Gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti, her geçen gün 'Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhhamed bin Selman için yolun sonu' anlamına gelebilecek bir hal alıyor.
Türkiye'nin elindeki cinayete ilişkin bilgi ve belgeler, Kaşıkçı olayının ilk günden bu yana uluslararası hukuk çerçevesinde ele alınması, dünya medyasının oldukça etkin kullanılması gibi adımlar 'bir süre sonra unutulur' diye düşünülen Kaşıkçı cinayetini sürekli sıcak tuttu.
Arjantin'deki G-20 Zirvesi öncesinde Kaşıkçı cinayetini her platformda yüksek sesle dile getiren Türkiye, olaya ilişkin istihbari belge ve bilgileri de ABD, İngiltere, Rusya, Fransa, Almanya ve Suudi Arabistan başta olmak üzere çeşitli ülkelerle paylaştığını açıklamıştı.
Zirve sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, diğer ülkelerin başındaki isimlerle yaptığı ikili görüşmelerde bu konuyu gündeme taşıdı ve basın toplantısında Kaşıkçı cinayetine ilişkin konuların altını önemle çizdi.
Zirvenin ardından aynı anda hem Türkiye'de, hem ABD, hem de Birleşmiş Milletler nezdinde önemli gelişmeler yaşandı. Kaşıkçı cinayetine ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca iki isim hakkında yakalama kararı çıkarılırken, ABD Senatosu'nda CIA Başkanı Gina Haspel'in yaptığı sunumun ardından senatörlerde Prens Selman'ın bu cinayetin başında olduğu görüşü ağırlık kazandı. Aynı dönemde BM çok önemli bir açıklama yaparak, Kaşıkçı cinayetinde uluslararası araştırma gerektiğini vurguladı.
Bu gelişmeler arasında özellikle ABD Senatosu'nda yaşananlar ayrı bir önem taşıyor. Senatoya sunum yapması beklenen CIA Başkanı Haspel, ilk önce ABD Başkanı Trump'ın vetosu nedeniyle senatonun huzuruna çıkamadı. Trump, senatodan gelen baskılar üzerine geri adım attı ve Haspel, Kaşıkçı cinayetine ilişkin CIA'nin elindeki bilgi, belge ve özellikle MİT'in kendileriyle paylaştığı kimi kayıtları senatörlere anlattı.
Bu adımlardan birinin de Magnitsky Yasası'nın Selman'a yönelik olarak uygulanması ve bir dizi yaptırımların yanı sıra veliaht prensin ABD'deki bankalarda bulunan hesaplarının da dondurulması öngörülüyor.