“Sam Amca” gidiyor, “Co Amca” mı geliyor

04:0025/08/2020, Salı
G: 25/08/2020, Salı
Abdullah Muradoğlu

ABD “COVİD-19 salgını” ile vurulmadan önce Trump’ın durumu fena değildi. İkinci kez seçilmesi muhtemel görülüyordu. Trump yönetimi salgınla mücadelede sınıfta kaldı. 50 milyon kişi işini, 177 bin kişi ise hayatını kaybetti. Sıradan Amerikalıların sağlık ve tedavi imkanlarına erişimlerinin ise dünyanın birçok fakir ülkesinden bile daha gerilerde olduğu ortaya çıktı. Salgından en fazla etkilenenlerin Siyahiler” ve “Hispanik” göçmenler olmasıysa ABD’de ırk ayrımcılığının sosyal ve ekonomik yansımalarının

ABD “COVİD-19 salgını” ile vurulmadan önce Trump’ın durumu fena değildi. İkinci kez seçilmesi muhtemel görülüyordu. Trump yönetimi salgınla mücadelede sınıfta kaldı. 50 milyon kişi işini, 177 bin kişi ise hayatını kaybetti. Sıradan Amerikalıların sağlık ve tedavi imkanlarına erişimlerinin ise dünyanın birçok fakir ülkesinden bile daha gerilerde olduğu ortaya çıktı. Salgından en fazla etkilenenlerin Siyahiler” ve “Hispanik” göçmenler olmasıysa ABD’de ırk ayrımcılığının sosyal ve ekonomik yansımalarının çarpıcı bir görünümüydü. Öte yandan Siyahiler’e yönelik polis şiddeti de Trump yönetimine duyulan alerjiyi alevlendirdi.

Aslında Trump, Cumhuriyetçi Parti’ye rağmen Başkan seçilmişti. Trump, Amerika dışına kaçan işleri ülkeye geri getireceğini vaat etmişti. İşlerin dışarı kaçmasından hem “Cumhuriyetçiler”, hem de “Demokratlar” pay sahibiydiler. İşler dışarı kaçarken, çoğun Latin Amerika’dan olmak üzere ABD yoğun bir göç dalgasının baskısı altındaydı. Trumpçılar’a göre göçmenler Beyaz Amerikalıların elinde kalan işleri almakla kalmıyor, Amerikan kültürü ve kimliğini de bozuma uğratıyorlardı. Trump Meksika sınırına duvar çekerek göçü durduracağını vaat etti. Bu vaatler ABD’yi “Beyaz Amerika” olarak içselleştiren Cumhuriyetçi seçmenleri mest etti.

Trump’ın bir diğer vaadiyse, sıradan Amerikalılara ağır yükler bindiren “sonsuz savaşlar”dan ABD’yi geri çekmekti. Sonsuz savaşlardan da Demokratlar ve Cumhuriyetçiler sorumluydu. Trump bu iki partili seçkinci politikaları Amerika’yı zayıflatan bir ‘Washington Bataklığı’ olarak etiketledi. Trump ABD’nin çok uluslu askerî, iktisadî ve ticarî anlaşmalarının da ABD’ye zarar verdiğini savundu. Trump’a göre bu anlaşmalar sadece diğer paydaşlara yarıyordu. Bu söylemler Cumhuriyetçi Parti’de bir geçmişi olmayan emlâk zengini Trump’ı sahneye taşıdı.

Trump’ın ilk dört yılı birkaç ay sonra doluyor. Trump ABD askerlerini ülkelerine getiremedi. “Sonsuz savaşlar”dan beslenen “Amerikan askerî-endüstriyel kompleksi” ise Trump’tan memnun. Önceki yönetimlere kıyasla savunma harcamalarını daha da artıran Trump’ın sözde vergi reformuysa sıradan Amerikalılara değil büyük şirketlere ve servet sahiplerine yaradı. Trump işleri ABD’ye geri getiremediği gibi, “ticaret savaşları” Çin başta olmak üzere rakiplerine zarar vermekle birlikte sıradan Amerikalı tüketicilerle tarım üreticilerini vurdu.

Özet olarak söylemek gerekirse Trump’ın “Washington Bataklığı” olarak etiketleyerek sözde savaş açtığı politikalar hâlâ devam ediyor. 10 hafta sonra gerçekleşecek olan Kasım seçimleri için Trump’ın elindeyse sadece muhafazâkâr Beyaz Amerikalılar’a hitap eden ‘kültür savaşları’ndan başkaca bir şey kalmadı. ‘Çin korkusu’ bunun üzerine bir sos olacak sadece.

Demokratlar ise “sonsuz savaşlar”ın kadîm destekçilerinden Joe Biden’i “sevecen Joe Amca” olarak etiketlediler. Trump’la karşılaştırıldığında bu etiket tutacak gibi görünüyor. Demokrat Parti’nin yeni enerji kaynağı olan İlerici ve Sol kanatları Biden’dan hazzetmemekle birlikte Trump’ın kaybetmesi için bu oyuna gönülsüzce iştirak ediyorlar. Biden, Cumhuriyetçi Parti’nin Beyaz, sözüm ona ılımlı, ana akım aktörlerine çok ters düşen bir adam da değil.

Nitekim Trump’tan hazzetmeyen birçok Cumhuriyetçi, Biden’e destek mesajları veriyor. Cumhuriyetçi yönetimlerde ulusal güvenlik, dış politika ve savunma alanlarında üst düzey görev yapmış 70’den fazla kişi yayınladıkları bir mektupla Biden’e oy vereceklerini ilân etti. Bu isimler arasında eski Savunma Bakanı ve eski Cumhuriyetçi senatör Chuck Hagel, “CIA” eski Direktörü Michael Hayden, CIA ve FBI eski direktörü William Webster, Ulusal İstihbarat eski Direktörü John Negroponte yer alıyor. Eski Genelkurmay Başkanı ve Dış İşleri eski Bakanı Colin Powell da “Biden” dedi. Powell, “Demokratik Ulusal Kongresi”nde konuşma bile yaptı.

Demokratik Ulusal Kongresi’nde Biden’a destek konuşması yapan isimler arasında 2020 seçimleri için Cumhuriyetçi Parti’den Başkan aday adayı olan eski vekillerden Joe Walsh ve 2016’de yine Başkan aday adayı olan Ohio eski valisi John Kasich de yer alıyor. Biden’e Cumhuriyetçi destek daha başka kanallardan da sözkonusu. Biden’e prestij kazandıran bu desteklerin Cumhuriyetçi seçmenleri ne kadar etkileyeceğiyse henüz ölçülebilmiş değil.

#ABD
#Donald Trump
#Joe Biden
#Seçim