|

Hangi maymun olmak isterdiniz?

Muhammed Gümüş
04:00 - 28/04/2024 Pazar
Güncelleme: 03:48 - 28/04/2024 Pazar
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Mutfaktaki teknoloji becerilerimizi kaybettirdi mi? Bu soruya iyimserlikle bir cevap vermek zor. Çünkü zaman kazanma ve kendimize vakit ayırma uğruna teknolojiyi mutfağa buyur ettiğimizden beri sanıldığı gibi bir kazancımız olmadığı gibi maddi harcamalar yüzdesinin yenilmeyen şeylere daha fazla yapıldığı bir gerçek. Yemek yapma süresi eskiye nazaran 3-4 saatten 2-3 saate inmiş olsa bile artan bu zamanın yine teknoloji bağımlılığına fazlasıyla harcandığı konusunu kim inkâr edebilir.

Mutfak bir evin olmazsa olmaz bir bölümü olduğu halde kiralık olanlara nazaran satınalınan evlerde alanının büyütüldüğü ve satınalma gücüne göre daha fazla teknolojik eşya deposuna dönüştürüldüğü de ayrı bir durum olarak tespit etmek gerekir. Gerçekten becerilerimizi teknolojik aletler sebebiyle kaybedip kaybetmediğimizi anlamak için tarihsel sürece bakmak yeterli olacaktır. En basitinden artık kimse yumurtayı bile çırpmak için uğraşmıyor, çorbanın içine ne katarsa katsın çırpıcı ile hemen unufak edebiliyor. Artan yemekler de buzdolabının geniş hazneleri sayesinde çöpe gitmiyor.

Eskiden tarladan veya bahçeden mutfağa bir yol varken bugün bu yolun daha da kısalarak marketten mutfağa şekline dönüşmesi daha en başından işimizi hayli kolaylaştırdı. En azından patates gibi topraktan çıkan mamulleri yıkamakla zaman kaybetmiyoruz. Patates kızartması için fritöze atmaya hazır patates almak veya hazırını alıp ısıtmak ise size kalmış.

Burada asıl vurgulamak gereken nokta hız meselesi. Yani artık kimse oturup saatlerce mantı açmıyor, içinde soya mı boya mı olduğunu bilmediğimiz, güvenmek zorunda kaldığımız markaların makinalarda hazırladığı mantıları afiyetle yiyoruz. Gerçek lezzeti ise nasılsa arayan yok. Konu teknoloji olunca, bu yüksek potansiyele sahip pazar için endüstri harıl harıl çalışıyor. İşin en uç noktası ise cezveyi bir kenara itip kahve makinalarındaki kahveleri yalnız başına yudumluyor, kırk yıllık hatırını konuşuyouz. Yoğurt yapma makinalarına bile artık şaşırmıyoruz. Mutfağın yemek dışında en büyük harcama kalemini oluşturduğunu kim yadsıyabilir.

Herhangi bir yemek hazırlamak için mutfakta becerilerini kullanmadan en hazırından ve en kolayından bir yemek hazırlamak mümkün. Ancak teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin becerilerimiz olmadan daha lezzetlisini hazırlama imkanı yok gibi. Öyle değil mi ki, bir şeye ne kadar emek harcarsak o şeyden o kadar keyif alırız. Siz siz olun, emeksiz yemek olmaz sözünü yabana atmadan teknoloji esiri olmayın ve ustalıklarınızı bir kenara koymayın.

İnsanların dünyada hiçbir canlının yapamadığı gibi aletleri kullanması, yiyecekleri işlemesi ve saklaması elbette büyük bir nimet. Ancak durum biraz karmaşık. Gıda bilimi yazarı Nicola Temple'ın “Son Kullanma Tarihi” kitabındaki küçük bir hikâye konuyu özetliyor:

