Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) yardımcı doçentlere yönelik yaptığı yeni düzenleme akademisyenlerin tepkisine neden oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Doktoradan sonra bir de yardımcı doçentlik olmayacak. Doktoradan sonra kazanan doçentliğe gidecek” sözlerine rağmen YÖK olayı farklı bir boyuta taşıdı. YÖK, Yardımcı Doçentliği kaldırmak yerine isim değişikliğine gitmeye hazırlanıyor. Yapılacak yeni düzenleme ise üniversitedeki yardımcı doçentleri ayağa kaldırdı.
Tenzil-i rütbe uygulanarak haklarının ellerinden alındığını söyleyen akademisyenler yeni verilecek unvanı kullanmak istemediklerini kaydetti. Yardımcı doçentlik yerine YÖK tarafından uygulamaya koyulacak “Doktora Öğretim Görevlisi” unvanının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kandırmaktan başka bir şey olmadığını söyleyen akademisyenler, üniversitelerde yürüyen sistemin baltalanmak istendiğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın diyerek kaldırılacağını duyurduğu yardımcı doçentlikle ilgili YÖK’ün hazırladığı taslak Milli Eğitim Bakanlığı’na sunuldu.
Bakanlar Kurulu’nda ele alınmasının ardından TBMM’ye sevk edilmesi beklenen tasarıya yardımcı doçentlerden eleştiri yükselmeye başladı. YÖK’ün düzenlemesinde yardımcı doçentliğin kaldırılmayıp ‘isim değişikliğine’ uğradığı iddia ediliyor. Yardımcı doçentliğin adının değiştirilip ‘Doktora Öğretim Görevlisi’ olarak düzenlendiğine dikkat çeken akademisyenler, yeni modelde öngörülen unvanın akademik ve toplumsal algı bakımından olduğu kadar hak ve yetkiler bakımından da tenzil-i rütbe olarak algılandığını iddia etti.
Yeni modelde doktora öğrencisine direk doçentliğe başvurabilme imkanı öngörülüyor. Bu duruma itiraz eden akademisyenler “Mevcut uygulamada zaten bu yol açıktır ve yardımcı doçentlik, doçentliğe başvurunun önünde bir engel değildir. Verilen bilgi, yardımcı doçentliğin sanki bir ara kadro olarak doçentliğe geçişte engel teşkil ediyormuş gibi algılanmasına yol açtı” dedi. Yardımcı doçentlikte hiçbir değişiklik olmadığını belirten akademisyenler “Sistemi değiştirdik diyerek aslında hiçbir şey değiştirmediler. Tek değiştirdikleri isim. Bu yaptıklarıyla başta Cumhurbaşkanımız ve vatandaşlarımızı kandırıyorlar. Bizim susmamız içinde maaşımızı yükselttiklerini söylüyorlar. Eğer sistem böyle olacaksa bırakın eski düzen devam edelim” dediler.
Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tatcı, “YÖK'te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerine direnen kişilerin olduğunu öğrendik. İçeride FETÖ’cüler ya da Erdoğan’a ters düşen bir grup var. Yapılmak istenenle yapılan arasında çelişki var. Gazi Üniversitesinde bildiğim 40-50 akademisyen 4 bin dolar vererek dil sınavına başkasını soktu ve sınavı geçtiler. Bana da teklif ettiler kabul etmedim. 25 yıldır yardımcı doçentlik hayatımda 200 eser yayınladım. 20’ye yakın profesör yetiştirdim. Buna rağmen dil barajı adı altında yapılan sınavı geçemedim diye önüme engel koydular. Yayınladığım eserlerin 150’ye yakını akademik çalışmadır. Bizlerin akademik bilginliğinden faydalanmak yerine rütbemizi düşürüyorlar" dedi.
