|

FETÖ'nün suikast timinin 'karmaşık' ifadeleri

15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Marmaris'te suikast girişiminde bulunmaya kalkışan ve iki polisin şehit olmasına neden olan saldırının failleri hesap veriyor. Saldırıyı yöneten eski Tuğgeneral Sönmezateş ve 'Paşa' lakaplı Astsubay Zekeriya Kuzu başta olmak üzere 44 tutuklu sanığın verdiği ifadeler ise dikkatleri çekiyor. İddianameye yansıyan ifadelerdeki gerçeği yansıtmayan ifadeler ve korkunç itiraflar ise dikkati çekiyor.

Yeni Şafak
11:33 - 8/03/2017 Çarşamba
FETÖ'nün suikast timi yargılanacakları salona böyle getirildi.
FETÖ'nün suikast timi yargılanacakları salona böyle getirildi.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve iki polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin 3'ü firari 44'ü tutuklu 47 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşması 20 Şubat'ta başladı.



  1. Adliye sarayındaki salonların fiziki yetersizliği nedeniyle daha uygun olduğu belirtilen Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Salonunda görülen ilk duruşmaya, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 3 avukatı ile sanık avukatları, şehit polislerin yakınları katıldı.

Muğla Ticaret ve Sanayi Odasında devam eden Cumhurbaşkanı'na suikast davasının 10'uncu gününde sanıklar duruşmanın yapılacağı salona getirildi. 44 tutuklu sanıktan 37 sanığın ifadesi alınırken 7 sanığın ifadesinin de bu hafta içinde alınarak duruşmanın ara karar verilmesi bekleniyor.



Sanıkların verdiği ifadelerde çok çarpıcı gerçekler ve dikkati çeken yalanlara sığınmaya kalkıştığı duruşmalar kapsamında net bir şekilde görüldü. Suikast timinde bulunan FETÖ'nün üniformalı askerlerinin çelişkili ifadeleri tespit edilirken, ilk kez gün yüzüne çıkan 15 Temmuz gerçekleri de iddianamede yerini aldı. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast girişiminde bulunan timin Muğla'daki ifadeler...










'Menfez Paşası'ndan yalan üstüne yalan

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konakladığı otele saldırı düzenleyen ekipte yer alan ve Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığının "üs imamı" olarak anılan eski Astsubay Başçavuş Zekeriya Kuzu, davanın ilk duruşmasında, emniyet ve savcılıktaki ifadelerini reddeden beyanlarıyla dikkati çekti.


"Hayali bir senaryo kurdum"

Mahkemede, FETÖ ile hiçbir bağlantısının olmadığını ileri süren ve "İfadelerimde belirttiğim zaman ve şahısların yüzde 99'u hayali. Üzerimdeki baskı nedeniyle böyle bir senaryo kurdum." diyen Kuzu, savcılık sorgusunda ise saldırı sonrası kaçmaya çalışırken dinlenme sırasında "İsmail Yüzbaşı" isimli özel kuvvetçinin kendilerine dönerek 'Burada hizmet hareketinden olmayan var mı?' diye sorduğunu, buna kendisi dahil orada bulunan 18 kişinin itiraz etmediğini vurgulamıştı.


Mahkemede, milliyetçi ve muhafazakar bir insan olduğunu savunan Kuzu, "Ülkücü camianın ocaklarında yetişmiş bir insanım." ifadelerini kullanarak FETÖ ile bağlantısının olmadığını ileri sürdü.


Cüzdandaki 1 dolar çelişkisi

Kuzu, mahkemede cüzdanında bulunan 1 doların G serisi değil, B serisi olduğunu ve bu parayı yurt dışında okuyan oğlunun hatıra maksadıyla kendine verdiğini iddia etmesine karşın, savcılıktaki ifadesinde ise şunları söylemişti:


"Bu dolarları 'Arif' diye bahsettiğim kişi verdi. Uzun bir süre önce (2008 veya 2010 yılı olabilir) bir sohbetimiz sırasında Arif bana bir dolarlık banknot verdi. Bu parayı Amerika'da bulunan Fetullah Gülen'in gönderdiğini, bereket olsun diye bu parayı cüzdanımda taşımam gerektiğini söyledi. Ben de gırgır olsun diye 'Hocanın başka işi yok mu, para dağıtıyor' şeklinde cevap vermiştim. Bunun üzerine ben de aldığım parayı cüzdanımda saklamaya başladım. Bu para halen Çiğli 2. Ana Jet Üssündeki 621099 plakalı askeri araçtaki cüzdanımda bulunur. Aramızda daha sonra bu parayla ilgili bir sohbet geçmedi. Paranın seri numarasıyla ilgili de herhangi bir bilgim bulunmamaktadır."


