|
Belgeler Füruattır, Üslup Asla

"İnsanlar, "İnandık" demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler. Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir." (Ankebut Suresi 2-3)

Hâtib Bin Ebi Beltea…

Mekke"de Müslüman olmuş, Peygamberimizden önce Medine"ye hicret etmiş bir sahabedir. Bedir savaşında İslam"a bağlılığını gösteren ve kahramanlıklar yapan diğerleri gibi, o da cennetle müjdelenmiştir.

Hicretin 8. yılıdır.

Mekkeliler Hudeybiye Barış Antlaşması"nı bozmuşlardır. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, Mekke"nin fethine karar vermiş, hazırlıklara başlamış, fakat bu hazırlıkları gizli tutmuştur. Amacı Mekkelileri habersiz ve hazırlıksız yakalayarak, dirençlerini kırmak, böylece de Mekke"nin kan dökülmeden fethedilmesini sağlamaktır.

Ancak Hâtib"in ailesi halen Mekke"de müşriklerce alıkonulmaktadır.

İşte tam bu anda Hâtib büyük bir hata yapar. Peygamberimizin yapmış olduğu fetih hazırlıklarını Kureyş Müşriklerinden Safvan Bin Ümeyye, Süheyl Bin Amr ve İkrime Bin Ebi Cehil"e bildirirse, bu müşrik reislerinin ailesine eza ve cefa etmeyeceklerini ve serbest bırakacaklarını umar.

Onlara bir kadın aracılığıyla gönderilmek üzere bir mektup yazar. Ve şöyle der, "Peygamberimiz geceler gibi karaltılı, seller gibi akan ordusu ile size doğru yönelmiş geliyor. Allah"a yemin ederim ki, O size yalnız başına bile gelecek olsa, Allah muhakkak yardım edip, O"nu size galip kılacaktır. Çünkü Allah, O"na yaptığı vaadi yerine getirecektir. Hiç şüpheniz olmasın ki, Allah O"nun dostu ve yardımcısıdır! Hazırlıklı ve uyanık olmanızı tavsiye ederim!".

Efendimize bu olay, Allah tarafından haber verilir. Ve mektubu taşıyan kadın yakalanır. Mektubun Peygamberimize haber verildiği şekilde, Hâtib Bin Ebi Beltea tarafından, Mekkeli müşriklere yazılmış olduğu ve askeri harekâtı haber verdiği görülür.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz , Hâtib"i huzuruna çağırır. Hâtib gelince mektup kendisine okunur. Peygamberimiz,"Bunu niçin yaptın?" diye kendisine sorar.

Hâtib ise,"Ya Rasulallah! Bu hususta hakkımda karar vermekte acele etme. Ben asıl Kureyşlilerden değilim. Senin yanındaki muhacir kardeşlerimizin, Mekke"de ailelerini ve mallarını koruyacak akraba ve yakınları var. Ben ise Kureyş topluluğu içinde, ne soyu ne kabilesi olan bir kimseyim. Üstelik ailem ve çocuklarım da onların elindedir. Ben bunu onlara bir iyilik edeyim, kendilerini minnet altında bırakayım da, oradaki ev halkımı korusunlar diye yaptım".

Hz. Peygamber,"doğru söyledin" diyerek kendisini affeder ve hiçbir sahabenin kendisi hakkında kötü bir söz söylememesini emreder.

*****

Eşter.. Yani göz kapağı ters çevrilmiş adam.

Hz. Ebubekir"in cihad çağrısına ilk kulak verenlerden.. Yiğit, uzun boylu, pehlivan yapılı bir savaşçı. Asıl ismi Mâlik b. el-Haris. Suriye"de büyük kahramanlıklar yapmış, bölgenin fethi için büyük önemi haiz Yermük"te bir gözünü kaybetmiştir. Lakabı da oradan gelir.

Kûfe yine karışmıştır.

Zaten ne zaman sakin olmuştur ki? Hz. Ömer"in en fazla vali değiştirdiği şehir, bu sefer de Hz. Osman"ın başını ağrıtmaya başlamıştır.

Aslında mesele basittir. Tartışmanın merkezinde Kûfe"yi fethedenler ile Kûfe"ye sonradan gelenler vardır. Halife Osman, mizacına uygun bir şekilde herkesi memnun etmeye çalışır. Ancak özellikle; savaşlardaki başarılara göre senede bir defaya mahsus verilen atânın dağıtımında denge bir türlü tutturulamaz.

Atâ dağıtımı şehrin eski yerlilerine göre dizayn edildiğinde, yeniler başkaldırır. Yenileri mutlu etmek için eski yaşadıkları toprakları ile Kûfe topraklarını takas etmelerine izin verildiğinde ise bu sefer eski yerliler bu durumdan rahatsız olurlar. Bir türlü ortalık durulmaz. Böylece halifenin atadığı valiler ile halk arasında sürtüşmeler çıkmaya başlar. Olaylar büyür. Yönetimden rahatsız olmaya başlayan halk organize olmaya başlar.