YÖK’ün yardımcı doçentlere yönelik çalışmaları sonrası üniversitelerde gerginliğe yol açtığını belirten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hanefi Bostan, “YÖK yönetim kurulu konuya yanlış açıdan baktı. Üniversitelerdeki yardımcı doçentlerin ayaktalar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, doçentliğin önündeki engelleri kaldırın dedi. YÖK ise bu söylemin tam aksine tenzil-i rütbe yapma yoluna gitti. Üniversiteleri ayakta tutan yardımcı doçentlerdir. Bilimsel araştırmalar, yayınlar, dersler, yüksek lisans ve doktoralarda idareyi yürütüyoruz. Akademisyenlerden bu unvanı aldığınızda sistemi tıkayacaksınız. Yürüyen sistemi çökertilmek isteniyor ve akademisyenler cezalandırılıyor. Üniversitelerdeki tüm yardımcı doçentler Cumhurbaşkanı, Başbakan, YÖK Başkanlığa ‘Kazanılmış haklarımız elimizden alınıyor’ ifadelerini içeren mail ve fax bombardımanına tutuyoruz” dedi.
İbn Haldun Üniversitesi Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İbrahim Vehbi Baysan, “Eğer ismini değiştireceklerse böyle kalsın bizler için daha iyi. Doçentlik bir doktora gibi çalışılarak alınan bir unvandır. Yıllardır dil sınavını geçemediği için üst göreve geçemeyen akademisyen arkadaşlarımız bulunuyor. Bizler bunlar için bir tasarı beklerken aksine bizim unvanımız düşürülüyor. Bu kişilerin eğitim tecrübesinden faydalanılmalıdır. Bu aynı zamanda Cumhurbaşkanının kararını da yok sayma anlamına geliyor. Cumhurbaşkanının yapmak istediğinin tam tersi bir uygulama. Ben verilecek olan ‘Doktora Öğretim Görevlisi’ unvanını kullanmak istemiyorum. Unvan yerine kaliteye bakılması gerekiyor” şeklinde konuştu.
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Latif Selvi, mevcut “yardımcı doçentlik” yerine getirilen “doktor öğretim görevlisi” isminin ne tür bir anlam taşıdığının belirsizliğinin koruduğunu belirterek “Hiçbir şey değişmeyecekse neden böyle bir değişiklik yapılıyor? Dahası, halen üniversitelerde zaten öğretim görevlisi kadrosu vardır ve dolayısıyla yardımcı doçentlerin doktor öğretim görevlisi yapılması durumunda, olası bir statü karmaşası söz konusu olacaktır” dedi.
Bazı yardımcı doçentlerin bu tür bir olası değişikliği bir tür tenzil-i rütbe olarak yorumladıklarına dikkat çeken Selvi, yeni modelin üniversitelerde ne gibi rahatlama, iyileşme ve gelişme sağlayacağına dair hiçbir bir açıklık olmadığını söyledi. Selvi, mevcut sistemde profesörler, doçentler ve yardımcı doçentlerin “öğretim üyesi” sınıfında olduğunu, okutman uzman, öğretim görevlisi ve araştırma görevlisinin ise “öğretim üyesi” kapsamına dâhil olmadığını ifade etti. “Yeni sistemde öğretim üyeliği sınıfı; profesörlük, doçentlik ve doktor öğretim görevliliğini kapsayacaktır” diyen Selvi, “Bu durumda, “doktor öğretim görevlisi” ile “öğretim görevlisi doktor” şeklindeki tanımlamalar kafa karıştırıcı olacaktır. Dolayısıyla “doktor öğretim görevlisi” yerine “doktor öğretim üyeliği” daha iyi olabilir” diye konuştu.
İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Ahmetbeyoğlu, “Akademisyenlerde psikolojik kırılmaya neden oldu. Getirilen teklifin altı ve üstü doldurulmuş değil. 1989 yılında çıkarılan kanun kapsamında mevcut doçentler, profesör oldu. Aynı uygulama şu anda yapılabilir. Yardımcı doçentlik ülkemizin kangren olan bir meselesidir. İsim değiştirerek bir yere varılamaz. YÖK mağduriyetleri gideriyim derken ayrı bir mağduriyet oluşturuyor” dedi.