|

Ekonominin 3 yıllık yeni yol haritası belli oldu: OVP'de büyüme tahmini ve enflasyon beklentisi güncellendi

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 2025-2027 dönemini içeren Orta Vadeli Programı açıkladı. Yılmaz büyüme hedeflerine ilişkin, "2024'te bölgemizde artan gerilimlerin etkisiyle, büyümenin yüzde 3,5 oranında gerçekleşmesi beklenmektedir. 2025'te büyüme oranının yüzde 4, 2026 ve 2027'de ise sırasıyla yüzde 4,5 ve yüzde 5 seviyelerine çıkması planlanmaktadır" dedi. Ayrıca OVP'de enflasyonun 2024 yılı için yüzde 41,5'e, 2025'te yüzde 17.5'e, 2026 yılında da yüzde 9.7 ile tek haneye, 2027 yılında yüzde 7'ye düşmesinin beklendiği ifade edildi.

Seren Som
09:36 - 5/09/2024 Perşembe
Güncelleme: 14:13 - 5/09/2024 Perşembe
Yeni Şafak
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 2025-2027 dönemini içeren Orta Vadeli Programı (OVP) açıkladı.

Sunumunun ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Yılmaz, Merkez Bankası ile OVP uyumu konusunda şunları söyledi:

"Revize ettiğimiz enflasyon 41,5. Bu Merkez Bankamızın tahmin aralığı içinde olan bir revizyon. Onu aşan bir revizyon değil. Merkez Bankamız ile diğer kurumlarla olduğu gibi yine bu süreçlerde istişare içinde hareket ettik. Şunun da altını çizmek isterim. Biz bütün kurumların kendi bağımsız alanlarındaki kararlarına saygılıyız. Herkes kendi alanında çalışıyor. Ama elbette Türkiye olarak bütüncül bir stratejiyi de hayata geçiriyoruz. Her zaman altını çizdiğimiz gibi para politikaları, maliye politikaları ve yapısal reformlar bütünlüğünden oluşan bir stratejimiz var. Bütüncül bir stratejimiz var. Bunu hayata geçiriyoruz. Dolayısıyla buradaki uyuma son derece hassasiyetle yaklaşıyoruz. Hedefler, bir miktar her zaman değişebilir. Hedefler ile gerçekleşmeler. Ama önemli olan doğrultunuzdur, nereye doğru gitmekte olduğunuzdur. Buna bir ay erken ulaşırsınız, iki ay geç ulaşırsınız ama sağlıklı bir politika belirlediyseniz ve doğru bir yönde ilerliyorsanız er veya geç hedefinize ulaşırsınız."


Bu süreçte hedeflerde dışsal bazı şoklardan veya bazı öngörülemeyen gelişmelerden kaynaklanan revizyonların dünyada da olduğu gibi Türkiye'de olabileceğe dikkati çeken Yılmaz, "Bunları garipsememek gerekir. Revizyon olmaması anormal olur. Bir yıl önce yaptığınız bir tahminin, hiçbir sapma olmadan gerçekleşmesi olağanüstü durum olur. Dolayısıyla önemli olan doğrultudur. Nereye doğru gittiğinizdir, hedeflerinizdir, politikanızın tutarlılığıdır. Bunu yaptığınız sürece er veya geç hedeflerinize ulaşırsınız. Bir miktar belki ince ayarlar yaparsınız. Bir miktar zamanlama oynayabilir ama hedeflerinize doğru yürümeye devam edersiniz. Biz Orta Vadeli Programdaki çerçeveyle, mali çerçeveyle, yapısal reform çerçevesiyle Merkez Bankamızın ortaya koyduğu para politikası çerçevesinin son derece uyumlu olduğunu düşünüyoruz." şeklinde konuştu.


"Dönemsel birtakım inişler çıkışlar her zaman mümkün"

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, büyüme konusundaki revizyonun yüzde 0,5 düzeyinde olduğuna dikkati çekerek, bu revizyonda sıkı para politikasının etkisi kadar Türkiye'nin bölgesindeki jeopolitik gelişmelerinde bir miktar etkisinin olduğunu dile getirdi.


Önceki Orta Vadeli Programı ilan etmelerinin ardından öngöremedikleri birtakım gelişmelerin de söz konusu olduğunu ifade eden Yılmaz, "Bunun dışında bir etki de TÜİK revizyonundan kaynaklandı diyebiliriz. TÜİK geçen yılı 4,5'ten 5,1'e revize edince, bazı büyütünce, bu bazın 2024'e yansıması takdir edersiniz ki olumsuz yönde gerçekleşti. Dolayısıyla bunun da bir miktar etkisini görmüş olacağız." dedi.


