Ülke genelinde ramazan akşamları kurulan ve aile fertlerini bir araya getiren sofralarda iftar saati yaklaşırken aile reisinin öncülüğünde toplu olarak dua ediliyor. Yemeğin ardından genç kızlar ve gelinlerin "piyaleler" (geleneksel Özbek çay fincanları) içinde çay sunduğu aile büyükleri, "çok yaşa", "su gibi serap (bol) ol" temennilerinde bulunuyor.
Tarihi Buhara kentinde dünyaya gelen ünlü tıp bilgini İbni Sina tarafından tarif edildiği söylenen ve günümüzde de Özbek sofralarının en lezzetli yemeklerinden biri sayılan Özbek Pilavı, Özbeklerin mutfak kültüründe çok önemli yere sahip. Özbek pilavının, yapıldığı yöreye ve katılan malzemelere göre 100'den fazla çeşidi bulunuyor. Temel olarak pirinç, soğan, havuç ve etten yapılan Özbek pilavı, özel günler, düğünler ve ramazan ayında kurulan sofraların en önemli yemeği sayılıyor. Özbek halkı, evine gelen misafirini pilav ikram etmeden göndermiyor.
Özbekistan'da sadece ramazan ayında yapılan bir tatlı çeşidi olan nişalda, yumurta akı, şeker ve karanfilgiller ailesinden "yetmek" adlı bir bitki kökünden hazırlanıyor.
Mideye iyi geldiği ve sindirimi kolaylaştırdığı için özellikle ramazan ayında tüketilen nişalda tatlısı, ailenin erkek üyeleri tarafından hazırlanıyor. Babadan oğula geçen bir gelenek haline gelen tatlının satışını ise kadınlar üstleniyor.
Nişalda tatlısı, ramazan ayında ülkedeki tüm pazar yerlerinde satışa sunuluyor. Tatlının hazırlıkları ise ramazan ayından önce dağlarda başlıyor. Dağlarda kendiliğinden yetişen "yetmek" adlı bitki kökünü kurutan ve suda kaynatan Özbekler, daha sonra bunu yumurta akıyla karıştırıyor ve şeker şurubuna atıyor.
Özbeklerin sahur ve iftar sofralarının en önemli geleneklerinden biri de "patır" ekmek. Süt ve tereyağı kullanılarak hazırlanan ve özel tandırlarda pişirilen "patır nan", Özbek sofralarının ayrılmaz parçalarından birini oluşturuyor. Ülkede yapıldığı yöreye ve kullanılan malzemelere göre 100'den fazla ekmek çeşidi bulunuyor. Özbek halkı, özel günlerde, düğünlerde ve ramazan ayında en çok "patır" ekmeği tercih ediyor.
Sadece Semerkant kentinde pişirilen ve pişirme yöntemi babadan oğula geçen "Semerkant ekmeği" ise uzun süre bayatlamadan kalması ve kendine özgü tadıyla sofralarda ayrı bir yere sahip.
Rivayete göre Ortaçağ'da doğduğu Andican'ı beylikler arasında çıkan savaş yüzünden terk etmez zorunda kalan, fethettiği topraklarda Babür İmparatorluğu'nu kuran Babür Şah, tadını çok özlediği ekmeği pişirmeleri için Semerkant'tan "nanvayları" (ekmek ustalarını) getirtir, ancak ustaların pişirdiği ekmeği beğenmez. Semerkantlı ustalar, Babür Şah'a "Sultanım, emriniz üzerine tüm malzemeleri Semerkant'tan getirdik. Ancak, Semerkant'ın havasını suyunu getiremedik" diyerek durumu açıklamaya çalışır.