"İnsanı varlık yapan ne kadar değer varsa hepsi üzerimden alındı. Ben bir hiç kaldım" diyen Fırat Sarı savunmasına şöyle devam etti:
Önce işletme nedir diye baktığımda, sadece yenidoğan değil, kulak burun boğaz, göz, fizik tedavi... Hatta fizik tedavi, en çok işletmenin olduğu bölüm. Bu yola baktığımda yapabilir miyim diye düşündüm ve böyle başladım.
Sözleşmelerle ilgili ne varsa bana her şeyi sorabilirsiniz, her şeyi size detaylı anlatacağım. İlker Gönen ile tanıştık. Kendisi de nasıl tanıştığımızı anlattı. O da benim gibi çalışmayı seven bir insandı.
Bu operasyon süresince Reyap Hastanesi’nde bulunduğum sürede iyi çalıştım ve birçok hastaneden teklif aldım ama 'yoğunuz' diyerek kabul etmedim. Özel sağlıkta her yerde olan bir durum bu.
Hastaneler neden işletme istiyor? Onu da anlatayım. Çalışan hemşire ve hekim bulmak zor. Diğer konu ise bunların ücretiyle ilgili. Özellikle hemşirelerin maaşlarında bir sorun var. Maaşlar genelde asgari ücretin biraz üzerinde. Aldıkları büyük sorumluluklara rağmen yargılanan hemşireler asgari ücretten biraz fazlaya çalışıyor. Birine fazla maaş verdiğinde bu sefer iş ortamındaki denge bozuluyor.
Diğer yandan hasta sorunu var. Ben özel hastanelerden yanayım. Bu yerler insan sağlığını önemsiyor ama aynı zamanda para kazanmak istiyorlar. Doğru yönetilmeleri de çok önemli çünkü küçük bir olay bile korkunç boyutlara ulaşabiliyor.
Biraz sevklere değinmek istiyorum. 112 dışı sevk dediğimiz olay, tıp merkezlerindeki hekimin bana güvendiği için arayıp söylüyor sevk ediyor. O dönem para almadım. Sonra dışarıdan iş gelmeye devam ettikçe Mert ile anlaştık. Ben 112 dışı sevkleri tıp merkezlerinden aldım. Rüşvet vererek hasta almadım zaten mümkün değil. Siz 112'yi ararsanız zaten bilgi alırsınız hangi hastaneye kaç hasta gönderildi diye. 112, hastayı sevk edeceği zaman hasta yakını hastanın gideceği yere karar veremiyor o yüzden sevklerin çoğu hastaların bana gelmesinden ibaret. 112 deki arkadaşlar işlerini özverili yapıyorlar. İstanbul’da 4 tane yenidoğan servisli ambulans var. (Küvezli)
Tapelerin çevirilerinde çok fazla anlam bozuklukları var tıbbi terimlerde yanlış.
Yabancı hastaların birçoğu sigortası bu insanlar burada doğuruyor vs bunun yükünü özel hastaneler çekiyor.
Sağlık sistemi iyi işleyen bir sistem, eskiden hatırlıyorum bir oyuncu vardı prematüre bebeğine özel hastanede bakım masrafları için 2 dairesini satmıştı. Şimdi böyle değil. Tapelerden kamuoyuna sanki bu işler çok laçka gibi yansıtılıyor ama bu işler çok ciddi işler.
Bir hekime 100 bin ödeme yapılıyorsa 40 bin hastane veriyor, 60 bin biz veriyoruz ama bunu nasıl veriyoruz biz hastaneye hizmet karşılığında fatura kesiyoruz oradan geleni veriyoruz.
10 tane hastane kapatıldı bununla birlikte bir çok kişi işsiz kaldı oradaki kafeler eczaneler vs de etkilendi çok kişi mağdur oldu.
Ben Kadan bebeği hiç görmedim bile. Kadan bebek öldükten 1 gün sonra bebeği İlker ile tartışıyoruz ne oldu nesi var vs diye. Bizimle çalışan hastanelerde de eksik var hekimlerde de eksik var. 6 aylık bebeği erişkin yoğun bakımına yatıramazlar. Oranında çocuk yoğun bakımı yok o sebeple yenidoğan yoğun bakımına yatırılıyor.
Ben 112 ye defalarca istemde bulundum. İstanbul'da çocuk yoğun bakımı çok az. Çocuğun ailesi burada tedavi görmesini istemiyor başka hastane önerebilir misin diye beni arıyorlar. Bende Doğukan’ı arıyorum böyle böyle bu bebeğe bakabilecek misiniz diye fakat Doğukan’ı kabul ediyor ama Şehmuza haber vermemiş bile. Ben bunu yeni öğreniyorum. Denetim geldiğinde kendileri de gördü bebek için 112 nin arandığını talep açıldığını yer bulunamadığını biliyorlar."
CİMER şikayetini yapan adam benim evladım gibi yanımda taşıdığım Deniz Korkmaz. Mao’cu aşırı sol gruba mensup bir arkadaş. Aşırı solcudur vatan millet nedir bilmez. Deniz dedi ki cimer şikayetiyle ilgili, "Arkadaşlar biliyorum canınız yandı ama benim hedefim patronla yönetim ben asıl onları patlatmak istiyorum."
Benim hayatım mahvoldu. Çocuklarımın okul paralarını bile ödeyemedik
Biz bu çocuğu (DENİZ KORKMAZ)’ı örgütten ayrı tutalım dağa gidecek diye yanımızda tuttuğumuz nasihat verdiğimiz bir çocuktu bu deniz. Benim hükmüm verildi kalemim kırıldı cezam verildi sayın hakim.
Oğlum mektubunda Babacım diyor 15 yaşında sesini özledim bir hastamız demiş ki baban iyi bir doktor bizim bebeğimize çok iyi baktı. Oğlum okula gitmeye korkuyormuş. Hayattaki her şeye katlanabilirim ama bu çok ağır oldu.
Sorgusunun ardından Fırat Sarı’nın çapraz sorgusuna geçildi. Mahkeme başkanı ilk olarak, “Gıyasettin Mert Özdemir’i tanıyor musun?” diye sordu. Sarı ise, “Evet sevk işleri ile ilgili bize liste getirirdi. Bebek başına 750 lira ya da bin lira ödeme yapardım” dedi. Sarı, “Hastanelerdeki anlaşmaları kimlerle yaptınız?” sorusuna ise, “Hastane yöneticileri ile yapıyorduk” dedi.
Mahkeme başkanının, “Bir tapenizde, ‘Dursun abinin diplomasını kullanıyoruz ama o olmayacak diyorsunuz ne demek bu?” diye sordu. Sarı ise gülerek, “Şaka amaçlı bir konuşma kimsenin diplomasını kullanmadık vallahi kullanmadık nasıl olur bu” dedi.
Hastane yönetimleri beni sıkıştırırdı hatsa sayıları artmayınca.
Hasta yabancı uyruklu, parası yok. 5 gün için yatış verilecek, ödeme yapmayı kabul ediyor ama. Hastane yönetimi gün başına 2 buçuk bin TL'ye razı. Toplam 12 buçuk versek onlara razı. Bende ekstra 5 lira daha istedim, Hasan'a vermek için. Keşke istemeseydim harçlık olsun genç çocuk diye düşünmüştüm.