Bu hikayeyi birlikte yazacağız: İbrahim Kalın'ın sözleri derin bir entelektüel tartışmaya dönüştü

Haber Merkezi
01:5512/09/2020, Cumartesi
G: 12/09/2020, Cumartesi
Yeni Şafak
İbrahim Kalın
İbrahim Kalın

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın, “Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır” mesajı derin bir entelektüel tartışmaya dönüştü. Anamuhalefet partisi ile yedeğindeki bazı basın yayın organları mesajları rejim tartışmalarına kadar taşımaya çalışsa da, Kalın’a değişik kesimlerden destek geldi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 30 Temmuz’da sosyal medya hesabından bir paylaşımda bulunarak “Bize 150 yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikayeleri anlatıldı. Artık kendi hikayemizi yazma zamanıdır” ifadelerini kullandı. 14 kelimelik bu mesaj fırtınalar kopardı. Kalın, Türkiye’yi kimliksizleştiren Avrupa merkezli tarih ve modernleşme teorilerini masaya yatırsa da muhalefet partileri kemikleşmiş refleksle mesajı rejim tartışmasına taşımaya çalıştı. CHP’li Engin Özkoç, Kalın’ın “Türkiye Cumhuriyeti’nin şanlı tarihini” hedef aldığını iddia etti, İYİ Partili Aytun Çıray ise ‘gündelik polemik’ dilini kullanmayı tercih etti. Kalın, katıldığı televizyon programında sözlerini daha da derinleştirdi. Bize dayatılan modernleşme tarihine ilişkin sorunun en temelde başladığını vurgulayan Kalın özetle şunları kaydetti:

TÜRKİYE YENİDEN KONUMLANIYOR

  • “Tarihi dönemlendirme çok ciddi bir sorunsalımız bizim. Mesela Ortaçağ dediğimiz dönem bizi ifade ediyor mu? Bunlar çok Avrupa merkezli tarihlendirmeler. Batı’nın Ortaçağ’ı bütün insanlığın Ortaçağ’ı mı? Onların Ortaçağ diye tabir ettiği dönem, bizim medeniyetimizin zirve dönemidir. İbn-i Sina’ların, İbn-i Rüşt’lerin, Gazali’lerin, Biruni’lerin, inanılmaz bir ilim, fikir, düşünce ürettiği bir dönem. Ben kendi tarihime nasıl ortaçağ karanlığı gözüyle bakabilirim. Maalesef Türk tarihini, İslam tarihini periyotlaştırma konusunda orijinal bir şey ortaya koyamadık. Türkiye bugün kendini dünya sistemi içinde yeniden konumlandırmaya çalışan son derece dinamik bir ülke. Bunu siyasetiyle, ekonomisiyle, dış politikasıyla bilim ve teknoloji altyapısıyla her alanda yapıyor. Bunları yaparken bizim o konumlandırmanın kimlik ve tarih boyutunu ihmal etmemiz söz konusu olamaz. Bu konumlandırmayı yaparken kendi tarih perspektifini, kültür mirasını kimlik iddialarını da daha net, daha anlaşılır kendi zihninde ve kalbinde barışık bir şekilde ortaya koyabilmesi gerekir.

HEPSİ BİZİM PARÇAMIZ

Bazı arkadaşlar özellikle CHP’liler, bunu cumhuriyete bir saldırı gibi algıladı. Bizim büyük hikayemizin içinde Osmanlı da var cumhuriyet de var. Abdülhamit de var Atatürk de var. Nazım Hikmet de var Necip Fazıl da var. Bunları kavga ettirmek bize bir şey kazandırmaz. Büyük hikâyemizde bunların hepsi var. İyisiyle kötüsüyle, hatasıyla sevabıyla zaferiyle hezimetiyle bunların hepsi bizim hikayemizin bir parçası. Bir kişi dışarıda kalsa eksik kalır. Benim söylemek istediğim şu, modernleşme adı altında dayatılan hikaye, bizim hikayemiz değildi. O hikaye içinde beyaz olmayan adam yok. Siz yoksunuz, ben yokum, Çin medeniyeti yok, Afrika medeniyeti yok, Hint medeniyeti, Latin Amerika yok. Hatta Avrupa’nın bir kısmı yok, hatta Rusya yok. Anlatılan tarihin ya da hikayenin içinde beyaz olmayan adam yok. Pasif, üzerinde deney yapılan kendisine medeniyet getirilmesi gereken kişiler olarak görüldüler. Hep öteki kalmaya devam ettik.

