|

'Hayır'a çalışan Avrupa kaybetti

Türkiye'deki 16 Nisan anayasa değişikliği referandumunda 'Hayır' kampanyasına desteğini gizlemeyen AB, halkın yüzde 51,4'nün değişikliği onaylamasının ardından büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Sonuçların açıklanmasının ardından 'Türkiye toplumu bölündü' yalanını öne süren Avrupa ülkelerinin izlediği politika Türkiye ile ilişkilere zarar veriyor.

Yeni Şafak
11:16 - 19/04/2017 Çarşamba
Güncelleme: 11:23 - 19/04/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Avrupa Birliği, Türkiye'den çıkan sonucu hazmedemedi.
Avrupa Birliği, Türkiye'den çıkan sonucu hazmedemedi.

Avrupa'nın 'Evet' sessizliği

Türkiye’de gerçekleşen tarihi anayasa değişikliği referandumdan ‘Evet’ çıkması Avrupa Birliği’ni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Sonuçların açıklanmasının ardından birçok ülkeden Türkiye’ye tebrik mesajları gelirken, tüm gözler Avrupa Birliği üyesi ülkelere döndü. Referandum öncesinde Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı açıklamalar yapan ve ‘Hayır’ kampanyasına açık destek veren Avrupa ülkeleri, ‘Evet’ sonrası AGİT’in raporuna sığınmaya çalıştı.



Birçok dünya ülkesi sonuçların açıklanmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve Türkiye’yi tebrik ederken, AB sessiz kaldı. Türkiye’de halkın yüzde 51,4’ü tarafından kabul gören sistem değişikliği kararı, AB tarafından hazmedilemedi. CHP ve HDP’nin gündeme getirdiği ‘mühürsüz oy pusulaları’ üzerinden seçimlerin meşruluğuna gölge düşürmek isteyen AB de aynı söylemi kulandı.

Türkiye karşıtlığında birleştiler

Türkiye’deki referandum sonucunu hazmedemeyen Almanya, Fransa, Avusturya gibi ülkeler bir yandan diyalog çağrısı yaparken, diğer yandan Türkiye’de toplumun ‘bölünmüş’ olduğunu iddia etmeye başladı. Almanya Başbakan’ı Angela Merkel yaptığı açıklamada, ''Referandum sonrası Türkiye ile saygılı bir diyalog istiyoruz” dedi. Yapılan açıklamada ‘Evet’ ve ‘Hayır’ oylarının birbirine yakın olması üzerinden Türk halkının ‘bölünmüş’ olduğu savunuldu.

AGİT'in provokatif raporuna gönderme

Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ise yaptığı açıklamada Merkel ile aynı söylemi kullandı. Türkiye’nin yapılması öngörülen reformlar konusunda bölündüğünü savunan Hollanda, AGİT’in dün açıkladığı provokatif rapora gönderme yaparak raporun açıklanmasını beklediklerini söyledi.

Avusturya: Türkiye ile müzakereler bitirilsin

Avusturya Dışişleri Bakanı Kurz ise, Türkiye’yi AB üyeliği ile tehdit etti. Kurz, Türkiye'nin birliğe katılma 'hayalinin' sona erdirilmesi gerektiğini savundu. Referandum öncesi Türkiye’yi hedef alan ve ‘Hayır’ kampanyasına destek veren ülkelerin başında gelen Avusturya’nın Cumhurbaşkanı Van der Bellen ise Türkiye’nin AB’den uzaklaştığını iddia etti.

Hollanda: Evet diyenler Türkiye'ye dönsün

Hollandalı ırkçı lider Wilders ise, referandumdan ‘Evet çıkmasının ardından Hollanda’da yaşayan Türk vatandaşlarını hedef aldı. Wilders sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “, "Evet şimdi de topluca Türkiye'ye dönün. Hollanda'daki özgürlüklere rağmen Türkiye'de diktatörlüğü seçiyorsanız, burada işiniz yok. Güle güle” ifadelerini kullanarak Türk seçmenleri hedef gösterdi.

