Başörtüsü yasakları örtülü kadınların hayatında çok ağır bir travma oluşturdu. Bu zorluklara rağmen kadınlar gerçek manada bir demokrasi mücadelesi vererek hem kendi hayatlarına hem de Türkiye'deki kadınların hayatlarına çok büyük bir nefes aldırdılar. Bunu yaparken de çok demokratik bir yöntemi, yani siyaseti kullandılar. Bunun da lider partisi kesinlikle AK Parti oldu. Eğer AK Parti'nin bu konudaki gayretleri ve çabası olmamış olsaydı Türkiye bu noktaya bu noktaya gelemezdi. Merve Kavakçı'nın yaşadığı o dehşet tablosundan bu konuda hâlâ kırılganlıklar vardı. Geçtiğimiz dönemde bu sorun bir grup kadının başını örterek Meclis'e girmesiyle birlikte ortadan kalktı. Ancak bu dönemi önemli kılan ise 'yasaksız ilk dönem' olmasıdır. Başörtülü kadınlar başörtülü şekilde aday olabildiler, seçildiler ve hiçbir sorun olmadan Meclis'te yemin ettiler.
İnsanda çok garip bir his oluyor aslında. Bu tabloyu görmek elbette insanı çok mutlu ediyor ancak içinde burukluk olan bir hüzünle birlikte. Bir konuda çok fazla acı çekersin ve o istediğin şey gerçekleştiğinde normal şartlarda çok sevinmen gerekirken nötr bir noktada olursun. Tam da böyle bir şeyi yaşadım. 'Madem bu kadar kolay olabilir bir durumdu, neden geçmişte bu kadar acı yaşandı' sorusu ister istemez akla geliyor. Bunun cevabını bulmak çok zor. Bu yasaklı yıllar boyunca sadece kadınlar değil aslında Türkiye zaman kaybetti.
O gün sabah uyandığım andan itibaren Merve Kavakçı gözümün önünden gitmedi. Bu görüntü yıllarca bizim zihnimizden silinmeyen, içimize işlemiş bir kareydi. İlk yemini edeceğimi de bilmiyordum, Ankara vekili olduğum için ilk yemini etmek nasip oldu. Bu tabii ki gurur verici bir olay. Başörtülü arkadaşlarımızı temsilen orada bulunduğumun bilinciyle yeminimi hepsi adına yapmış oldum. Bizler ODTÜ'de acımasızca yapılan başörtülüsü düşmanlığı ile mücadele ediyorduk. Kınamalar, uzaklaştırmalar alarak okuldan çok zor mezun oldum. Yemin günü de tüm bu yaşadıklarımız gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti.
Bu tablo bize çok uzak gelen bir tabloydu. Bırakın o üniversite yıllarını, 5-6 sene öncesine kadar böyle bir sürecin olabileceğine ihtimal vermiyordum. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği ve siyasi ekibinin iradesi ve kararlılığı ile bu engeller aşıldı.
Bu yaklaşımı kesinlikle kınıyorum. Diktatörlüğün olduğu bir sistemde bu şekilde konuşabilecek miydi acaba? Bugün artık başörtülü kadınlar olarak kamuda özgürce çalışabiliyorsak, kızlarımız okullarında özgürce okuyabiliyorsa ve kendisi başörtülü milletvekili olabiliyorsa bunu tamamen Sayın Tayyip Erdoğan'a ve ekibine borçluyuz. Yiğidi öldür ama hakkını ver. Ahde vefa göstermek lazım. Eğer Cumhurbaşkanımızın dik duruşu olmasaydı biz bu demokratik tabloyu rüyamızda bile göremezdik.
Başörtüsü yasağı özellikle üniversitelerde aralıksız 13 yıl devam etti. O süreçte binlerce dilekçe yazıldı, on binlerce görüşme yapıldı, yüzlerce dava kaybedildi, ancak hiçbir zaman yasağa karşı mücadelemiz durmadı. Çünkü haklıydık, bugün vekillerin başörtülüleri nedeniyle ayrımcılığa uğramadan yemin etmesi, bu gerçeğin artık genel olarak tüm toplumda kabullenildiğini gösteriyor.
Tabii gurur verici bir andı, ancak işin doğrusu yemin ederken, kürsüde başörtülü genç bir vekilin olması ve Merve Kavakçı'nın hatırasını Ravza Kavakçı'nın Meclis'te yaşatması benim için çok daha önemliydi. 13 yıl önce böyle bir Meclis hayal edemezdiniz. Zira ana akımda kendini üstün gören, kendisinden farklı olan herkesi aşağılamayı hak gören üstenci bir anlayış hakimdi. Halen bu anlayışın kalıntılarına sahip olanlar olsa da artık çoğunluk bu düşüncede değil. Türkiye zaten gücünü çeşitliliğinden ve çoğulculuğundan alıyor. Bunu Meclis'e yansıtmaktan daha doğal bir durum olamaz. AK Parti zamanında yapılan demokratik adımlar olmasaydı bugün bu mümkün olamazdı.
Genel Kurul salonuna girdiğim andan itibaren hafızamın kıyısında köşesinde kalmış pek çok anı tazelendi. Biz bir şekilde canı acıtılmış çocuklarıyız bu ülkenin, hayallerine bile ipotek konulmuş çocuklarıyız. Hepsi geçti... Bu sözleri biz gözlerimiz buğulanmadan söylemiyoruz ama evet hepsi geçti! Ülkemizin özgürlükler anlamında alması gereken daha çok yolu olduğunun elbette farkındayız. Ancak, pek çok insanın hayatını ilgilendiren başörtüsü konusunda önemli bir aşamayı daha başarıyla geçtik. Bugün çok sevdiğimiz ülkemize Milletvekili olarak hizmete devam etme imkanına kavuştuk. O kürsüde belki de bir dakikadan daha az sürede ettiğimiz yemini yıllardır başörtüsü mücadelesi veren tüm kadınlarla birlikte okuduğumu hissettim. Gözleri yaşlı ama emeklerinin, sabır ve gayretlerinin sonucunu almış sayısız kadının varlığını hissettim sağımda, solumda, her yanımda.
Bu anlamsız yasağın er ya da geç biteceğine olan inancımı hiç yitirmedim. Toplumda bir sorun olarak zemin bulamayan bir konunun er ya da geç çözümleneceğine inandım. Son yıllarda bu inancımızı kuvvetlendiren en önemli unsur hiç şüphesiz AK Parti hükümetlerinin demokratikleşme ve özellikle de kadının sosyal hayatta güçlendirilmesine yönelik attığı adımlar oldu.