  1. Astsubay Kıdemli Başçavuş Zekeriya Kuzu ile Astsubay İlyas Yaşar, Astsubay Gökhan Güçlü, Astsubay Üstçavuş Erkan Çıkat, Astsubay Kıdemli Başçavuş Ömer Faruk Göçmen ve Astsubay Kıdemli Başçavuş Abdülhamit Gülerden, 25 Temmuz'da düzenlenen operasyonda Marmaris-Muğla karayolu Çetibeli Mahallesi Gökçe Yokuşu mevkisinde saklandıkları menfezde yakalanmıştı.







'Görevin içeriğini sorunca anladım'

Davanın sanıklarından eski astsubay Yakup Özcan, "Şükrü Seymen, yere yatırılan sivillere 'Cumhurbaşkanı nerede, nereye gitti?' diye sorunca görevin içeriğini anladım" dedi.


Sönmezateş'in burada yaptığı konuşmada, "TSK yönetime el koydu. Sıkı yönetim ilan edildi. Emirleri Genelkurmay Başkanı'ndan alıyoruz." dediğini anlatan Özcan, ifadesini şöyle sürdürdü:


"Helikopterlere bindik ve hava resminden farklı bir yere indik. 300-400 metre yürüdükten sonra Taner binbaşı bizim timin geride kalıp çevre güvenliği alacağını söyledi. 15 dakika kadar sonra diğer ekibin gittiği yönden silah sesleri ve bomba patlaması sesi geldi. Bir süre sonra yanımıza geldiklerinde yanlarında 3 sivil vardı. Şükrü Seymen, yere yatırılan sivillere 'Cumhurbaşkanı nerede, nereye gitti?' diye sorunca görevin içeriğini anladım. İçlerinden birisi Cumhurbaşkanı'nın bir saat önce İstanbul'a gittiğini söyledi. Bunun üzerine Şükrü Binbaşı, geri döneceğimiz emrini verdi."


  1. MAK'ın görevinin hayat kurtarmak olduğunu ve buna göre eğitim aldığına işaret eden Özcan, baskın gibi eğitimler almadıkları için bir suikastte MAK ekibinin kullanılmasının mümkün olmayacağını iddia etti.


'18.00'de Atatürk Havalimanı'ndaydık'

Davanın sanıklarından özel kuvvetler ekibinden Mehmet Cantaz, 15 Temmuz günü İsmail Yiğit'in kendisini aradığını, saat 18.00'de Yiğit'in aracıyla çıkarak Atatürk Havalimanı'ndaki askeri porta gittiklerini ifade etti.


Buradan helikopterle İzmir'e hareket ettiklerini ve Çiğli'ye indiklerinde MAK personeli tarafından karşılandıklarını kaydeden Cantaz, depoda teçhizatlarını kuşandıklarını belirtti.


Özel kuvvetlerin yaptığı operasyonların gizlilik gerektiren görevler olduğunu savunan Cantaz, bu nedenle herkesin bilmediğini, tüm görevlerin de gizlilik içerisinde yürütüldüğünü öne sürdü.


Marmaris'e geldiklerinde iniş esnasında helikopterde kalan son kişi olduğunu ve o an karar vererek helikopterden inmekten vazgeçtiğini iddia eden Cantaz, şunları söyledi:


"Kendi inisiyatifimle helikopterden inmedim. Helikopterde bulunan diğer makineli tüfekçi bana bir şey yapabilir diye de tedbirli halde bekledim. Helikopter, ekibi indirdikten sonra hemen havalandı ve bir süre deniz üstünde bekledi. Helikopterden aşağıya ateş edilmedi. Aşağıdan bir ateş de gelmedi. Bir süre sonra yakıt sıkıntısı nedeniyle helikopter bölgeden ayrılarak Imsık'a geldi. Burada helikopterden indim. Bu arada bir helikopter daha geldi. Emre itaat etmediğim için bana karşı bir şey yapabilir diye onlara gözükmemeye çalıştım. Helikoptere binerken aldığım makineli tüfeği de helikoptere bırakarak yanıma başka bir silah aldım."



'Selaları duyana kadar bekliyordum'

Davanın sanıklarından eski Yüzbaşı Muammer Gözübüyük, Marmaris'e indiklerinde sokakta yürüyen sivil bir vatandaşa Cumhurbaşkanı'nın kaldığı oteli sorduklarını belirterek, "Bu kişi bize oteli tarif etti" dedi.