Kati Piri hayal kırıklığını gizlemedi

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri ise referandumdan çıkan sonucu hazmedemedi. Piri yaptığı açıklamada seçimlerin ‘adil olmadığını’ savundu. Türkiye’yi halkın yüzde 51,4’Ü tarafından kabul edilen anayasa değişikliği paketinin uygulamaya sokulması halinde müzakereleri durdurmakla tehdit eden Piri, açık bir şekilde ‘Hayır’ çıkmasını arzuladıklarını itiraf etti. Yüzde 85,6’lık katılım ile gerçekleşen referandumun meşruluğuna gölge düşürmek isteyen Piri, ‘AGİT’in raporunu endişe ile bekliyoruz dedi.

Dört elle AGİT raporuna sarıldılar

AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ile AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn ise referandum sonrası ortak yazılı açıklama yaptı.

Yapılan açıklamada AGİT’in yayınlayacağı raporun açıklanmasını beklediklerini belirten AB yetkilileri, uzlaşı çağrısı yaptı.

Türkiye’de referandum sonucunu hazmedemeyen Avrupa ülkelerinin çoğunun gönderme yaptığı AGİT ise dün saat 15:00’da yaptığı yazılı açıklamada referandum sonucuna gölge düşürmeye çalıştı. Referandumun ‘eşit koşullar altında’ gerçekleşmediğini iddia eden AGİT’in provakatif açıklaması, sert tepkiye yol açtı. AGİT’in yayınladığı ön raporda YSK’nın aldığı kararlar öne çıkarılırken, halkın demokratik tercihi ve yüksek katılıma ise değinilmedi.

Türkiye’deki referandum sonrası hem AGİT raporu hem de sonuçların birbirine yakın çıkmasını öne çıkaran Avrupa ülkeleri seçimlere gölge düşürme propagandasını devreye sokmaya çalışıyor. Bütün Avrupa ülkelerinin ‘bekliyoruz’ dediği AGİT raporu üzerinden seçimlerin meşruluğunu sorgulamaya açmak istediği iddia ediliyor. Referandu kampanyası sürecinde ‘Hayır’ı sahiplenen ve açıktan destek veren Avrupa ülkeleri, ‘Evet’in yüzde 51,4 ‘Hayır’ın ise yüzde 48,6 çıkmasından sonra CHP’nin ortaya attığı ‘usulsüzlük’ iddialarını da sahiplenerek net bir şekilde taraf tuttuğunu gösterdi.

Almanya ve Fransa'dan toplum ‘bölündü’ yalanı

Türkiye’de demokratik bir şekilde gerçekleşen seçimlere gölge düşürmek isteyen Avrupa ülkeleri sonuçların birbirine yakın olmasını ise ‘bölünmüşlük’ olarak lanse etmeye çalıştı. Türkiye’de toplumun bölündüğünü iddia eden Almanya, Fransa ve diğer ülkeler daha önce İngiltere, İsviçre, İtalya gibi Avrupa ülkelerinde birbirine yakın olan sonuçlardan sonra aynı söylemi kullanmaması ise dikkatleri çekiyor.

İngiltere’de Haziran 2016’da gerçekleşen Brexit referandumundan yüzde 51,9 ‘Evet’, yüzde 48,1’i ‘Hayır’ çıktığında AB üyesi ülkeleri, sonucun demokratik olduğunu kabul etmişti. Aynı şekilde İsviçre’de 2014 yılında yapılan göçün sınırılandırılması referandumundan da yüzde 50,3 ‘Evet’, yüzde 49,7 ‘Hayır’ çıktı. Yine Danimarka’da 2015 yılında gerçekleşen referandumdan yüzde 53,1 ‘Evet’ yüzde 46,9 ‘Hayır’ çıktı. AB üyesi ülkeler ve AB kurumları söz konusu referandumlardan sonra sonuçları tartışmaya açmazken, Türkiye’ye karşı çifte standart uygulamaya çalışıyor.