Orta ve uzun vadede enflasyon ile büyüme arasında bir çelişkinin olmadığını bildiren Yılmaz, şöyle konuştu:

  • "Kısa vadede sıkıntılı geçici dönemler olabilir. Geçici dönemler itibarıyla büyüme enflasyonla mücadeleden bir miktar etkilenebilir. Ama bu geçici bir etkidir. Esas ilişki olumlu bir ilişkidir. Enflasyonun düştüğü bir ortamda, fiyat istikrarının sağlandığı bir ortamda öngörülebilirlik artmış olur, yatırım ortamı iyileşir, güven ortamı pekişir ve sağlıklı büyüme sağlarsınız. Büyümenin, arzın arttığı bir ortamda da yine enflasyonunuza katkıda bulunmuş olursunuz. Arz yönünü bir şekilde. Dolayısıyla burada temel bir çelişki görmüyoruz. Ama kısa dönemli, dönemsel birtakım inişler çıkışlar her zaman mümkündür. Bunları da öngörüyoruz. Yaptığımız revizyon çok büyük bir revizyon da değil bu arada. Gelişmekte olan ülkelerde de dünyada da büyümede çok böyle yüksek oranların olduğu bir dönemden geçmiyoruz."

"Tüm kesimlere büyümenin sonuçlarını yansıtmayı hedefliyoruz"

Yılmaz, Türkiye'nin dezenflasyon politikasına rağmen büyümesini belli bir oranda tutmayı başardığını belirterek, şunları kaydetti:

"Önümüzdeki dönemde büyüme açısından en büyük önceliklerimizden biri, büyümenin kompozisyonunu daha sağlıklı hale getirmek. Tüketimin, iş talep yönlü katkıların daha ılımlı hale geldiği ama dış talebin ön plana çıktığı, yatırımın, üretimin, ihracatın daha fazla destek verdiği bir büyüme kompozisyonu, büyüme stratejimizin yine çok önemli bir unsuru. Bu da kısa dönemde tüketimle ilgili daha alımlı bir tüketimi getirse de uzun dönemde aslında tüketimimizi de daha yüksek seviyelere çıkaracaktır. Üretmeden tüketemezsiniz. Ne kadar çok yatırım, üretim, ihracat yaparsanız sağlıklı tüketim altyapınızı da geliştirmiş olursunuz. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde bu sağlıklı büyüme politikasıyla Türkiye ekonomisi büyümeye devam edecek. Büyümenin nimetlerini de sosyal adalet ilkesiyle hiçbir kesimi kayırmadan, bütün kesimlere belli bir adalet içinde dağıtmayı öngörüyoruz. Kamu çalışanlarından emeklilere, çiftçilerden esnafa, toplumu oluşturan tüm kesimlere bu büyümenin, bu sağlıklı büyümenin sonuçlarını yansıtmayı hedefliyoruz. Enflasyonun düştüğü bir ortamda kalıcı refah artışı da mümkün hale geliyor. Aksi takdirde bugün yaptığınız bir artış üç gün sonra eriyip gidiyor. Dolayısıyla burada enflasyonun düştüğü bir ortamda kalıcı refah artışını sağlamayı öngörüyoruz."


"Bu yılın sonuna kadar piyasa beklentilerini esas alıyoruz"

Eğitim ve istihdam başta olmak üzere politikalarında vatandaşları kendi ayakları üstünde daha fazla duran, daha çok üreten, daha çok kazanan bir noktaya taşımayı hedeflediklerini vurgulayan Yılmaz, "Sosyal politika derken sadece desteklerden bahsetmiyoruz. Sosyal bünyeyi güçlendirmektir esas olan. Daha nitelikli, daha donanımlı bir genç nüfusu geleceğe hazırlamaktır. Bu çerçevede politikalarımızı şekillendiriyoruz." dedi.


Her OVP hazırlandıktan sonra tersine mühendislikle bir kur hesabı yapıldığını ve bunun kamuoyuyla paylaşıldığını anımsatan Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu:

  • "O yüzden buna bir açıklık getirmemizde gerçekten fayda var. Bizim dalgalı kur rejimimiz var. Döviz piyasalarıyla ilgili dalgalı kur rejimimiz var. 2001'de başladı ve devam ediyor. Dalgalı kur rejiminde ne bir kur tahminimiz var ne bir kur hedefimiz var ne de böyle bir irademiz söz konusu. Kuru esas belirleyecek olan piyasadaki arz ve talep şartlarıdır. Tabii ki spekülatif hadiseler olabilir, onlara müdahaleler olabilir. Onları tabii istisna görüyorum. Ama esas olan piyasadaki arz ve talep ve bunun oluşturduğu dövizin fiyatıdır. Bir doküman hazırlıyoruz bir taraftan. Bu dokümanda işte dolar bazında milli gelir var, kişi başına gelir var. Bir hesap yapmak zorundayız. Dolayısıyla burada ne yapıyoruz? Yöntemimiz şu; bu yılın sonuna kadar piyasa aktörlerinin beklentileri neyse, Merkez Bankamız onu hesaplıyor bir anketle, çalışmayla..."

