2016 yılı hem yerel hem de küresel tarafta birçok beklenmedik olayın yaşandığı ve bu anlamda da oynaklığın dalga boyunun daha önceki yılların bir hayli üzerinde gerçekleştiği bir yıl olarak akıllarda kaldı. Şekerbank Genel Müdürü Servet Taze, “Türkiye’nin en temel ticari partneri olan Avrupa Birliği’nin geleceğine yönelik artan kaygılar ve yakın coğrafyamızdaki jeopolitik riskler gibi bir dizi belirsizlik kaynağına rağmen Türkiye ekonomisi, özellikle bu dönemde de sürdürülen bütçe disiplini, güçlü yapısal reform programı ve sağlam bankacılık sistemi ile gelişmekte olan ekonomiler arasında öne çıkıyor. Nitekim, 2016 yılının ilk yarısında FED’in faiz artırımı sonrasında küresel finansal koşulların gelişmekte olan ülkeleri zorlayıcı etkilerine rağmen Türkiye ekonomisi ortalamada yüzde 4,9 büyüme kaydetti” dedi.
Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, geçen yıl Türkiye’nin, terör örgütleri PKK ve DEAŞ saldırıları ile FETÖ’nün darbe girişimine maruz kaldığını belirterek, “2008’den bu yana önemli testlerden geçen ülke ekonomisinin, direnci ve gücüyle bu olaylardan da en az düzeyde etkilenerek çıktığını dile getirdi. Özdemir, 2017’nin ise iyi bir yıl olacağını ifade ederek, “16 Nisan’daki referandumda Türkiye’nin önünü açacak bir yönetim sistemi değişikliğini oylayacağız. Eminim ki Türk milleti önceki tecrübelerine de dayanarak ülkenin büyümesine güç katacak daha iyi bir modele geçilmesi için gereken tercihte bulunacaktır” diye konuştu. Türkiye’nin artık çift başlı sistemle yönetilmesinin zor göründüğünü savunan Özdemir, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ülkeyi daha hızlı büyüteceğine inandığını söyledi.
Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu, “Ülkemiz bugün dünyada en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olarak öne çıkıyor. Dolayısıyla bu süreçteki fırsatları en iyi şekilde değerlendirebilmek adına yeni dönemi iyi okumak, yeni dinamiklerle uyum arz edecek yeni iş modellerini hayata geçirmek gerekiyor. 2023 hedeflerimiz büyük. Avrupa Birliği’nden daha iddialı hedefler belirlemiş bir ülke olarak gidecek yolumuz çok ve bu yolda en önemli görevlerden biri de bizlere düşüyor. Dünya, Dördüncü Sanayi Devrimi’nden geçiyor. Bu çağda gücün yeni kaynağı ve belirleyici parametrelerden biri data. Türkiye’nin şu anda tükettiği data’nın yüzde 96’sı dışarıdan geliyor. Kendi e-postalarımıza, resimlerimize, sosyal ağlardaki verilerimize ulaşırken dahi Frankfurt’taki, Dublin’deki, Milano’daki veri merkezlerinden veri çağırıyoruz. Biz yeni çağın en büyük gerçeğinin data olduğunu gördük ve data konusunda yatırımlar yaparak Irak, İran ve Gürcistan’ın verilerinin yüzde 50’sinin Turkcell üzerinden taşındığı bir altyapı gücüne ulaştık. Turkcell’de data’yı yalnızca taşımak ve muhafaza etmek için değil, aynı zamanda anlamlandırmak için çalışıyoruz. Hedefimiz veriden değer üretmek, veriyiham olarak değil işleyerek satmak. Petrol örneğinde olduğu gibi işlendikten sonra değer kazanan verinin hem bize hem Türkiye’ye kazandıracağını düşünüyoruz” dedi.