“Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın bir adeti vardı: Kendisini ilgilendiren her yayından iki tane alırdı: Biri İstanbul’daki diğeri doğup büyüdüğü Umurbey’deki kütüphanesi için. Mesela 27 Mayıs darbesinin ertesinde tutulduğu Kayseri Cezaevi’nden tahliye olduktan sonra da yine kızı, damadı ve torunlarıyla çarşıya gelmiş, o yıllarda Turan Bey’in babası Adnan Türkmenoğlu’nun işlettiği Türkmen Kitabevi’nde uzun zaman geçirmişti.“
1984 yılının sıcak bir Ağustos gününde Türkiye Cumhuriyeti’nin 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar Beyazıt’taydı. Üç ay önce 101 yaşına giren Bayar’ı bu yaşta yollara düşüren, ünlü tarihçi Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu’nun cenazesiydi.
Bayar yoldayken damadı Ahmet İhsan Gürsoy, Sahaflar Çarşısı’ndaki Turan Kitabevi’nin sahibi Turan Türkmenoğlu’na telefon ederek kayınpederinin yolda olduğunu, kendisini karşılayıp dükkâna götürmesini rica etmişti.
HER KİTAPTAN 2 TANE
Bayar çarşının müdavimlerindendi. Bir kitap tutkunu olan cumhurbaşkanı, gece geç saatlere kadar kitap okuyup öyle uyurdu. Yılda üç dört defa da kızı Nilüfer Gürsoy, damadı Ahmet İhsan Gürsoy, torunları ile çarşıya geliyor, hazırladığı listeye göre eksiklerini temin ediyordu.
Bayar’ın bir adeti vardı: Kendisini ilgilendiren her yayından iki tane alırdı: Biri İstanbul’daki diğeri doğup büyüdüğü Umurbey’deki kütüphanesi için. Mesela 27 Mayıs darbesinin ertesinde tutulduğu Kayseri Cezaevi’nden tahliye olduktan sonra da yine kızı, damadı ve torunlarıyla çarşıya gelmiş, o yıllarda Turan Bey’in babası Adnan Türkmenoğlu’nun işlettiği Türkmen Kitabevi’nde uzun zaman geçirmişti.
ÜÇÜNCÜ KUŞAK BİR SAHAF
Yani Beyazıt’a gelip de Turan Türkmenoğlu’nun dükkânına uğramaması düşünülemezdi. Turan Bey, 1900’lü yılların başından beri sahaflık yapan bir ailenin üçüncü kuşak temsilcisiydi. Daha 4-5 yaşlarında, babasının elinden tutup çarşıya gelmiş ve kitap kokusunu daha o yaşlarda içine çekmişti. 1974 yılında da Turan Kitabevi adını verdiği dükkânını açmıştı.
Cenaze namazından biraz evvel eski model yeşil bir Mercedes’le geldi meydana cumhurbaşkanı. Turan Bey de eskiden beri tanıyıp sevdiği bu sahaf müdavimini hemen karşılayıp koluna girdi, birlikte çarşıya yöneldiler. O anki hissiyatını şu cümlelerle anlatıyor Türkmenoğlu: “Milli Mücadele’nin Galip Hoca’sı, Atatürk’ün iki kolundan biri, koskoca bir tarih koluma girmişti. Küçük adımlarla kısa mesafeyi uzun zamanda katettik.”
HASIR SANDALYEDE BİR CUMHURBAŞKANI
Dükkânda kısa bir soluklanmanın ardından cenaze namazı için camiye geçtiler. Merasimden sonra yine dükkândaydılar. Bayar, bütün meraklı kitapseverler gibi kendisi ilgilendiren konularda yeni çıkan kitapları sordu. Başta Türk Tarih Kurumu olmak üzere diğer yayınevlerinden çıkan 150 civarında kitap hemen önüne getirildi. Hasır bir sandalyeye oturan Cumhurbaşkanı, önündeki kitapları tek tek incelemeye başladı (Bugün de sahaf gezen okurlarım, hasır sandalyede oturup kitap bakmanın keyfini bileceklerdir).
BU KİTAP BİZDE VAR MI?