Bu konuda piyasa aktörlerinin beklentileri neyse onu esas aldıklarını vurgulayan Yılmaz, "2024 yılı sonuna kadar esas aldığımız kur o. Ondan sonraki yıllar için ise 2025, 2026 ve 2027'de ise liranın ne değer kazanacağını ne değer kaybedeceğini varsayarak, bu şekilde bir hesap yapıyoruz. Fakat şunun da tabii ki farkındayız. Dezenflasyon politikası izlenen ülkelerde milli paraların genellikle avantajlı olduğunu daha fazla cazibe oluşturduğunu da biliyoruz. Ama biz hesap yapıyoruz ve bir kur tahmini yapmıyoruz. Sadece yaptığımız hesapları bir varsayımla paylaşmış oluyoruz. Varsayımımızı çok açık ve net ifade ediyorum. Bu yılın sonuna kadar piyasa beklentilerini esas alıyoruz. Gelecek yıl ve ondan sonraki yıllarda da dünya enflasyonu ve Türkiye enflasyonu farkını dikkate alarak ne değerlenen ne değer kaybeden değerini olduğu gibi koruyan bir para hesabıyla bu kur hesabını yapmış oluyoruz." diye konuştu.


"Yapısal reformları çok önemli bir başlık olarak görüyoruz"

Yılmaz, yapısal reformları çok önemli gördüklerini belirterek, şöyle devam etti:

"Bunu iki açıdan önemli görüyoruz. Birincisi, yapısal reformların somut sonuçları açısından, ikincisi de yapısal reform yapabilen ülkeler güven ortamını daha bir pekiştiriyorlar ve beklenti kanalıyla da kısa dönemli etkiler oluşturabiliyorlar. Dolayısıyla biz yapısal reformları önümüzdeki süreçte de çok çok önemli bir başlık olarak görüyoruz. YOİKK çerçevesinde, EKK bünyesinde diğer platformlarda bütün bakanlıklarımızla birlikte bunu yapmaya kararlıyız. Kritik sektörlerde özellikle makro politikalar dışında enerji gibi, tarım gibi, sosyal konut gibi birçok alanda reformlarımızla hem halkımızın refahını arttırmayı hem de makro istikrarımıza katkıda bulunmayı öngörüyoruz."


OVP'de büyümeyi ve istihdamı da koruyacak tedbirler alındı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan da enflasyonun düşürülmesi için uygulanan sıkı para ve maliye politikalarının bir sonucu olarak istihdamda geçici bir yavaşlamanın söz konusu olabileceğine dikkati çekti.


Bu sürecin, orta-uzun vadede sürdürülebilir büyümenin ve ekonominin yaratılabilmesi, aynı zamanda istihdamın da temelini oluşturduğunu vurgulayan Işıkhan, "Kalıcı istihdam artışı ve kalıcı refah için enflasyonun düşürülerek, enflasyonda kalıcılığın sağlanması bizim en önemli hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Tabii burada Orta Vadeli Programımız fiyat istikrarına odaklanırken, aynı zamanda büyümeyi ve istihdamı da koruyacak tedbirleri almaktadır." dedi.


"İşsizlik oranımız son 10 ayda yüzde 10'un altında gerçekleşti"

Dünyada işgücü piyasalarının sürekli bir dönüşüm içerisinde olduğuna dikkati çeken Işıkhan, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Biz de istihdamın sürekli artırılması noktasında bugün Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız da ifade etti, 32 milyon 600 bine yakın bir istihdamımız söz konusu, işsizlik oranımız son 10 ayda yüzde 10'un altında gerçekleşmiş durumda. Bu veriler aslında OVP'nin hedeflerine ne kadar da yaklaştığımızı göstermektedir.


Bunun yanında İşgücü Uyum Programları, istihdamın artırılması noktasında da bakanlık olarak çok önemli politikalar ve stratejiler uyguluyoruz. Bunların başında İşgücü Uyum Programı, iki hafta önce Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızın teşrifleriyle hayata geçirdiğimiz çok önemli bir program. Bu program da tarihimizde ilk kez uyguladığımız bir program. Bu program sayesinde daha az maliyetle, daha fazla istihdamın piyasada yer almasına katkı getireceğiz."


"Öğrenciler bizim için önemli bir hedef grubu olacak"

İşgücü Uyum Programı'yla 900 bin civarında istihdam hedefinin olacağına dikkati çeken Işıkhan, kamu hizmetlerinin yürütülmesi, istihdamın geliştirilmesi noktasında kontenjanları ayırdıklarını anlattı.


