|
Türkiye'nin asıl muhalefeti yerli ve milli %49,5'tur
Türkiye'de Gezi kalkışmasıyla başlayan süreçten bugüne yaklaşık 4 yıl geçti. O sürece malum olduğu üzere Paralel Örgüt Yapılanması icraatı olan 17/25 Aralık süreci eklendi. İlerleyen zamanlarda PKK terörünü kınayamamış, terör ve siyaseti bir arada yürütmeye kalkan HDP de bu sürecin içine dâhil oldu. Tüm bu 4 yıllık sürecin destekçisi olan medya organlarını da unutmayalım zira sürecin algı üzerinden işleyişi onların icraatıydı.

Tüm bu süreç içerisinde çok net bir şekilde Türkiye hedef alındı. Ve söylem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ak Parti, Ak Partililer ve Ak Parti'ye yakın olan kesimlere karşı körüklenen bir nefret üzerinden bina edildi. Yukarıda saydığım ittifak, Ak Parti hareketini hedef alırken, seçmene “koyun” seçilmişe “diktatör” demekten bir an bile vazgeçmedi. “Seni Lahey'de yargılayacağız!” diyenler, “Bu ülkeden kaçmak zorunda kalacaksınız!” diyenler, “Yargılanacaksınız!” diyenler, kutuplaşmanın ve nefretin tohumlarını ektiler. Ancak bu eylemlerini maalesef Ak Parti'ye yüklemeye çalıştılar. Küfür ve hakaret dolu milyonlarca ifadeye imza attılar. Sosyal ağlar üzerinden kaos ortamı oluşturdular, yanlı bir algıyı yapılandırıp yönettiler.

Türkiye 7 Haziran seçiminden eski oy oranıyla kıyasladığımızda oyları düşüş yaşamış bir Ak Parti ile çıktı. Ancak aynı Ak Parti yine de 7 Haziran seçimlerinden, tüm birleşik kumpasa rağmen, birinci olarak çıktı. 7 Haziran sonrası siyasete katılımda az da olsa oyları yükseldiği için bir rahatlama yaşayacağını düşündüğümüz muhalefet, kendine çeki düzen verir diye umut ettiğimiz muhalefet, partisiyle, medyasıyla, illegal örgütüyle birlikte oldu ve rahatlama beklerken daha saldırgan bir tavır aldı.

Tüm bunlara rağmen “Yandaş Medya”, “Havuz Medyası” diye yaftaladıkları gazetem Yeni Şafak, “Bu Ülke Hepimizin!” sloganıyla bir hareket başlattı. Açıkçası çok olumlu geri dönüşler de aldık.

Tarih 1 Kasım olduğunda sandıktan hepimizin umduğumuzdan çok daha büyük bir oy oranıyla Ak Parti çıktı. Ak Parti %49,5 oy oranıyla tek başına iktidar olur olmaz henüz seçim gecesi, yaklaşık birkaç saat içerisinde sosyal ağ üzerinden, medya üzerinden bu ülkeye nefret tohumu ekip, kutuplaşma biçmek isteyen muhalif ağızlar birden sustu. Genel bir rahatlama ülke ortamında bariz bir şekilde hissedildi. Bana kalırsa Türkiye muhalefeti de ciddi bir rahatlama hissetti zira istikrarın devamı için kendilerinin bir umut olamayacağının kendileri de farkında idi. Ülkeyi terk edip kışı kuzey ülkelerinde şömine başında geçirmeye giden birkaç isim dışında muhalefetin de bu sonuçtan memnun olduğunu gözledim.

Seçimin ertesinde gazetemizin Yazı İşleri Müdürü İbrahim Karagül bir yazı kaleme aldı: “Asla intikamcı olmayı savunmuyorum. Hiçbir zaman savunmadım, savunmam. Ama bir hafta önceki, bir ay önceki, bir yıl önceki yazılarınızın, sözlerinizin, eylemlerinizin öyle birkaç günde unutulacağını sanmayın.

Artık eskinin darbe senaryolarının, kısa yol iktidar hesaplarının bu ülkede bir karşılığı yok. Kullanılabilecek
bütün müdahale araçları
kullanıldı. Hepsi başarısız oldu. Hepsi
Anadolu insanının basiretine, dirayetine, dayanışmasına
yenildi.”

Bu yazı üzerinden Yeni Şafak'ın “Başka Türkiye yok!/Bu Ülke Hepimizin!” kampanyası eleştirildi. Bu haksız eleştiriye naçizane cevap verme gereği hissettim.

Öncelikle İbrahim Karagül'ün yazısı başlı başına zaten “Başka Türkiye yok!” diyor. Aynı zamanda, kampanyada olduğu üzere yazıda da belirtildiği gibi bu ülkeye kurşun sıkanlara, kardeşliği bozanlara, kutuplaşma çıkartanlara bu ülke size karşı kazandı, Türkiye kazandı, Anadolu kazandı diyor. “Başka Türkiye yok!” derken de sizin açtığınız bir savaşa yönelik savunmamız kardeşlik mesajı ve birlik mesajı vermek şeklindeydi.

İmdi, yazımın girizgâhında belirttiğim gayr-ı hukuki tavırlarınız karşısında rövanşist bir tutum alınmadan, intikam gütmeden yalnızca ve yalnızca adalet talep ederek hukuk önünde bir daha bu ülkeye kurşun sıkamayacak hale gelmenizi temenni ediyorum. Teröristlere medya desteği verdiğinizi, bu medya desteğinizi yazdık diye hakkımızda onlarca dava açtığınızı, seçilmiş bir cumhurbaşkanına “Diktatör” dediğinizi unutmamızı beklemeyin. Ancak sizin yaptığınız gibi intikam da beklemeyin, size tek borcumuz var o da adalettir. Bununla birlikte, 2 Kasım 2015'ten başlamak üzere, Ak Parti bitti savınıza rağmen, Ak Parti daha güçlü bir şekilde geliyor mesajını aldıktan sonra Ak Partililik postuna bürünmeye başladığınızda bunun da yutulacağını zannetmeyin.

Bu ülkede kendine “muhalif” diyen ancak bu ülkeye savaş açanlar, bu ülkede zerre kadar bir muhalefet yürütemediğini umarım görmüştür. Zira bu ülkenin asıl muhalefeti %49,5 oy desteğini Ak Parti'ye veren, 7 Haziran seçimlerinde bir muhalif yekûn olarak tepkisini koyan, Ak Parti'yi 2002 ruhuna döndüren, bu dönüşümü gördüğü zaman da onu tek başına iktidara taşıyan kesimdir. Hepsinin ferasetine bereket dilerim.

Geriye kalan %40,5 mu? Onlar da bu ülkenin vatandaşıdır, Ak Parti hizmet hareketi söz verdiği gibi onlara da hizmet sunmaya devam edecektir. Umuyorum bu kez bunu görür ve bu ülkeye yönelik nefret söyleminden vazgeçerler. Çünkü başka Türkiye yok ve hepimiz kardeşiz. Kardeşliğe kurşun sıkan, halktan kopuk birkaç siyasi ağız ve birkaç taşeron medya yahut örgüt hariç!


#Gezi kalkışması
#ak parti
#oy oranları
#1 kasım seçimleri
9 yıl önce
Türkiye'nin asıl muhalefeti yerli ve milli %49,5'tur
Osmanlı’da Bâtınîlerle ilgili siyasetin değişme sebepleri
Soykırım kodlaması: Merhametsiz süper katiller!
Evanjelikler Kamala Harris için bölünüyorlar!
Herkes yeteri kadar çıplak mı?
Pirincin taşını bakalım nasıl ayıklayacaklar…