|
Üç teo-politik: Körfez Selefiliği, Fars Şiiliği, Anadolu Sünniliği

İslam dünyası, üç dini anlayış ve üç siyaset etrafında toplanıyor. Bu üç eksen din ve siyaset ilişkileriyle beraber hareket ediyor. Din ve siyaset oldukça iç içe geçmiş durumda. Çünkü siyasetin anlamını ve dinamizmini İslam oluşturuyor. Üç teo-politik durum. İslamiyet de tarihi, coğrafi ve sosyolojik müktesebatı çerçevesinde yorumlanıyor. Mezhepler ve akımlar bu şekilde oluşuyor. Uzun bir tarihsel sosyolojinin bugüne akan ana nehirleri gibi. Nehirlerin yatakları değişebiliyor ama nehirler nehir olarak varlıklarını sürdürüyor (Cihad ve İsyan adlı çalışmamın mezhepler sosyolojisi bölümünde bunun üzerinde duruyorum).



Siyasetler de dini yorumlar üzerinde oldukça etkili. Dinlerin kudretle var oluşlarına, adalet taleplerine ve mücadele için gerekli olan güce cevap veriyorlar. Siyasetler ve din anlayışları hem iktidar hem de muhalefeti belirliyor. Rekabet, çatışma ve dayanışma etrafında seferber oluyorlar. Toplumlar ve devletler bu din anlayışları ile rekabet ediyorlar, bütünleşiyorlar ve de çatışıyorlar. Ortadoğu’da çatışmalar yeniden mezhepler etrafında oluşuyor. Şiddet ve kan mezhepler etrafında dökülüyor. İslam toplumları adeta geç kalmış mezhepler çatışmasını yaşıyor. Ortadoğu’nun “Otuz Yıl Savaşları” mı diye sormadan edemiyor insan. Avrupa’nın 16. Yüzyıl’daki zamanının akışı ile bugünün zaman akışını mukayese ettiğimizde Otuz Yıl Savaşları dönemi çoktan doldu. Gelişen silahlar ve artan hızla beraber savaşın bir yıllık ritmi tek başına otuz yılı karşılıyor.

Bu savaştan çıkışın teo-politik seçeneğiyle karşılaşıyoruz. Bir yönüyle hem savaşın içinde olan hem de kurtuluş vaat eden üç yol. Birincisi, körfez ekseni. Vehhabi teolojisinin petrol ile birleşmesi sonucunda gelişen bu dinamizm, hem isyanları doğuran hem de bunu aşmayı vaat eden bir görünüm arz ediyor. Muhammed B. Selman bunun aktörlüğünü yapıyor. Arapçılık yapıyor, “ılımlı İslam”dan bahsediyor ve yeni bir ekonomik atılımı vaat ediyor. Buna Arap Nasyonal Kapitalizmi diyorum. Kadınlara özgürlük ve NEOM projesi ile ortaya çıkıyor. Başta Mısır olmak üzere bir çok ülkeyi etrafında topluyor. Körfez Müslümanlığı, temelde Vehhabi ve Suud kabileciliğinden yükseliyor. Osmanlı Devleti ilk çıkışta, bunlara “Suud Hariciliği” adını vermekle ne kadar isabetli davranmış! Suud Hariciliği, El-Kaide’yi doğuran ruhtur. Vehhabiliğin Haricilik ve Selefilikle birleşimiyle modern zamanlarda kendini yeniden üretmesidir. İlk kurucuları arasında çoğunlukla körfezden gençlerin yer alması da bunu gösteriyor.

Şia siyaseti ise İran İslam Devrimi ile beraber yeniden kendisini üretti. Ancak uzun süren Irak savaşı ile beraber büyük bir dönüşüme uğradı. Fars milliyetçiliği ile bütünleşti. Ancak Şia dinamizmi Ortadoğu’da bir çok İslami gruba ve kesime etki etti. Şia’nın isyancı siyasal ruhu devrimden sonra İran’ın yayılmacı emelleri ile birleşti. Yemen, Suriye, Irak, Lübnan gibi bir çok yerde Şia siyaseti önemini koruyor. Milis güçlere eşlik ediyor. Mezhepçi kimliği baskın bir siyaset olarak yürüyor.

Türkiye, üçüncü seçenek. Anadolu Sünniliği olarak temayüz ediyor. En ilginç siyaset de bu. Bir yandan her çeşit dini siyasete karşı olan Kemalizm ile cebelleşiyor öte yandan da uluslar arası arenada en geniş sosyolojiye sahip Sünni Müslümanlara hitap ediyor. Erdoğan, bu siyasetin lideri. Sünni dünyanın siyasetine tekabül ettiği bilincinde olmasına rağmen her zaman mezhepçiliği dışlayan bir dil kullandı. Ehli Sünnet’i kucaklayışı İslam anlayışını temsil etmede ısrar etti. Birçok Müslüman bölgeye yardımlarda bulunması, göçmenlere kucak açması ve uluslararası arenada İslam dünyasının haklarını savunması( dünya beşten büyüktür) gibi politikaları da bunun göstergesi. Türklük de tarihte İslam’ın sözcülüğü misyonuna transfer edildi.

Anadolu Sünniliği, Müslümanların en geniş dünya düzenine sahip oldukları son imparatorluğun son topraklarında yer alıyor. Güçlü bir irfan geleneği ve yine güçlü bir gaza geleneği içinde taşıyor. Nakşi Müceddidiyenin büyük nehirlerinin aktığı son derya. Modernite ile cebelleşerek onu aşabilecek özgüvene varan bir bilinç merkezi. Herkesle etkileşime açık ve çoğul İslam anlayışını kucaklayan bir potansiyel.

Anadolu Sünniliği’nde siyaset ve din ilişkileri ne Şia’nın imamet teorisiyle ne de Vehhabi-Selefiliğin “politik tevhidi” ile benzeşiyor. Din u devlet dengesi var. Gazali’nin ifadesi ile din bostan, devlet bekçidir. Anadolu Sünniliği, Cemiyet-i Kamil’in doğuşuna öncülük edecek de bir İslam anlayışıdır.

#Din
#Siyaset
#Teo-politik
#Mezhep
5 yıl önce
Üç teo-politik: Körfez Selefiliği, Fars Şiiliği, Anadolu Sünniliği
Düşüncede yerlilik mümkün mü?
Zor, oyunu bozar!
Transfer kaosu
Bu oyun gelişir
Gannuşi’den Gazze’ye giden yolu kim kapatıyorsa?