Bakan Işıkhan, şunları kaydetti:

  • "Bu çerçevede özellikle geri dönüşüm, evde bakım hizmetleri ve kamu hizmeti, aklınıza gelebilecek her türlü hizmetin sürdürülmesinde, özellikle çalışmayan, istihdama katılmak isteyen vatandaşlarımızı bu programımıza davet ediyoruz. Programımız yaklaşık olarak haftada 3 gün ve 22,5 saat olacak şekilde planlandı. Bu kapsam içerisinde öğrenciler bizim için önemli bir hedef grubu olacaktır. Onların işgücü piyasasına hazırlanmaları noktasında da bence önemli bir süreç olacaktır. En fazla 10 ay süreyle ve 140 fiili iş günü şeklinde planlıyoruz."

Program kapsamında kamu hizmetlerinin yürütülmesinde Milli Eğitim Bakanlığına 120 bin kontenjan ayırdıklarına değinen Işıkhan, "Buna şu an 83 bin dolayında bir başvuru yapıldığını gördük. Bu da programın şu aşamada çok iyi bir noktada olduğunu göstermektedir." dedi.


"Kadın, genç ve engelli istihdamının artırılması en önemli hedeflerimizden"

Kadın, genç ve engelli istihdamının artırılmasının en önemli hedefleri arasında yer aldığının altını çizen Işıkhan, "Bu makroekonomik dengeler sürdürülürken aynı zamanda bakanlık olarak hedefimiz, yeni işler yaratarak aynı zamanda İşgücü Uyum Programlarıyla birlikte piyasanın ihtiyaç duyduğu nitelikteki işgücünü, gençleri, kadınları piyasaya hazırlamak olacaktır." ifadelerini kullandı.


İş Pozitif Kadın İstihdamı Programı'nı başlattıklarını, buradaki oranın şu an 460 bine yaklaştığını, kayıtlı kadın istihdamının desteklenmesine yönelik Women-Up Projesi'ni 19 Ağustos'ta hayata geçirdiklerini ve başvuruları almaya başladıklarını anlatan Işıkhan, İŞKUR aracılığıyla sağlanan birçok desteğin bulunduğunu söyledi.


Bakan Işıkhan, şöyle devam etti:

  • "Aynı zamanda genç işsizliğin azaltılması, kayıtlı genç istihdamının desteklenmesi noktasında AB'den aldığımız bir bütçe var. Bunu daha önce ifade etmiştim, bu projeyi de hayata geçireceğiz. Aslında tüm bu uyguladığımız aktif istihdam politikalarımızla, iş gücümüzün hem yapısını, niteliğini geliştirmeyi hem de Türkiye Yüzyılı'nda ihtiyaç duyulan iş gücünün şekillenmesine çok önemli politika süreçlerini bakanlık olarak biz yerine getiriyoruz."

İŞKUR aracılığıyla çok önemli uygulamaları hayata geçirdiklerini, dijital dönüşüm, yeni nesil meslekler gibi işbaşı eğitim programlarının devreye alındığını, KALFA programının bulunduğunu aktaran Işıkhan, yürütülecek politikalarla istihdamı daha da geliştirmeye gayret edeceklerinin altını çizdi.

Ekonomi yönetimi, 2025-2027 dönemi Orta Vadeli Program'ın (OVP) Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde açıklanmasının ardından soruları yanıtladı.


Mehmet Şimşek, kısa vadede temel önceliklerinin dezenflasyon ve fiyat istikrarı olduğuna işaret ederek, fiyat istikrarı olmadan sürdürülebilir yüksek büyümenin sağlanamayacağını belirtti.


Şimşek, "Kalıcı refah artışı için, sürdürülebilir yüksek büyüme için mutlaka ve mutlaka enflasyonu düşük tek hanelere indirip, fiyat istikrarını sağlamamız lazım. Bu nedenle de önceliğimiz fiyat istikrarıdır. Kısa vadeli dezeflasyonun büyüme üzerine olumsuz etkileri olabiliyor. Ama şunun altını çizmek istiyorum. Bu, geçicidir." dedi.


Türkiye'nin önünün açık olduğunu, dezenflasyon ile birlikte büyümenin yükseleceğini vurgulayan Şimşek, şu ifadeleri kullandı:

  • "1990'lı yıllarda enflasyon hem yüksektir hem çok oynaktır. Yani inişli çıkışlıdır. Büyüme ortalama yüzde 3'ler civarındadır. 2000'li yıllarda enflasyon tek haneye inmiştir ve Türkiye'nin ortalama büyümesi yüzde 5,5'e yaklaşmıştır. Çok net bir şekilde enflasyonu düşük tek haneye indirmemiz yüksek büyüme için olmazsa olmaz ön koşuldur. Çünkü, ancak düşük enflasyon ortamında finansmana erişim daha kolay ve ülke ekonomisi daha öngörülebilir, yatırım ortamı daha elverişlidir."