Cumhurbaşkanı'nın nerede kaldığını öğrenmek için sivil bir vatandaşa sorulduğunu anlatan Gözübüyük, şu şekilde savunma yaptı:


"İndiğimiz yerde sokakta yürüyen herhangi bir sivil vatandaşa Cumhurbaşkanının kaldığı oteli sorduk. Bu sivil vatandaş bize oteli tarif etti. Oteller bölgesinde ilerlerken ben grubun orta tarafındaydım. Zaten bizim bir düzenimiz yoktu. İlerlerken biri bizi gördü ve koşmaya başladı. Biz de panik halinde koşanı takip ettik. Bu kişinin bizi daha önce bekleyen polislerin yanına çektiğini anladık."


Çatışma bölgesinden sıyrılıp araziye kaçtıklarını aktaran Gözübüyük, şöyle devam etti:


"Ben araziye çıktığımız ilk gün bile halen helikopterin bizi gelip almasını bekliyordum ta ki minarelerden selaları duyana kadar. Ben istesem kaçabilirdim hatta şu an firari olan Burkay Karatepe bana kaçmayı teklif etti ama ben kabul etmedim. Ailemi görmek, onlara anlatmak istedim. Üzerime atılı hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum."






'Televizyonda gördüm'

Davanın sanıklarından helikopter ikinci pilotu eski Üsteğmen Haydar Murat Özden, yakıt almak için gittikleri Bodrum Imsık Meydanı'nda televizyondan ülkede yaşananları görerek şok olduğunu belirterek, "Ömrüm boyunca mücadele ettiğim, çok zararını gördüğüm bir örgüt tarafından kullanıldığımı öğrenince kahroldum" dedi.


Görevin içeriğini sormasına rağmen "VIP uçuş olduğu ve nereye gidileceğinin bilinmediği" yanıtını aldığını savunan Özden, "Daha önce benzer şeyler yaşadığım için şüpheye düşmedim. Birinci pilot Zeki Göçmen, ikinci pilot olarak da ben görevlendirildim. Uçuşun saat 22.00 sıralarında olacağı belirtildi. Sadece Türkiye'de değil bütün Avrupa'da bu uçuşun nereden, ne zaman, nereye yapılacağı bilgisi olur. Uçuş emirlerimiz kayıtlıdır. Bu kayıtları Kara ve Hava Kuvvetlerinde isteyen herkes görebilir. Kayıtsız herhangi bir uçuş yoktur" iddiasında bulundu.



' 700 metre uzaktan 20 metre plakayı vuran biriyim'

Davanın sanıkları arasında bulunan eski MAK üyesi Gökhan Güçlü ise 15 Temmuz'da eski Binbaşı Taner Berber'in çağırması üzerine akşam izinli olmasına rağmen görev aşkıyla mesaiye gittiklerini söyledi.


Ellerinde güçlü mühimmat olmasına rağmen polisle çatışmaya girmek istemediklerini savunan Güçlü, şöyle devam etti:


"Biz isteseydik orada katliam olabilirdi. Çünkü hepimizde ağır silahlar vardı. Ben 700 metre uzaktan 20 metre plakayı vuran biriyim. Eğer isteseydim çok sayıda kişi vurabilirdim ama bizim amacımız öldürmek değildi. Canlı veya cansız hiçbir nesneye ateş etmedim. Biz orada daha fazla zayiat olmaması için bölgeden uzaklaştık. Bizi oraya gönderenler Cumhurbaşkanının bölgeden uzaklaştığını bilmesine rağmen polisle çatışmamızı isteyip, katliam yapılmasını istedi. Ama onların bütün hayalleri boşa çıktı."

Mahkeme Başkanı'ndan 'neden' sorusu

Davanın sanıklarından Taner Berber, mahkemede verdiği ifadede, görevin içeriğini Marmaris'te polislerle karşılaşınca anladıklarını iddia etti.


Dönüş yolunda "polis ateşi" gelmeye başladığını ve kendilerinin de havaya ateş açmakla yetindiklerini öne süren Berber, önlerinde ekip arkadaşları olduğu ve ateşin nereden geldiğini görmedikleri için polislere ateş etmediklerini ileri sürdü.


Bu ifade üzerine mahkeme başkanının, "Karşınızda polis ve özel harekatın olduğunu bildiğiniz halde neden teslim olmadınız? Sizi bu şekilde tuzağa düşürenlere karşı sadakatiniz neden?" sorusunu yönelttiği Berber, "Gruba uymam gerekirdi. Grup psikolojisi gereği yapamadım. Daha emniyetli bir yerde teslim olmayı düşündüm" diye cevapladı.


