Gazeteci ve yazar Taha Kılınç, "Suriye'nin özellikle son 61 yılına hakim olan Baas rejiminin ülkeyi nereye sürüklediğini düşündüğümüzde sadece Sednaya Hapishanesi'nden çıkan görüntüler bile bize bundan sonra Suriye'nin daha kötü olmayacağını düşündürüyor" dedi. Kılınç, "Süreci dikkatli bir şekilde izleyen herkes Suriye'deki yönetimin oradaki insanlara haklarını sağlaması durumunda ABD'ye bel bağlama ihtimalinin devreden çıktığı bir denklemde hakikaten Suriye'nin neler kazanacağını da hesaplaması gerekir. Ben tarafların birbirine yaklaşımının pozitif olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Gazeteci ve yazar Taha Kılınç, Suriye'de Baas rejiminin devrilmesini, iç savaş öncesi Şam ve Halep'te yaşadıkları ile Suriye'nin geleceğine dair öngörülerini anlattı.
Kılınç, Suriye'deki sürecin olumsuz neticelere yol açacağı kanaatinde olmadığının altını çizerek, coğrafyanın tabiatından kaynaklanan bazı terslikler ve aksamalar olsa da bunların normal görülmesi gerektiğini söyledi.
- "Bu gerçekten çok büyük insani bedelleri de olan bir durum. Suriye'nin savaştan önceki nüfusu küsuratıyla beraber 20 milyon civarındaydı. Bunun yaklaşık yarısı ya öldürüldü ya dünyanın çok farklı yerlerine sürgün edildi. Halen Suriye içerisinde çadırlarda yaşayan yüz binlerce insan var. Dolayısıyla bundan sonraki sürecin birinci gündem maddesi Suriye içindeki çadır kentlerin ortadan kaldırılarak, insanların insan onuruna yaraşır şekilde iskan edilmesi, bir taraftan da Türkiye başta olmak üzere Lübnan, Ürdün gibi başka ülkelerdeki mültecilerin tekrar geri dönüşünün sağlanması gerekiyor."
"İki ülkenin beraber ne yapabileceğine bakmak lazım"
Farklı ülkelerde hayat kuran Suriyeli mültecilerin tamamının ülkesine dönmesinin pek mümkün olmadığından bahseden Kılınç, son ferdine kadar herkesin gittiği ülkeden ayrıldığı bir durumu öngörmediğini dile getirdi.
Türkiye'nin bölgede göz ardı edilemeyecek derecede güçlü bir aktör olduğunu vurgulayan Kılınç, şunları kaydetti:
- "Sürece baktığımızda özellikle ABD'nin Suriye'nin kuzeyine çok ciddi şekilde ideolojik, etnik ve askeri yatırım yaptığını görebiliyoruz. ABD Başkanı Trump'ın bu yatırımları nereye sevk edeceği de önemli bir soru işareti. Trump, birdenbire 'Bana ne Suriye'den' diyebilir. Amerika, Afganistan'da nasıl uzun yıllar oradaki varlığından sonra çekildiyse, Irak'tan bir çekilme süreci başlattıysa, yarın bir gün Suriye'den de çekilip oradaki unsurları yüzüstü bırakabilir. O yüzden meselenin belki iki yönünü konuşmak lazım. Yeni yönetim oradaki unsurlarla nasıl bir ilişki kuracak? En azından Suriye gerçekleri ile uyumlu bir entegrasyon sürecin yürütüleceğine dair bir takım izlenimler edinebildik.
- İkincisi, oradaki unsurların tümüyle kendi istikballerini dışarıdan bir güce bağlamaları durumunda acaba bir B ya da C planları var mı? Yarın bir gün ABD çekilip giderse ne yapacaklar sorusu mühim. O cepheden gelen işaretler de Suriye'deki bu yeni süreci tümüyle göz ardı etmediklerini ve yeni sürece hazırlandıklarını gösteriyor. Süreci dikkatli bir şekilde izleyen herkes Suriye'deki yönetimin oradaki insanlara haklarını sağlaması durumunda ABD'ye bel bağlama ihtimalinin devreden çıktığı bir denklemde hakikaten Suriye'nin neler kazanacağını da hesaplaması gerekir. Ben tarafların birbirine yaklaşımının pozitif olduğunu düşünüyorum."
"Ast-üst ilişkisi coğrafya ile ilişkiler açısından zehirleyici bir üslup"
Kılınç, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın "Bölgede hiçbir ülkenin yayılmacılık, dominasyon ya da sömürgecilik faaliyeti yürütmemesi gerekiyor." sözünü hatırlatarak, Türkiye'nin Suriye halkına birtakım yardımlarda bulunmasının ve önlerini açmasının Suriye'yi Türkiye'nin bir eyaleti yapmayacağını söyledi.
Suriye konusunda çalışan uzmanların 61 yıllık rejimin hapishanelerini, toplu işkence ve yok etme faaliyetlerini bir yöntem olarak kullandığını bildiğini belirten Kılınç, "İnsanlar bırakın hapishaneleri bilmeyi ya da detaylı bir şekilde o durumu anlamayı ben insanların Hama Katliamı'nı bile yeni yeni duyduklarını gözlemledim. Şimdi bu hakikaten çok üzücü ve düşündürücü bir şey. Bölgede bir ülke var, 1963'ten beri askeri bir rejimle idare ediliyor ve Baas Partisi denilen bir gerçeklik var. İdeolojik tartışmaların ya da polemiklerin konusu olmuş bir ülke ile ilgili bu kadar az bilgiye sahip olmak ya da bu kadar savunulan şeyin arkasından böyle bu kadar büyük bir facia çıkmasına rağmen hala böyle kendince rejimi aklayacak birtakım şeyler söylemeye gayret etmek hakikaten düşündürücü." ifadelerini kullandı.
Taha Kılınç, Türkiye'de İsrail'in yaptıklarını eleştiren insanlardan Beşşar Esed'i de kınamalarını beklediğini söyleyerek, Sednaya Hapishanesi'nden çıkan görüntülere gözünü tamamen kapatıp öfkeyi sadece İsrail'e yönlendirmeye çalışan bir çizgide insanlar olduğunu belirtti.