Uluyan maymunlar ve geoffroy örümcek maymunları tüm zamanlarını orman gölgeliklerinde geçirdikleri için çok benzer yaşam alanlarını işgal ederler. Boyutları birbirine benzer ve her ikisi de yaprak ve meyveyle beslenen vejetaryenlerdir. Ormanda meyve sayısı azaldığında, uluyan maymunlar daha fazla yaprak yemeye başlar. Yapraklar meyve kadar besleyici değildir ve lif miktarı nedeniyle sindirilmeleri uzun zaman alır ama uluyan maymunların onları almak için o kadar uzağa gitmesine gerek kalmaz. Tüm gün boyunca inanılmaz derecede yüksek lifli, düşük enerjili yiyeceklerini sindirerek uzanırlar. Örümcek maymunları ise ormanda ne kadar az meyve kaldığını bulmak için daha fazla dolaşarak daha fazla enerji harcarlar. Bunun için aile üyelerine meyve bulduklarını söylemek üzere karmaşık iletişim sistemleri geliştirdiler ve meyvelerin farklı mevsimlerde ormanda nerede bulunabileceğini hatırlamalarını sağlayan harika bir hafızaya sahipler, bu sebeple enerjilerini meyveyi aramakla boşa harcamazlar. Görünüşe göre, örümcek maymunların beyni uluyan bir maymunun beyninin iki katı kadar daha ağırdır. Acaba siz bu maymunlardan hangisi olmak isterdiniz?

GÖZÜME TAKILANLAR


Erzurum’un asırlık lezzetleri

Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü ile Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Kuzeydoğu Anadolu Bölge Başkanlığı tarafından düzenlenen “Turizm Haftası” etkinliklerinde tarihi Yakutiye Medresesi önünde asırlık yöresel lezzetler tanıtıldı. Programda vatandaşlara Erzurum’a has yöresel lezzetlerden demir tatlısı, ayran aşı ile kadayıf dolması ikram edildi.


Restoran ve kafelere denetim

Ticaret Bakanlığı ekipleri İstanbul, Ankara ve İzmir’deki kafe ve restoranları denetledi. Denetlemede tarife ve fiyat listesinde gösterilen fiyatlar dışında “servis” veya başka herhangi bir ad altında ücret alınıp alınmadığını, alınıyorsa bunun menülerde yer alıp almadığını incelendi. Ayrıca tüketiciye sunulan yiyecek ve içeceklerin menü fiyatları ile kasa fiyatı uyumu da kontrol edildi.


Narman yeşil mercimeği tescil yolunda

Türkiye’nin Gaziantep ve Konya’dan sonra en fazla coğrafi işaretli ürüne sahip şehir olan Erzurum’da bir ürün için daha resmen müracaat yapıldı. Narman yeşil mercimeği için coğrafi işaret başvurusu Doğu Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından gerçekleştirildi. Şimdiye kadar Erzurum’da 55 ürün coğrafi işaret alırken 13 ürün ise tescil için onay bekliyor.

Baklava standardı değişti

Mutfağımızdaki tatlıların ve bayramların olmazsa olması baklavanın standardının değiştiği başlığına bakıp o çok sevdiğiniz lezzeti mevzuattan dolayı kayboldu diye üzülmeyin. Aksine sağlık adına iyi bir adım olarak yorumlamak lazım. Zira kısa adı TSE olan Türk Standardları Enstitüsü şeker oranını yüzde 35-45’ten yüzde 30-42’ye indirdi. 2015 yılında baklava standardını belirleyen kurum baklavanın hazırlanışı ve kullanılması gereken malzemeler kurallara bağlamıştı. Kendine has içerik ve üretim yöntemine sahip “Türk baklavası” tarifi TSE standardında şu şekilde yer alıyor:

“Sert buğday unu veya özel amaçlı un, yumurta, tuz ve su karışımından elde edilen sert hamura, sert buğdaydan elde edilen buğday nişastası serpilerek, hamurun tekniğine uygun olarak açılması, içine veya arasına kaymak, tereyağı veya tereyağının eritilerek saf hale getirilmiş sade yağ, çeşnisine göre Antep fıstığı içi, ceviz içi veya bölgesine göre fındık içi veya badem içinin eklenmesinden sonra mevzuatlarda katılmasına izin verilen katkı maddelerinin bir veya birkaçının katılarak veya katılmadan çeşidine göre dilimlendikten sonra uygun sıcaklık ve sürede pişirilip, beyaz şekerin su ile kaynatılmasıyla (limon suyu veya limon tuzu eklenmiş) elde edilen şerbet ilave edilmiş mamul.”

Şerbet ve kaymak eklenmesine göre iki baklava tipi var. Yaş baklava tipinde şeker oranı bundan böyle yüzde 30-42, kuru baklavada şeker oranı ise yüzde 25-30 olması gerekiyor. Kuru baklavada ise çeşni altında kaymak bulunmaması gerekiyor.

#Tadımlık
#Aktüel
#Hayat
13 gün önce