Türkiye’nin tarihi eserlerine sahip çıkması, dünyanın neresinde olursa olsun davalar açıp iadeleri için büyük bir mücadele vermesi, Avrupa ve Amerika’nın önde gelen müzayede evleri ve müzelerini bezdirdi. Türkiye menşeli bir eser önlerine geldiğinde, “Başımıza bela olur” diye müzayedelerine kabul etmek istemiyorlar. Bu sıkı takibi ve mücadeleyi sizin için araştırdık.
Kültür Bakanlığı yetkilileri tarafından dünyanın önde gelen müzayede evleri ve müzeleri sıkı takipte. Anadolu kökenli bir eser görüldüğünde rivayet silsilesi ve kaynağı kontrol edilerek, sağlıklı bir şekilde gelip gelmediği, kimden kime geçtiği inceleniyor. En ufak kaçak ihtimalinde ise hemen müdahale edilip dosya hazırlanıyor ve satışı engelleniyor. Kimisine bilimsel bilgiyle el konuluyor, kimisine ise mahkemeye gidilerek eserin satışı engelleniyor. Takip sadece yeni tespit edilen eserler üzerinden değil, uzun yıllar kenarda bekleyen dosyalar için de aynı hassasiyet devam ediyor. 50 yıllık bir davanın da sonuna gelindiğini bu vesileyle öğreniyoruz. Tüm bu yapılanların sonucunda geçen yıl 3 bin 480 eser getirilirken, bu yıl şu ana kadar 1114 eser ülkemize iade edildi. Son üç yılda getirilen eser sayısı ise 4 bin 598.
Başta Balkan coğrafyası olmak üzere, Amerika, İngiltere, Hollanda, Fransa, Avusturya, Almanya gibi birçok ülkeden tarihi eser geri getiriliyor. Adet olarak çok yüksek olduğu için Hırvatistan’dan gelen eserler dikkat çekenler arasında. Transit geçiş ülkesi olduğundan, başka yerlere götürülmek istenen eserlere tespit edilerek el konuluyor. 2021 yılında çok sayıda sikke, kurşun mühür baskıları ve ağırlıklardan oluşan 2 bin 955 eserin iadesi sağlandı. Macaristan’dan ise 514 eserin iadesi sağlandı. Macaristan’dan gelenlerin içinde Urartu Sarayı’na ait eserler de var. Bir kısmı müzelerimizde bulunan bu eserlerin oksitlenmeleri bile aynı. Dedektif titizliğiyle incelenerek getirilen eserler, artık Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor.
Antik dünyanın en büyük lahitlerinden biri olan Sidamara Lahdi’nin bir asırdan fazla süren hasreti de yine bu yıl içerisinde son buldu. 140 yıl önce keşfedilen lahitin eksik parçası olan Eros Başı, 10 Haziran’da ülkemize getirildi. Londra’da bulunan Victoria&Albert Müzesi ile yapılan iş birliği neticesinde Roma Dönemi M.S. 250’li yıllara tarihlenen sütunlu lahit, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
İade edilen eserlerimizden biri de Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neval Konuk Halaçoğlu sayesinde oldu. Hollanda'da bulunan Orıental Art Auctıons müzayede evinde Eylül 2021'de bir cami kitabesinin satışa çıkarılacağını ihbar etti. Bilgi ve belgeler doğrultusunda söz konusu esere el konularak, 30 Eylül’de Türkiye’ye getirildi. Bozgoca Camii Yazıtı artık ait olduğu topraklarda, İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde sergileniyor.
Kaçak eserlerin takibi yapılırken, köken ülke diye tabir edilen, Fas, Tunus, Cezayir, Irak gibi komşu coğrafyalara ait eserlerle ilgili de hemen o ülke ile irtibata geçiliyor. Bu sayede onlar da kendi coğrafyalarına ait eserlerle ilgili mücadele başlatabiliyor. Türkiye, şu anda dünyanın önemli kuruluşlarının her birinde, Birleşmiş Milletler, UNESCO, kültür sanat çalışmaları yapan bütün uluslararası platformlarda kaçakçılık konusunda önde gelen, gündem tayin eden ülkelerden biri haline geldi. Dünyanın her yerindeki kültürel mirasın, tarihi eser koleksiyonlarının temiz tutulması açısından büyük prestij elde etti.
Kaçakçılıkla ilgili dünyaya örnek olacak ciddi bir mücadele yürüttüklerini söyleyen Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Yahya Coşkun, şu ifadelerle yapılanları anlatıyor: “Özellikle son üç yılda bu mücadelenin seviyesi sürekli arttı. Sayın Bakanımız göreve başladığı günlerde ilk yaptığı iş, kaçakçılıkla mücadeleyi şube müdürlüğü seviyesinden daire başkanlığına çıkarmak oldu. Bu dairenin altında yurt içi, yurt dışı ve eğitim farkındalık adı altında şube müdürlükleri kuruldu. Yurt içi şubemiz sadece yurtiçindeki kaçakçılıkla mücadeleye odaklanıyor. Sosyal medyalar başta olmak üzere kim, nerede defineye dair özendirici, teşvik edici, yanlış, bilgilendirici bir şey söylüyorsa peşine düşüyoruz. Yurtdışı şubemiz dünyanın önde gelen bütün müzayedelerini takip ediyor. Eğitim farkındalık da hem yurt içi hem yurt dışında anaokulundan başlayıp üniversiteye kadar eğitim faaliyetleri yapıyor. Şu anda genel müdürlüğümüzde 50-60 kişilik bir orduyla çalışıyoruz, ama Türkiye’nin her yerinde müze müdürlerimiz, kazı başkanlarımız ve ekiplerimizle 3 bin kişilik bir kültürel koruma ordusuyuz. Biz hep şunu söylüyoruz, bütün eserler ait olduğu topraklarındır ve ait olduğu topraklarda güzeldir. Bu sadece kendi ülkemize mahsus da değil, dünyanın neresinde olursa olsun böyle davranıyoruz.