Muhalefetin liderliğini ise Eşter yapar. Oldukça öfkelidir. Atâ gelirlerinde haksızlığa uğradığını düşünüyordur. Hele hele Hz. Osman"ın öz kardeşi Velid"i kendilerine vali tayin etmesi olacak şey değildir. Sesini yükseltmeye başlar. İyi bir hatiptir. İnsanları etkiler ve arkasına alır.

Velid"in azledilmesi Eşter"e yetmez. Daha fazlasını ister. Haddini aşınca önce Şam"a sonra Humus"a sürgün edilir. Bir gün valinin Medine"de bulunmasından istifade ederek Kûfe"ye döner ve herkesi çabucak organize edip şehri ele geçirir. Valinin şehre girmesini engeller ve istediği şahsı vali tayin ettirip bunu halifeye kabul ettirir.

Artık otorite sarsılmıştır. Farklı şehirlerdeki bütün muhalifler cesaretlenir. Hepsi birden Medine"ye konuşlanırlar. Müslümanlar arasında kan dökülmesinden endişelenen Hz. Osman, onlarla kendi adına anlaşma yapması için Hz. Ali"yi görevlendirir. Yapılan anlaşmaya göre; sürgün edilen kimse yerine dönecek, atiyyesi kesilen kimseye yeniden atiyye verilmeye başlanacak, atiyyeler artırılacak, dağıtımda eşitlik ilkesine riayet edilecek, güvenilir ve güçlü kimseler vali tayin edilecektir. Bu anlaşmanın birer nüshasını alan Kûfe, Basra ve Mısırlılar eyaletlerine geri dönmek üzere yola çıkarlar.

Her şey sulh ile hallolmak üzereyken; Mısırlılar dönüş yolunda halifenin kölesinde, Mısır valisi Abdullah b. Sa"d"a "muhaliflerin önde gelenlerinin öldürülmesini ve diğerlerinin de ağır bir şekilde cezalandırılmasını" emreden halifenin mektubunu bulurlar. İhanete uğradıklarını ve kendilerinin öldürülmesini emreden halifenin kanının artık helal olduğunu söyleyerek Medine"ye geri dönerler.

Önce kendileriyle halife adına anlaşmayı yapan Hz. Ali"ye ve diğer sahabelere durumu anlatırlar, sonra halifenin yanına giderek mektubu neden yazdığını sorarlar. Halife mektubu kendisinin yazmadığını ve mektup hakkında da bilgisinin olmadığını belirtir. Oysa ele geçirdikleri köle, binek ve mektuptaki mühür, mektubun hilafet makamı tarafından yazıldığını göstermektedir. Apaçık resmi belge ellerindedir. İşte bu belge tam anlamıyla çözülmek üzere olan durumu bir daha düzelmemek üzere bir daha bozmuştur.

Bunun üzerine halifeye, görevini yapmadığı ve haksız yere kan akıtılmasını istediği için istifa etmesi gerektiğini söylenir. Halife de Allah"ın kendisine verdiği hilafet makamından ayrılmayacağını ifade eder. Bunun üzerine asiler halifenin evini kuşatma altına alarak istifa etmesi için baskı yapmaya başlarlar.

Sonrası malûm.. Hz. Osman kendisini savunmak isteyenleri reddeder. Kan dökülmesini asla istemez. Günlerce çektiği eziyetlerin sonunda şehid olur. Olayların tekrar bozulmasına sebep olan belgenin ise Hz. Osman"ın başyardımcısı Mervan Bin Hakem tarafından mühürlendiği ortaya çıkar. Bir fitnecinin ortaya çıkardığı belge Hz. Osman"ın hayatına mâl olmuştur.

İman edenler canları, malları, makamları ve aileleriyle imtihan edilirler. Ve bu imtihanlar karşısında ortaya koydukları tavır, kullandıkları üslup sadece kendilerini değil bütün ümmeti etkiler.

Belgeler unutulur. Mühürler, imzalar unutulur. Hatalar da unutulur. Ancak Müslümanın hakkını arama şekli, öfkesindeki aşırılık ve yanlışında ısrarı asla unutulmaz.

Birinde geçmişe sünger çekilir, diğerinde ise fitne büyür ve binlerce cana mâl olur.

Hz. Osman ve Hâtib Bin Ebi Beltea ile Eşter"in, Mervan b Hakem"in arasındaki fark budur.

"Sulh olmasını istemeyenler var. Herkes kendisine dikkat etsin" deyip ortaya bulmayı çalışanlar ile photoshoplu fotoğraflarla bel altı vuranlar, iffetli müslümanların namusuna dil uzatanlar arasındaki fark da tam böyle bir farktır.

Bu fark; imtihanı kazanan ve kaybedenleri belirleyecek olan farktır.

11 yıl önce
Belgeler Füruattır, Üslup Asla
Eşyanın tasallutundan kurtulmak ve eşyaya tasarrufta bulunmak...
Dünün mutlu yarının umutlu olabilmesi için...
Faiz kararları ne anlama geliyor?
OVP’de kamu personeline ve kamu yönetimine ilişkin yeni yol haritası
Medyanın gerçekliği ve toplumsal hadiseler