Yaşlı Cumhurbaşkanı kendisinde olmayan kitapları ayırırken bir kitapta tereddüde düşünce kızı Nilüfer Hanım’a sordu. Kitabın kütüphanelerinde bulunduğu cevabını alan Bayar, “Ben hatırlamıyorum, olmaması lazım!” dedi. Sonra da kızından rastgele bir yerden, birkaç satır okumasını istedi. Kitabın çeşitli bölümlerinden okunan satırlar Bayar’ın kararını değiştirmedi. Tam bu esnada kütüphane memuresi imdada yetişmişti. O da Bayar’ın hafızasının kuvvetini teyit ediyordu: Kitap alınmak üzere hemen bir köşeye ayrıldı.
20 KİTAPLIK LİSTEDE NELER VARDI?
Bu arada gazeteciler de kapıdaydı. 101 yaşındaki Bayar’ın fotoğraflarını çekmek, belki ağzından birkaç cümle almak için birbirleriyle yarışıyorlardı. Sonunda biri, Tercüman gazetesi muhabiri içeriye girip bir röportaj yapmayı başardı. Bu röportaj sayesinde Bayar’ın Sahaf Turan Bey’e 20 kitaplık bir liste verdiğini de öğreniyoruz. Listede yer alan İngiliz Belgelerinde Atatürk, Barbarossa Harekâtı, Mustafa Kemal Atatürk’ün Söyleyip Yazdıkları ve Ege Sorunu adlı kitaplar dükkânda bulunduğu için hemen takdim edilmiş. Büyük Türkiye Rüyası, Rumeli’nden Türk Göçleri, Belgelerle Doksanüç Harbi, Rus Gözüyle 27 Mayıs, Nazi İmparatorluğu, Lord Curzon’un Hatıraları, Doğu-Batı ve merhum İbrahim Kafesoğlu’nun bütün eserleri ise kısa zamanda temin edilerek kendisine gönderilecekmiş.
“BUGÜN ONU İNFAZ EDECEKTİK!”
Kitaplara bakılırken vakit hayli ilerlemiş, kalabalık da dağılmıştı.
Bayar’ın aracı Çınaraltı’na kadar geldi. Alınan kitaplar arabanın bagajına yerleştirildi. Artık veda vakti gelmişti.
Çarşıdaki son düzenlemelerden ve çarşının ortasındaki çiçekliğe 1727’de ilk Türk matbaasını kuran İbrahim Müteferrika’nın büstünün dikilmesinden memnun kalan Bayar’ı, yine Turan Türkmenoğlu koluna girerek arabasına kadar götürdü, elini öpüp yolcu etti.
Dükkâna dönerken çarşıya sıkça gelip giden bir üniversite öğrencisi yolunu kesip öfkeli bir şekilde, “O papazı getirmek sana mı kaldı? Bugün onu infaz edecektik, sen de b.k yolunda gidecektin” deyince donup kaldı.
MERAKLISI İÇİN BİR NOT
Celal Bayar, çarşıyı ziyaretinden iki sene sonra, 22 Ağustos 1986’da vefat etti. Kitaplarının önemli bir kısmı Bursa-Umurbey’de, Celal Bayar Vakfı’nın kütüphanesindedir. 2015 yılında ise Nilüfer Gürsoy, babasınınkilerinin de aralarında bulunduğu 20 bin kitaplık koleksiyonunu Kadıköy Belediyesi Tarih Edebiyat Sanat Kütüphanesi’ne bağışladı.
SAHAFLARIN OFF THE RECORD TARİHİ
Başka bir yerde okuyamayacağımız bu hadiseyi Turan Türkmenoğlu, yakınlarda Ötüken’den çıkan Sahaflar Çarşısı’nda Görüp İşittiklerim adlı hatıratında anlatıyor. 1951 yılında İstanbul’da doğan Türkmenoğlu 120 yıldır kitaplara emek veren bir ailenin üyesi. Hem aileden gelen birikimi hem Sahaflar Çarşısı’ndaki yarım yüzyılı aşkın tanıklığı, hem de çarşıya ve kitabiyata dair yıllardır topladığı fotoğraf ve belgeleri de ekleyince yazar, ortaya sahafların off the record tarihini çıkarmış.
Sahaflar Çarşısı’nda Görüp İşittiklerim, “Ah nerede o eski Sahaflar Çarşısı” diyenlere bir cevap da vererek şöyle diyor: İşte burada!