⁠"Yönetilen ve yönlendirilen fiyat artışları hedef enflasyonla uyumlu olacak"

Şimşek, 2025 yılında negatif mali etkinin söz konusu olacağını dile getirerek, "Bütçe açığını azaltıyoruz. Bütçe açığının azalması demek enflasyonun düşürülmesine güçlü destek demektir. Bu sene öngördüğümüz bütçe açığının milli gelire oranı yaklaşık yüzde 4,9. Gelecek sene bunun yüzde 3,1'e düşecek olması demek muazzam bir negatif mali etkidir. Yani dezenflasyonu destekleyici demek." şeklinde konuştu.


Yönetilen ve yönlendirilen fiyat artışlarının hedef enflasyonla uyumlu olacağını kaydeden Şimşek, bunun programın esaslarından olduğunun ve dezenflasyonu desteklediğinin altını çizdi.


Şimşek, gelirler politikasının da 2025 yılında daha destekleyici olacağını bildirerek, maliye politikasının dezenflasyona çok güçlü destek sağlayacağını söyledi.


Bakan Şimşek, "Uyum noktasında zaten hiçbir tereddüdün olmaması lazım. Eş güdüm noktasında da böyle. Bizim amacımız, kısa vadede temel hedefimiz önce fiyat istikrarını sağlamak, sonra kalıcı refah artışını onunla birlikte sağlamak ve bunun daha adil dağılımı." dedi.


"Rantın vergilendirilmesi hususunda çalışmalarımıza devam edeceğiz"

Son 1 yıldır doğrudan vergilerin payını artırmak yani vergide adaleti sağlamak için önemli adımlar attıklarını ve atmaya devam ettiklerini anlatan Şimşek, vergide adaleti tesis etmek için vatandaşa ilave yük getirmeden vergi sistemini nasıl iyileştirdiklerine dair örnekler verdi.


Şimşek, vergi paketi kapsamında kurumlar vergisine dair düzenlemelerin de olduğunu anımsatarak, bunların sonuçlarının gelecek yıllarda alınacağına işaret etti.


Yatırım fonu ve ortaklıklarına, mevduata vergi getirdiklerini, kur korumalı mevduat (KKM) kapsamındaki mevduata şirketler için vergi avantajını kaldırdıklarını dile getiren Şimşek, aşağı yukarı, borsa hariç, bütün finansal enstrümanlara vergi uygulamasına başladıklarını belirtti.


Şimşek vergide adaleti sağlamaya yönelik hiçbir dönemde olmadığı kadar, son 1 yıl içerisinde, bir çaba olduğunu ifade ederek, şu ifadeleri kullandı:

  • "Bunu, tabii, muhalefet işte 'yükü vatandaş çekiyor' şeklinde, kendi perspektifiyle bir söylem içerisinde. Ama gerçekler bununla tutarlı değil. Gerçekler benim somut bir şekilde ortaya koyduğum net bir resmi yansıtıyor. Önümüzdeki dönemde de tekrar söylüyorum vergide adaleti sağlamaya yönelik, özellikle bazı istisnaların gözden geçirilmesi, indirimli oranların gözden geçirilmesi hususunda çalışmalarımıza sürekli devam edeceğiz. Rantın vergilendirilmesi hususunda çalışmalarımıza devam edeceğiz."

"Vergide adaleti sağlamak için en önemli konu kayıt dışılıkla mücadele"

Şimşek, vergide adaleti sağlamak için yapılan çalışmalara da değinerek, "Vergide adaleti sağlamak için bence en önemli konu kayıt dışılıkla mücadeledir. Programın esaslarından bir tanesi de kayıt dışılıkla mücadeledir. Çünkü kayıt dışılık en büyük adaletsizliktir." diye konuştu.


Son çıkan vergi paketinde önemli düzenlemeler olduğunun altını çizen Şimşek, şunları kaydetti:

  • "Özellikle, izaha davet gibi veya belli sektörlerde gidip denetimler üzerinden bunun sağlanması gibi. Biz gidip, diyelim ki Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak, kayıt dışı işletmelerde, günlük, ayda birkaç gün, yılda birkaç ay denetim yaparak hasılat tespitine gidiyoruz. O hasılat tespitini biz referans alacağız. Bakın, bu o kadar kritik bir adım ki herkes genelde işte 'Şu oran şuradan şuraya arttı' şeklinde bakıyor ama bence son vergi paketindeki en kritik adım buydu. Çünkü bizim hasılat tespiti üzerinden kayıt dışılıkla mücadelede elimiz güçlendirildi. Yüce Meclis'imize bu yetki için çok teşekkür ediyoruz. Bu, hakikaten önümüzdeki dönemde kayıt dışılıkla mücadelede elimizi güçlendiren bir adım."