Araziye çıktığı ve teslim olmadığı için de pişmanlık duyduğunu ifade eden Berber, "Bu bir suikast teşebbüsü değil. Biz böyle bir plan yapmadık. Askerliğin esası disiplin ve amirlerine itaattir. Biz sadece amirlerin verdiği emirleri yerine getirdik" dedi.

'Makineli tüfekçi ateş etti mi etmedi mi bilmiyorum'

Skorsky helikopterin birinci pilotu olarak görev alan Yüzbaşı Ali Aktürk ifade verdi.


Sanık Yüzbaşı Aktürk verdiği ifadesinde, “İstanbul'da Davut Uçum komutanım acil kodu ile helikopter istedi. Ben hazırdım. Komutanım ile birlikte Şükrü Binbaşı ve ekibini alarak Çiğli'ye götürdüm. Daha sonra Gökhan Şahin Sönmezateş paşa geldi. Genelkurmay Başkanından talimat aldığını ve operasyona gidileceğini söyleyip koordinatları verdi. Yakıt ihtiyacı olması halinde, Bodrum Imsık, Milas, ya da Dalaman'dan yakıt alabileceğimizi söyledi. Helikopterden indik, daha sonra telsizden görev iptal anonsu yapıldı. Ardından intikalin Ankara'ya olacağı söylendi. Daha sonra tekrar görev devam talimatı geldi. Gideceğimiz yerin meskun mahal olduğu söylendi. Marmaris'e gelince Helikopterde bulunan timi yere indirdim. Yakıt azaldığı için yakıt ikmali yapmak üzere Dalaman Hava Meydan Komutanlığı'na gittim" dedi.


Yakıtı aldıktan sonra Marmaris'te otele indirdiği personeli almaya gittiğini belirten sanık darbeci Yüzbaşı Aktürk, “Marmaris'e vardığımda personeli almak için iniş yapacağım esnada üzerimize aşağıdan yoğun bir şekilde ateş açıldı. Bizi düşürmek ve öldürmek için ateş açtılar. Bu arada helikopter isabet almaya başladı. Ben de helikopterde bulunan makineli tüfekçiye uyarı mahiyetinde ateş açmasını söyledim. Ancak makineli tüfekçi ateş etti mi etmedi mi bilmiyorum. Oteldeki personeli almak için bir kez daha inmeye çalıştım. İnemedim" ifadelerini öne sürdü.



'Emri verirken art niyetim yoktu'

Davanın sanıklarından eski pilot Albay Zeki Göçmen, savunmasında "Ünsal Paşa ertesi gün akşam bir görev bulunduğunu ve benim de dahil olmamı istedi. Ben de son bir görev olarak kabul ettim" dedi.


Helikopter personeline gayri ihtiyari olarak telefonların kapatılması emrini verdiğini iddia eden Göçmen, kendi telefonunun açık olduğunu ve bu emri verirken bir art niyetinin bulunmadığını söyledi.


Göçmen, Çiğli'de göreve çıkan pilotlardan eski 3. Kara Havacılık Alay Komutanı Albay Murat Dağlı ile konuştuklarını ve onun da görevin ne olduğunu bilmediğini söylemesi üzerine Coşkun'u aramaya karar verdiklerini ifade etti.


"Komutanım biz buraya geldik, karşılayan yok. Kimse yok burada." dedikleri Coşkun'un beklemeleri emrini verdiğini belirten Göçmen, "Kısa bir süre sonra yaklaşık 30 kişilik bir grup yanımıza yaklaştı. Sönmezateş kendisini tanıtarak, Genelkurmay Başkanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı'nın emriyle orada olduğumuzu söyledi. Bize bir koordinat vererek personeli oraya götürüp getireceğimizi belirtti. Cumhurbaşkanını çok seven ve konuşmalarından çok etkilenen birisiyim. Kendi alayımızda olsak bu oyuna gelmezdik. Çiğli çok karanlıktı ve televizyon yoktu. Bu nedenle ülkede ve etrafımızda neler olduğunu fark edemedik." diye konuştu.



'Cebimde bir değil, iki dolar vardı'

Sanık olarak ifade veren sanık pilot Yarbay Yücel Ekizoğlu, FETÖ örgütünün hiçbir okulunda okumadığını, dershanesinde kurs almadığını ve bankasında parası bulunmadığını öne sürdü.


