Gelecek yıl, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yüzüncü kuruluş yıl dönümünü kutlayacağız. Geçmiş yıllardan farklı olarak 29 Ekim 2023 tarihi ayrı bir öneme sahip olacak. Zira yüzüncü yıl ile beraber artık yeni bir dönemin kapıları aralanıyor. Şanlı tarihimizden alınan ilhamla; kendinden emin, daha sağlam, özündeki kudretin farkında, özgüveni yüksek bir şekilde yeni bir yüzyıla adım atılacak. Gençliğin ellerinde yükselecek, yarının güçlü Türkiye’sinin ilk adımının atılacağı bu yüzyıl “Türkiye Yüzyılı” vizyonuyla gelecek. Bu kapsamda tasarlanan logo, ince detayları ile oldukça dikkat çekicidir. On altı Türk devletini simgeleyen hilal şeklindeki on altı yıldız, ortalarında Türkiye’yi temsil eden tek yıldız ve asırlık Cumhuriyet’i betimleyen yüz ışık son derece anlamlıdır.
Yirmi beş, otuz yıl öncesinin Türkiye’si ile bugün arasında kıyas kabul edilemeyecek kadar büyük farklar vardır. Dünkü şartlarda “Anıtkabir’in bayrak direğinin ipinin yerli olması” ile övünürken bugün başta savunma sanayii ve sağlık sektörü olmak üzere dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almaktayız. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dediği gibi “dününü bilmeyen, bugününü anlayamaz, geleceğini de göremez.”
Öncelikli olarak, yamalı bohça haline gelen 1980 darbe anayasasının yerine sivil bir anayasanın yürürlüğe girmesi artık elzem hale gelmiştir. Yüz yirmi maddeden oluşan anayasa taslağı hazır durumda. Eğer Cumhur İttifakı genel seçimlerde değişimi sağlayacak çoğunluğu elde ederse, süratle yeni anayasa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayına sunulacaktır. Türkiye Yüzyılı vizyonunun dayanağını da bu yeni anayasa oluşturacaktır.
Kovid-19 küresel salgını, Rusya -Ukrayna Savaşı sonrası dünyayı derinden etkileyen kriz hiç kuşkusuz ülkemizi de etkisi altına almıştır. Haliyle gündemin birinci sırasında ekonomi gelmektedir. Bu doğrultuda bir süredir ardı ardına önemli hamleler yapılıyor. Faizlerin tek haneye indirilmesi, enflasyonun makul seviyelere getirilmesi amacıyla radikal tedbirler alınmaya devam edilmektedir. Bunun yanı sıra, yatırımlar hız kesmeden artırılırken ihracatta yeni rekorlar her ay güncellenmektedir. İstihdam, üretim ve ihracata dayalı yeni ekonomi modelinin olumlu sonuçları yavaş yavaş belirmeye başlamıştır. Sürecin başarıyla devam etmesi halinde, oluşacak güçlü ekonomi ile yeni yüzyılın en hayati sorunu çözüme kavuşacaktır.
Türkiye Yüzyılına doğru gidecek olan yola kısaca “Türkiye modeli” de diyebiliriz. Bu kapsamda, ülke çıkarları neyi gerektiriyorsa, tek bir yere bağımlı kalmadan herkesle görüşülmesi temel düsturdur. Sadece savunma sanayii alanında değil, ekonomi de dahil olmak üzere her sektörde tek bir ülke ya da birliğe bağımlı olmadan herkesle bir araya gelinmesi, Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda iş birliği yapılması ana kuraldır. Nasıl ki ABD’nin -parasıyla dahi- vermediği hava savunma sistemleri ihtiyacı Rusya’dan karşılanmışsa, başka kalemler de başka alternatifler aracılığı ile karşılanabilecektir. Bu doğrultuda, yeri geldiğinde Şanghay İşbirliği Örgütü ile veya BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ile ya da ASEAN (700 Milyar Dolarlık GSYİH’ye sahip Güneydoğu Asya Uluslar Birliği) ile gerekli ilişkiler kurulabilir. Bu adımları “eksen kayması” olarak tanımlamak maksatlıdır zira amaç, bir şekilde ihtiyaçların karşılanmasıdır. Belirli şartlar çerçevesinde herkesle görüşme stratejisi her ülke için geçerlidir. Burada odak noktası ülke çıkarları ve Türkiye’ye umut bağlamış, güven duymuş ve sırtını yaslamış mazlumlara sahip çıkmaktır.
Jeopolitik ve jeostratejik konumu itibarıyla Türkiye oldukça önemli bir ülkedir. Son iki üç yıldır baş gösteren küresel krizlerle bu durum daha net olarak ortaya çıkmıştır. Gerek enerji koridoru, gerekse tedarik zinciri gibi başlıklarda Türkiye “olmazsa olmaz” ülke pozisyonundadır. Türkiye ile yapılacak iş birliği Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Asya, Orta Doğu, Körfez ve hatta Uzak Doğu ülkelerinin çıkarınadır. Elbette bu seviyeye durup dururken gelinmedi. Sınır ötesi operasyonların yanında, Kafkasya’da, Libya’da, Körfez’de, Afrika’da yaptığı hamlelerle sahadaki gücünü ortaya koyması sonucunda Ankara her masaya eli güçlü şekilde oturmayı başarmıştır. Gündemi belirlenen bir ülke konumundan çıkıp gündem belirleyen bir ülke haline gelindi. Yirmi yıldır birçok badireyi, iç ve dış saldırıyı atlatmakla kalınmadı aynı zamanda büyük ve güçlü Türkiye yolunda stratejik hamleler yapıldı. Bugün, Dışişleri Bakanlığımız adeta diplomasi tarihini yeniden yazıyor. Türk Ordusu dünyanın sayılı güçleri arasında yerini aldı. Milli İstihbarat Teşkilatı dünyanın en etkili ajanları arasında ilk sıralarda bulunuyor. İçişleri Bakanlığı hem emniyet hem de göçmenler konusunda müthiş işlere imza atmaya devam ediyor. Milli Teknoloji Hamlesi doğrultusunda ilerleyen Savunma Sanayii ise şampiyonlar ligi seviyesine geldi, parmakla gösterilerek gıpta ediliyor. Türkiye Yüzyılı da geçmişten gelen bu güçlü alt yapı ile başlıyor. Balkanlarda, Avrupa’da, Kafkasya’da, Orta Asya’da, Orta Doğu’da, Afrika’da, Körfez’de, Latin Amerika’da, -teşbihte hata olmaz kabilinden- son yirmi yılda yapılan ekimin hasadı yeni yüzyılda yapılacaktır.
Bugün Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşıtı isimler dahi yaşadığımız ya da önümüzdeki dönemde yaşanması kuvvetle muhtemel küresel krizlerde Erdoğan liderliğinde bir Türkiye’nin olmasını istemektedirler. Yıllardır kapıda bekleyen Ukrayna krizi karşısında önlem almakta aciz kalan AB’nin en büyük eksilerinden biri öngörüsü yüksek güçlü bir liderden yoksun oluşudur. Bu durum Avrupa ana akım medyasının önde gelen gazetelerinde yayımlanan makalelerde ya da televizyonlardaki tartışma programlarında sıklıkla gündeme getirilmektedir.
Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleriyle, “Türkiye Yüzyılı sadece milletimizin değil, bölgemizle ve dostlarımızla birlikte tüm insanlığın önünde açılan yepyeni bir ufkun müjdecisidir.” Bu yeni ufuk ise gençlere emanet… Türkiye Yüzyıl’ında devraldıkları bayrağı inşallah çok daha ileriye taşıyacaklar.