"OVP ile TCMB'nin duruşu uyumlu"

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan da OVP'deki makro çerçeve ile Bankanın duruşunun uyumlu olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu:

"Program ile bütçe açığında ciddi bir gerileme öngörülüyor. Geçen yıl milli gelire oran olarak yüzde 5,2 olan bütçe açığının bu sene yüzde 4,9, önümüzdeki yıl yüzde 3,1 ve daha sonra da yüzde 3'ün altına inmesi bekleniyor. Bu durum dezenflasyon süreciyle uyumlu. Makro çerçeve açısından iyileşmeye baktığımızda da bunun önemli bir kısmının harcamalardan geldiğini görüyoruz. Harcamaların milli gelire oranı yüzde 27'den önce yüzde 25'e, sonra yüzde 24'e inecek. Dolayısıyla makro çerçeve olarak değerlendirildiğinde programın, dezenflasyon süreciyle uyumlu olduğunu değerlendiriyoruz."


Ekonomi yönetimi, 2025-2027 dönemi Orta Vadeli Program'ın (OVP) Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde açıklanmasının ardından soruları yanıtladı.


Bakan Kacır, ekonomide sağlıklı ve sürdürülebilir büyüme, küresel rekabet gücü artışı ve ithalat bağımlılığının azaltılması için etkin bir sanayi politikası çerçevesinde yapısal dönüşüm adımlarının atılmasının önemli olduğunu söyledi.


OVP'de de bu adımlara güçlü şekilde yer verildiğine işaret eden Kacır, "Yüksek katma değerli üretimi güçlendirmek bu adımların ana hedeflerinden biri. Hem üretimde hem ihracatta orta yüksek ve yüksek teknoloji ürünlerin payını artırmayı amaçlıyor ve bu doğrultuda önemli adımları hayata geçiriyoruz." diye konuştu.


Kacır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı'nın bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti tarihinde açıklanmış en kapsamlı ve en büyük ölçekli yatırım teşvik programı olduğunu dile getirdi.


Programın yenilikçi yüksek teknoloji alanlarına odaklanan yeni teknolojileri, rekabet gücünü sağlayacak ekonomik ölçeğe sahip olarak Türkiye'de hayata geçirmeyi, teknik ve mali yeterliliğe sahip yatırımları önceliklendirmeyi, teknolojik kazanım boyutu olan ve stratejik katma değer sağlayan yatırımları hayata geçirmeyi amaçladığını vurgulayan Kacır, şu değerlendirmede bulundu:


"Bu programla önümüzdeki dönemde küresel yatırımların, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının Türkiye'ye gelişini de hızlandırmayı sağlayacağız. Yine Merkez Bankamız ile hayata geçirdiğimiz ve bankamızın üç yıl içinde 300 milyar lira kaynak sağladığı Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi Programı'nı da tümüyle 284 yüksek teknoloji ürünü ve 261 yenilikçi teknoloji başlığına odakladık. Bu programın teknik ve stratejik değerlendirme süreçlerini de bakanlık olarak gerçekleştiriyoruz."


"İkiz dönüşüm" hedefi

Kacır, son dönemde uygulamaya alınan Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı ile de AR-GE'den seri üretime kadar TÜBİTAK, KOSGEB ve Bakanlık yatırım teşviklerini tek pencereden yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünlere yönelik sunduklarını anlattı.


Rekabet gücü için en önemli hedeflerden birinin de Türkiye'de ikiz dönüşümü hızlandırmak olduğuna dikkati çeken Kacır, şunları söyledi:


"İkiz dönüşüm dediğimizde dijital dönüşümden ve yeşil dönüşümden bahsediyoruz. Teknolojik altyapının kurulması, dijital becerilerin yükseltilmesi yönüyle dijital dönüşümde ve özellikle uluslararası düzenlemelere uyum yönüyle karbon emisyonunu azaltıcı yatırımların hızlanması yönüyle de yeşil dönüşümde önümüzdeki dönemde etkin adımları yine son dönemde ilan ettiğimiz Yeşil ve Dijital Dönüşüm Destek Programı ile sağlamayı amaçlıyoruz."


Kacır, OVP'de öngörüldüğü üzere verimliliği artırıcı başka önemli adımları da etkin şekilde atmaya devam edeceklerini ifade etti.