AB'nin referandum öncesi tavrı

AB 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sonra Türkiye’ye karşı olan tavrını sertleştirdi. FETÖ mensuplarını ülkelerine kabul eden Almanya, Yunanistan, Danimarka gibi ülkeler Türkiye’ye karşı darbecileri koruma altına aldı. Türkiye’nin iç işlerine müdahale girişimleri başarısız olan Avrupa ülkeleri, Türkiye’nin anayasa değişikliği referandumuna gitmesini ise hazmedemedi. AK Parti ve MHP’nin birlikte hazırladığı ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ paketinin TBMM’den kabul edilmesinden sonra Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan Avrupa ülkeleri söz konusu paketin Türkiye’de diktatörlüğün kurulmasına yol açacağını savundu. Referandum sürecinde doğrudan ‘Hayır’ kampanyasından yana tavır takınan Avrupa ülkeleri, yurt dışındaki Türk seçmenlere yönelik baskı uygulamaya çalıştı.

Aralarında terör örgütü PKK’nın da bulunduğu bir çok örgütün Avrupa’da düzenlediği ‘Hayır’ mitinglerine ve kampanyalarına yoğun destek veren Almanya, İsviçre gibi ülkeler, Türkiye’deki meşru seçilmişlerin ‘Evet’ kampanyalarını ise yasakladı. Hollanda, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın Hollanda’daki Türk seçmenlerle buluşmasını engellerken, Türkiye’nin Amsterdam Başkonsolosluğu önünde toplanan Türk vatandaşlarına ise köpekler ve atlarla saldırdı. Hollanda’nın diplomatik normlarla örtüşmeyen bu uygulamasına Almanya, Fransa, Avusturya ve Danimarka’dan büyük destek geldi.

Almanya, Türk bakanların ülkede gerçekleştirmeyi planladığı bütün programları iptal ederken, terör örgütü PKK’nın ülkedeki propagandasına izin verdi. Yine aynı şekilde CHP ve HDP’nin yurt dışındaki propagandasına destek verildi.

İsviçre'den terör mitingine izin

İsviçre’de düzenlenen PKK’nın mitinginde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan bir posterin asılmasına izin veren İsviçre polisi, daha sonra yaptığı açıklamada olayın soruşturulduğunu söylese de herhangi bir ilerleme yaşanmadı.

‘Hayır’ kampanyası üzerinden Erdoğan’ı hedef aldılar

Almanya, Avusturya, Hollanda ve İsviçre ve diğer Avrupa ülkelerindeki bu çifte standart ve Türkiye karşıtlığı sadece siyasal alan ile sınırlı kalmadı. Batı medyası da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan yayınlar gerçekleştirdi. Alman basını, referandum kampanyası boyunca ‘Hayır’ kampanyasına açık bir şekilde destek vererek, Türk vatandaşlarının kararını etkilemeye dönük yoğun propaganda faaliyeti yürüttü.

Alman Bild ve Die Wilt gazeteleri olmak üzere birçok Alman gazetesi, manşetlerinden ‘Hayır’ çağrısı yaptı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ‘diktatörlük’ ile suçlayan haberler yayınladı. İsviçre ve Hollanda’da yayınlanan gazetelerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ‘Sultan’, ‘Diktatör’, ‘Otoriter lider’ olarak gösteren yazı dizileri kaleme alındı. Bütün bu yöntemlerle hem Avrupa’da yaşayan Türk seçmenlerin hem de Türkiye’deki seçmenlerin kararını etkilemeye çalışan Batı basını ve Batılı siyasetçiler ‘Hayır’ kampanyasına yoğun destek verdi.