İfadesine FETÖ örgütü ile hiçbir bağlantısının olmadığını belirterek başlayan sanık Yarbay Yücel Ekizoğlu, “Hazırlanan iddianamede cüzdanımda 1 dolar bulunduğu belirtiliyor. Benim cüzdanımda 2 dolar vardı. Afganistan'da Barış Koruma Birliğinde görev aldım. Buradaki tüm birliklerde alışverişler dolar üzerinden yapılmaktadır. Cüzdanımda bulunan dolarlar kamp bölgesinde yapılan alışverişten kaldı. 5 ve 10 dolarları kızıma ve yeğenime verdim. Kalan 2 doları da cüzdanımda olarak sakladım” dedi.


Bunun üzerine Cumhurbaşkanın Avukatı Hüseyin Aydın Yücel Ekizoğlu'nu Afganistan'dan ne zaman geldiğini sordu. Sanık Ekizoğlu'nun Mayıs 2014'de Afganistan'dan döndüğünü belirtmesi üzerine Avukat Aydın, “2 yıldır cüzdanınızda muhafaza ettiğiniz bu şekilde para oldu mu?' diye sordu. Ekizoğlu ise, “Cüzdanımdaki dolarlar sembol olsaydı eğer yıpratmadan saklardım. Eğer incelenirse dolarların yıpranmış olduğu görülebilir” dedi.

'Erdoğan'ı derdest edecektim'

Davanın iki numaralı sanığı Gökhan Şahin Sönmezateş, duruşmada verdiği ifadede görevi kendisine Semih Terzi'nin verdiğini söyledi.


Sönmezateş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı öldürmek için değil, derdest ederek Ankara'ya götürmek için Marmaris'e gittiklerini ileri sürdü.


Görevden ilk olarak 11 Temmuz'da, açık görevden ise 13 Temmuz'da haberinin olduğunu anlatan Sönmezateş, "Görevi bana Semih Terzi verdi. Uçuş ekibine operasyonla ilgili bilgi vermedim. 'TSK yönetime el koydu' dediğimde uçuş ekibi helikopterlerin başındaydı. Görevin Genelkurmay Başkanlığından geldiğini söyledim. Ekibe sadece koordinatları verdim. Ekipteki herkes görevi kendi komutanlarından alıp gelmişti. Ben de dahil o resmi kafamızda çıkartabilseydik göreve gitmezdik" diye konuştu.



'WhatsApp'ta grup kurduk'

İki polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın sanıklarından Muharebe Arama Kurtarma (MAK) ekibinden eski astsubay Abdulhamit Gülerden, duruşmada, "Mermi çekirdeği ya şehit polisin vücuduna öldükten sonra konuldu ya da öldükten sonra biri ateş etti. Bizden önce saat 00.30 sıralarında birkaç kez gelerek bölgeyi silahla tarayıp giden birileri var" iddiasında bulundu.


Birliğe gelince "Yavru Baykuşlar" adını verdikleri WhatsApp grubundan mesaj geldiğini ve depoda toplanmalarının istendiğini belirten Gülerden, "Burada Taner Berber bize bir terör örgütü liderini almak için görevlendirildiğimizi ve sonunda ölüm olabilecek bu göreve gelmek istemeyen olup olmadığını sordu." dedi.


Bulunduğu hiçbir ortamda "darbe" veya "
suikast
" gibi kelimeler duymadığını iddia eden Gülerden, alınan silah ve mühimmatların da görevin bir
suikast
olmadığını kanıtladığını öne sürdü.




İddianame

FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in "bir numaralı" sanık olarak yer aldığı iddianamede, 3'ü firari 44'ü tutuklu 47 sanığın "Cumhurbaşkanına suikast", "anayasayı ihlal", "yasama organına karşı suç", "hükümete karşı suç", "silahlı terör örgütü yöneticisi olma", "yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürme", "yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmeye teşebbüs etme", "kasten öldürmeye teşebbüs", "zincirleme şekilde cebir ve tehdit kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama", "zincirleme şekilde silahla tehdit", "Cumhurbaşkanına hakaret", "zincirleme şekilde kamu görevlisine görevi nedeniyle hakaret", "kamu malına zarar verme", "mala zarar verme", "nitelikli olarak konut dokunulmazlığının ihlali" ve "nitelikli yağma" suçlarından cezalandırılmaları isteniyor.


Saldırıyı gerçekleştiren FETÖ'nün "suikast timi"ndeki biri firari 37 asker için en az 6'şar kez ağırlaştırılmış müebbet talep ediliyor.

#FETÖ
#Suikast timi
#Marmaris
#15 Temmuz
#Recep Tayyip Erdoğan
8 yıl önce