Planlı sanayi alanlarının gelişiminin en önemli çalışma alanlarından biri olduğunu vurgulayan Kacır, şunları kaydetti:

  • "Bugün Resmi Gazete'de yayınlanan reform niteliğinde değişimler içeren Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) Yönetmeliği'nde attığımız adımlarla önümüzdeki dönemde hem OSB'lerde altyapı kurulumlarını hızlandıracağız hem de sanayicilerimizin OSB'lerde yatırım yerine erişimini daha kolay ve mümkün hale getireceğiz. Yine OVP'de öngörüldüğü üzere AR-GE'ye yönelik faaliyetlerin TÜBİTAK ve KOSGEB gibi kurumlarımız eliyle güçlü şekilde desteklenmesi, KOBİ'lerin dayanıklılığının verimlilik odaklı yaklaşımlarla yükseltilmesi, teknoloji girişimciliğinin yükseltilmesi de önemli çalışma alanlarımızdan olacak. Teşvik sisteminde kapsamlı bir değişiklik hazırlığı içindeyiz ve burada da yine verimliliği artırıcı yaklaşımları esas alacağız. Beşeri sermaye sanayi politikalarımızın ana unsuru olmaya devam edecek ve önümüzdeki dönemde Milli Eğitim Bakanlığımız ve OSB'lerimiz, sanayicilerimiz arasındaki işbirliğini güçlendirici ve özel sektörün mesleki ve teknik eğitimde sorumluluğunu ve rolünü artırıcı adımları hayata geçireceğiz."

Yerli doğal gaz ve petrol üretiminde artış hedefi

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar da yerli petrol ve doğal gaz üretiminde artış hedeflediklerini belirterek, "Bu yıl ve 2025'te hedefimiz ham petrol üretimimizi yüzde 50 artırarak günlük 200 bin varile, doğal gazdaki üretimimizi 2025'te yüzde 50 artırarak günlük 10 milyon metreküpe, 2026'da ise yüzde 200'lük artışla bugünkü üretime göre günlük 20 milyon metreküpe ulaştırmayı hedefliyoruz." dedi.


Arz güvenliği, dışa bağımlılığı düşürme ve iklim değişikliğiyle ilgili Türkiye'nin uzun vadeli hedefleri kapsamında şekillendirilen politikaların yeni OVP döneminde de kararlılıkla uygulama hedefi bulunduğunu vurgulayan Bayraktar, yeni dönemde yerli ve yenilenebilir kaynakların en azami şekilde ekonomiye kazandırılacağını söyledi.


Bayraktar, OVP'deki cari açık hedefine de dikkati çekerek, şöyle konuştu:


"Özellikle enerji ve maden ithalatı maalesef ciddi boyutta yer kaplıyor. Biz enerji arz güvenliğimizi sağlarken aynı zamanda dışa bağımlılığı düşürerek cari açıktaki negatif etkiyi azaltmaya gayret ediyoruz. Yerli ve yenilebilir kaynakların en azami şekilde ekonomiye kazandırıldığı, aynı zamanda madenlerimizin katma değerli şekilde elbette çevreyle uyumlu iş sağlığı ve güvenliğini önceliklendirerek ekonomimize kazandırılması öncelikli konularımız arasında. Özellikle sanayicilerimiz için yeşil dönüşüm kapsamında birlikte çözüm arayışımız, Avrupa'ya ihracat anlamındaki sınırda karbon düzenlemesi hazırlıklarımız bu anlamda enerji politikalarımızı şekillendiriyor."


Yenilenebilir enerji kapasite artışında 2,5 kat hedefi

Bayraktar, program döneminde, yenilenebilir enerjide geçmiş 15 yıldaki kapasite artışının yaklaşık 2,5 kat fazlasının gerçekleşeceğini belirterek, şöyle devam etti:


"İnşallah bu yılı da ilk kez 5 bin megavat üzerinde bitireceğiz. Dolayısıyla bu geçmiş 15 yıldaki performansımızı neredeyse 2-2,5 kat artırarak bundan sonraki süreçte özellikle rüzgar ve güneş kaynaklarımızı devreye almayı hedefliyoruz. OVP'de de zaten ortaya konulan önemli hedeflerden bir tanesi bu."


Enerji sektöründeki reform çalışmalarına da değinen Bayraktar, "Özellikle yenilenebilir enerji, yerli kaynakları ve madenlerimizin devreye alınmasıyla alakalı çok yakın bir zamanda Meclisimizin gündemine getirmeyi düşündüğümüz izin süreçlerini kısaltan konu var. İzin süreçlerini kısaltmak suretiyle yatırımcıların bu alandaki önünü de açmaya hedefliyoruz." ifadelerini kullandı.


Bayraktar, doğal gaz ve elektrikte destekleri gelir grubuna göre daha etkin bir şekilde yeni dönemde planlamayı hedeflediklerini ve TPAO, BOTAŞ, Eti Maden ve EÜAŞ'ın da yeni dönemde farklı bir şekilde yapılandırılarak Türkiye'nin ekonomisine daha fazla katkı yapmasını hedeflediklerini sözlerine ekledi.