PASİF AKTÖR OLMAYACAĞIZ

  • Diplomaside, bilimde, güvenlikte, her alanda yaşadık, bize dediler ki ‘yapamazsınız’. Sanayi hamlesini yapamazsın, arabanı, uçağını, İHA’nı SİHA’nı yapamazsın gibi. İki anlamı vardı bunun. Bir; sizin bunu yapacak aklınız ve gücünüz yok, iki biz buna müsaade etmeyiz. Bunlardan birincisi daha ağır. Ben yaptım al bunu kullan, tüketicisi ol. Buna itiraz etmediğin müddetçe siz iyi aktör olursunuz. Recep Tayyip Erdoğan buna itiraz ediyor: Tüketicin olmayacağım, pasif bir aktör olmayacağım. Zihniyet değişimi burada başlıyor kastettiğim bu.

TARİHİ YENİDEN YORUMLAYALIM

İşin özü bugün kendimizi nasıl konumlandıracağımız meselesi. Bunu yapmak için de bizim tarihi yeniden okuyup yorumlayıp bugüne getirmemiz gerekiyor. Kendi tarihimizi kendi referanslarımızla yazdığımızı düşünmüyorum. Çağdaş medeniyet statik bir şey değil. 19. yüzyılın ya da 20. yüzyılın muasır medeniyet seviyesinin merkezinde Avrupalılar vardı. Bu doğru. Batılılaşma ile çok atbaşı giden bir çağdaşlaşma hareketiydi. Ama bugün çok başka bir yerdeyiz. Medeniyet dediğimiz de dinamik bir süreç. Modernleşmenin tek bir aktörü yok.”

Atatürk de Avrupa merkezli tarihe karşıydı

  • İbrahim Kalın’ın açıklamalarına, değişik kesimlerden destek geldi. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek “İbrahim Kalın’ın sözlerinin altına Doğu Perinçek yazın, ben bu sözü imzalıyorum” dedi. Perinçek şunları kaydetti: “Bu son 150-200 yılın çok doğru bir yorumudur. Emperyalizm bize bir senaryoda dayatıyor. Bir tarafta emperyalizm bir tarafta Türk milleti var. Ama iç planda baktığımız zaman da bu Tanzimatçılıkla milliyetçilik arasındaki 200 yıllık çarpışmadır. Sayın İbrahim Kalın bunu biraz edebi sözlerle yaratıcı ifadelerle dile getirdi ve bu tamamen doğruydu.”
  • BİZİ ÖZNE OLARAK GÖRMEDİLER
  • Kalın’ın sözlerindeki ‘modernleşme’ ifadesini de değerlendiren Perinçek, “Avrupa merkezli tarih teorisine ve oryantalizme karşı çıkması çok önemli. Oryantalizm de zaten Osmanlı’ya Avrupa’dan bakış açısı. Sonuç itibariyle, oryantalizm dedikleri nedir? Doğu ülkeleri ve halkları uygarlık öznesi değildir dediler. Olsa olsa biz onlara medeniyet taşırız dediler. Medeniyeti biz onlara götürürüz dediler. İşte bu bakış açısı oryantalizmdir. Buna tavır alması ve Avrupa merkezli tarih teorisine karşı çıkması Sayın İbrahim Kalın’ı Atatürk’le birleştiriyor.”

Bize önce fikir lazımmış

Türk edebiyatının usta kalemi Mustafa Kutlu da “Kendi hikâyemiz…İşte bütün mesele” diyerek Kalın’ın sözlerine destek verdi. Kutlu, şu ifadeleri kullandı: “Geçende Sayın İbrahim Kalın CNN kanalında Ahmet Hakan ile konuşurken şöyle bir söz söyledi: ‘Modernleşmenin bizim için yazdığı hikâye sona ermeli, biz artık kendi hikâyemizi yazmalıyız.’ ‘Kendi hikâyemiz’ işte bütün mesele. İnancı, felsefesi, iktisadı, siyaseti, hukuku, sanatı ve hayat tarzı ile hem kendimize hem tüm dünyaya sunacağımız hikâyeyi kim yazacak? Bize önce bir iktidar lazım, denildi, doğru. Lakin şimdi anlaşıldı ki önce bir ‘fikir’ lazım imiş. ‘Tüketim toplumu’nun içinde yaşarken gelenekten, aileden, fertten konuşmak; kapitalizmin kanunlarını görmezden gelmek havanda su dövmektir. Madem bir ‘hikâye’ yazılacak, eh benim de çorbada tuzum olsun. ‘Kalbin Sesi ile Toprağa Dönüş’ adlı kitabımda kendi hikâyemiz için bir teklif getirmiştim. Bu defa şirketlerin ulus-devlete rol biçtiği bir dönemde ‘Tüketim Toplumu’nun hızla akan ırmağında ‘Akıntıya Karşı’ duruş mümkün müdür; sorusuna cevap arayacağız. Bakalım biz bu fotoğrafın neresindeyiz?”

#İbrahim Kalın
#Türkiye
#Diplomasi
#Ortaçağ