dürüstlük yerini yalan ve rüşvete; sevgi, nefret ve kıskançlığa; merhamet, acımasızlığa bırakırken, huzurun sadece maddi zenginlik sayesinde elde edileceğine inanılıyor. Bencilce tükettiğimiz dünya kaynakları sonucunda, yiyecekler, sular, teneffüs ettiğimiz hava kirlenmiş bir halde.” Bir değerler eğitimi sitesinden alınan bu sözlerdeki gibi gerekçelerle, çocuklarımıza standart eğitimin yanı sıra değerler eğitimi de verilmesi gerektiği anlatılıyor. Buraya kadar bir sorun yok, hemen hepimiz söylenenler konusunda mutabıkız. Gerçi değerlerin kökeni, kaynağı ve çocuklarımıza hangilerinin öğretilmesi gerektiği konusunda çok değişik görüşler var ama değerler eğitiminin gerekliliği tartışılmıyor. “Adalet, saygı, dostluk, öz- denetim, sabır, doğruluk, sorumluluk, yardımseverlik” başlıklarının öğretilmesi gereken erdemler oldukları hususunda bir uzlaşma sağlanacak gibi görünüyor.
Hafta başında, Konya’daydım. Bizim Necmettin Erbakan Üniversitesi’nin Selçuklu Belediyesi ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile birlikte 3 yıldır başarıyla sürdürdüğü Selçuklu Değerler Eğitimi Projesi (SEDEP) Çalıştayı’nda bir konuşma yaptım.
Teknomedyatik dünyanın belirleyicisi, sanallık, sunilik; halislikten, sahicilikten uzaklaşma. Teknoloji, hayatlarımızın özüne müdahale ediyor, her anlamda hormon katıyor, tadını değiştiriyor. Sadece yiyip içtiklerimiz değil, medya ve kitle iletişim teknikleri, insan ilişkilerimiz de kekreleşiyor. Algılarımız, teknomedyatik dünyanın prizmasından geçiriliyor. Artık bize bahşedilen bu ömrü, hayatımızı nasıl yaşamamız gerektiği sorusunu sormuyor, kendimizi içinde bulunduğumuz bu denizde, pek de nereye gittiğimizi bilmeden kulaç atıp duruyoruz. İstatistik verilerden, sürekli önümüze yığılıp duran bilgiyle uğraşmaktan hakikati, hikmeti aklımıza bile getirmiyoruz. Hem evrime inanıyor, hem fal baktırmak, ruh çağırma seansı düzenlemek için can atıyoruz.
Bir yolunu bulup hep ağda (online) kalmaya, sanal kalabalıklarla bağlantıda olmaya çalışıyoruz. En yerine çakılı olanımız dahi, coğrafya hakkında Evliya Çelebi’den bile daha çok bilgiye sahip. Her birimizin eski dünyanın en meşhur insanlarından daha çok tanıdığımız, eşimiz dostumuz var. Bakmayın tanıdık, eş dost dediğime, bu sanal hısımlara ne diyeceğimi, ne demem gerektiğini bilmiyorum aslında. Bildiğim bir şey varsa, onlardan kurtulmak istediğimizde, “delete” tuşuna basmamız yeterli. Acayip özgürüz yani; ama bu özgürlüğümüz nedense kendimizi kuşlar gibi hissettirmiyor tam tersine aidiyet açlığından nefesimizi kokutup bırakıyor. Özgürlüğümüzün tadını çıkaracağımıza, birilerine, bir yerlere bağlanmak gereğini hissediyoruz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.