"Tarımsal üretimin artırılması konusundaki kararlılığı görmek mümkün"

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, sulama yatırımlarının tarımsal üretimi verimli şekilde yapmak için son derece önemli olduğunu aktardı


Aynı zamanda yapısal dönüşümlere de devam etmeleri gerektiğini vurgulayan Yumaklı, "Özellikle açıklamış olduğumuz planlı üretim, sözleşmeli üretim, işlenmeyen tarım arazilerinin tarımsal üretime kazandırılması, lojistik ve fire gibi bazı olumsuzlukların organize tarım bölgeleri yoluyla elimine edilerek buradaki hususların pozitif hale getirilmesi gibi konular, yine devam eden hususlar." dedi.


Yumaklı, şu anda kapalı devre sulama sistemlerinin oranının yüzde 35 olduğu bilgisini vererek, yaptıkları yeni sulama sistemlerinin tamamının kapalı devre sulama sistemleri olarak sürdüğünü bildirdi.


Buna bağlı olarak üreticilerin damla sulama sistemleri gibi yatırımlarının da yüzde 50'sini hibe programlarıyla kendilerinin karşıladığını belirten Yumaklı, şunları kaydetti:


"Burada komple bir sistemin dönüştürülmesi hususu var. Bizim halihazırda sulamaya açılmış olan alanımız 7,2 milyon hektar. 2028 yılının sonuna kadar yani 2024-2028 döneminde, sulamaya açacağımız alan 750 bin hektar, 2028'e kadar da halihazırda mevcutların da dönüştürülmesi yüzde 35'lerden yüzde 45'lere gelmiş olacak, böyle de bir hedefimiz var. 2025'te sulama bütçesine ayrılan rakamın artış oranı yüzde 83. Dolayısıyla OVP'de bahsedilen tarımsal üretimin artırılması konusundaki kararlılığı da buradan görmek mümkün."


"Yeni hedeflerle dış ticaret açığını azaltma gayreti içinde olacağız"

Ticaret Bakan Ömer Bolat ise ihracatta hedeflenen artışlara ulaşılabilmesi için atılacak adımlara ilişkin soruları yanıtladı.


2023 yılı gerçekleşmelerinin OVP hedeflerini büyük ölçüde tutturduğunu, 2024 yılı tahminlerinin de gerçekleştiğini vurgulayan Bolat, "Ekonomideki hedefler ve gerçekleşmeler, doğru ve olumlu yolda ilerlediğimizi gösteriyor." diye konuştu. Özellikle dış ticaret ve cari işlemler açığının kapanmasındaki olumlu gelişmelerle hem makroekonomik istikrara hem de net mal ve hizmet ihracatıyla ekonomik büyüme ve istihdam artışına katkı vermekten memnuniyet duyduklarını belirten Bolat, şunları bildirdi:


"Önümüzdeki süreçte mevcut çalışma programımıza devam edeceğiz. Aynı zamanda da yeni hedeflerle küresel büyümenin ve küresel ticaretin oldukça durgun olduğu bir ortamda dahi hem ihracatımızda artışa devam etmek hem de ithalatımızda kural dışı ve haksız rekabete yol açan uygulamalara karşı aldığımız, alacağımız tedbirlerle dış ticaret açığını azaltma gayreti içinde olacağız."


Bolat, Türkiye'nin hem mal hem de hizmet ihracatındaki artış trendinin devam ettiğini dile getirdi.


Son 15 ayda dış ticaret açığının 44 milyar dolar, cari işlemler açığının ise 41 milyar dolar azaldığını ifade eden Bolat, ağustos itibarıyla dış ticaret açığında yıllık 78 milyar dolarlık, cari işlemlerde de yıllık 16 milyar dolarlık gerileme olduğunu aktardı.


Bolat, hedeflerinin bu iyileşme sürecinin devam ettirilmesi olduğunu, katma değerli ihracatı ve e-ihracatı artırma yönündeki hedefler için de çalıştıklarını anlattı.


Bu alanlardaki destekleri artıracaklarını belirten Bolat, ticaret diplomasisiyle yeni pazarlar bulacaklarını, Türkiye'nin başta geleneksel pazarlar olmak üzere Avrupa Birliği'nden Körfez ülkelerine kadar birçok pazarda ihracat anlamında olumlu gelişmelere devam edeceklerine dile getirdi.


Bakan Bolat, hizmetler ihracatındaki artışı sürdürüp cari işlemler dengesinin iyileşmesine katkı vereceklerine de dikkati çekerek, "Önümüzdeki süreçte OVP hedeflerimizi son bir yılda olduğu gibi gerçekleştirme yolunda gayretlerimize devam edeceğiz." dedi.




#Ekonomi
#OVP
#Cevdet Yılmaz
11 gün önce