AB sonuçları etkilemeye çalıştı

ABD Başkanlık seçimlerinde Rusya’yı seçimlere müdahale etmekle suçlayan ve Avrupa ülkeleri Türkiye’deki referandum sürecinde ise hem ülkeler hem de AB olarak ‘Hayır’dan yana tavır alarak seçimlere doğrudan yada dolaylı yoldan etki etme ve sonucu değiştirme çabasına girişti. Rusya’nın tavrına tepki gösteren Avrupa ülkelerinin Türkiye karşısındaki tavırları ise yaşanan çifte standardı gözler önüne serdi.

Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği ve ‘idam’

Türkiye ile AB ilişkileri 2000’li yılların başında büyük bir ilerlem kaydederken, özellikle 2006 sonrası dönemde bir durgunluğa girdi. Türkiye karşıtı söylemlerin yoğunlaştığı bu dönemde Almanya, ve Fransa gibi ülkelerde iktidara gelen merkez sağ partileri Türkiye’nin adaylığına karşı çıktı. Bu dönemde Almanya’da Merkel, Fransa’da ise Sarkozy’nin politikası ve Kıbrıs Rum Kesimi gibi küçük AB üyesi ülkelerin vetoları nedeniyle Türkiye’nin müzakere süreci durakladı.

2002-2004 arası müzakere sürecinde önemli reformlar gerçekleştiren Türkiye, üyelik için veto edilen müzakere başlıklarının açılmasını talep etti. Ancak söz konusu konularda ilerleme sağlanamaması Türkiye-AB ilişkilerinde bir kırılmaya yol açtı. 2010 sonrası daha da kırılganlaşan ilişkiler, Türkiye’nin AB’ye bakışını değiştirdi. Türkiye bu dönemde içeride ve bölgede geniş çaplı sorunlarla karşı karşıya kalırken, AB aday ülke Türkiye’ye yeterli desteği sağlamaktan kaçındı.

Özellikle 2013 sonrası dönemde yoğun bir göç krizi ile karşı karşıya kalan AB, bu dönemde Türkiye ile göçün durdurulması konusunda işbirliği yapmaya çalıştı. Bu dönemde vize muafiyeti karşılığında ortak bir uzlaşıya varan AB-Türkiye, 18 Mart 2015’te ise ‘Geri Kabul Anlaşması’nı imzaladı. Bu dönemden sonra AB’nin önceliği göçün durdurulması olurken, Türkiye’Nin müzakere süreci için verilen sözler ve göçle mücadele karşısında verilen sözler ise yerine getirilmedi. Türkiye karşıtlığının yoğun bir şekilde arttığı Avrupa ülkeleri Türkiye ile müzakerelerde ilerlemenin gerçekleşmeyeceğini iddia ederken, göç anlaşmasının da uygulamada kalmaya devam edeceğini savunuyor. Buna karşsın Türkiye en son yaptığı açıklamada AB’ne Haziran 2017’ye kadar gerekli şartları yerine getirmesi için süre verdiğini ifade etti.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra halkın hain darbecilerin idamına yönelik talebi de AB ile Türkiye’yi karşı karşıya getirdi. FETÖ mensuplarına sahip çıkan ve iltica başvurularını kabul eden AB ülkeleri haktan gelen idam talebinden sonra Türkiye’yi üyelik müzakerelerini bitirmekle tehdit ediyor. 2004’te idamı kaldıran Türkiye, bunu AB müzakereleri çerçevesinde yerine getirmiştir. AB üyeliğini temel strateji başlıklarından biri olarak gören Türkiye, AB’nin tavrı karşısında ise hayal kırıklığına uğradı. Özellikle 15 Temmuz sonrası başlayan idam tartışmaları karşısında Türkiye’yi tehdit eden AB’nin tavrı yoğun eleştiri alıyor. AB'nin Türkiye ile ilgili politikasını sürdürmesi AB-Türkiye ilişkilerini olumsuz etkileyebilir.

#Türkiye
#AB
#Almanya
#Referadum
7 yıl önce