|

Spekülatif bir deneme: Biz Trump’ı sevmedik (mi?)

Yeni Şafak ve
04:00 - 21/11/2016 Pazartesi
Güncelleme: 20:42 - 20/11/2016 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Muhammed Yâsir Okumuş - Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi


"Hiçbirimiz bu sonucu beklemiyorduk.” Oyların sayılmasında sona yaklaşılırken BBC ekranında sıklıkla tekrar edilen cümle buydu. Dünyanın dikkatle takip ettiği seçimlerin sona ermesiyle Donald Trump Amerika Birleşik Devletleri'nin 45. başkanı seçildi. Anketlerin önemli kısmının öngör(e)mediği bu sonucun ne anlama geldiği üzerine ilerleyen günlerde pek çok yazı yazılacaktır. Türkiye'de artan Trump sempatisi –sempati kelimesinin problemli olduğunun farkında olmakla birlikte, bunu göreceli bir tercih çerçevesinde kullanıyorum- ise üzerinde ayrıca düşünülmesi gereken bir durum. İlerleyen günlerde bu sempatinin artıp/azalacağını göreceğiz, ancak bugünkü durumu anlamak için Hillary Clinton ve Donald Trump figürlerinin Türkiye kamuoyunun hafıza ve vicdanındaki izdüşümlerine bakmak gerekiyor.



Hillary Clinton, Türkiye'nin yakından tanıdığı bir isim. Eski başkan Bill Clinton'ın eşi ve birinci Obama döneminin dışişleri bakanı. Demokrat Parti'nin başkan adayı olması siyasal duruşu hakkında üç aşağı beş yukarı bir fikir veriyor olmalı. Obama döneminin büyük oranda devamı niteliğinde bir başkanlık vadeden Clinton bu açıdan Türkiye ve daha geniş manada Ortadoğu için Obama tipolojisini pek de aşamadı. Arap Devrimlerinin başlangıcından beri ABD'nin bölge politikaları dile getirmekten ve dayatmaktan çekinmediği değerlerini taşıyamayacak kadar ikiyüzlü idi. Özellikle Obama dış politikasının Mısır'daki darbeye ve Suriye'deki iç savaşa yaklaşımı bölge halkları açısından tam bir hayal kırıklığı oluşturdu. Bu coğrafya açısından Clinton ismi bu “ikiyüzlü” çizgiyle hemhal olmak gibi bir dezavantaja sahip.



KESKİN ÇIKIŞLARIN BAŞKANI


Başkan adaylığı sürecinde tanıdığımız Donald Trump, içimizi ürperten keskin çıkışları ile dikkat çeken bir isim. ABD'deki azınlıklar hakkındaki ırkçı söylemleri uzun süre dünya kamuoyunun gündemini işgal eden Trump, bu açıdan bakıldığı zaman Türkiye'de olumsuz bir imaja sahip(ti). Özellikle Müslümanlara dair İslâmofobik açıklamaları bizim açımızdan önem arz ediyor. Amerika'da yaşayan Müslümanlar için olduğu kadar, Ortadoğu'nun içinden geçtiği sıkıntılı günlerde yeni Amerikan başkanının bu coğrafyaya ve Müslümanlara bakışı gelecek açısından önemli. Bu noktada Trump'ın durduğu yer pek de umut verici değil.



Bütün olumsuz söylemlerine rağmen Trump'ın popülaritesinin artması ise enteresan bir durum olarak yorumlanabilir. Bunun arkasında dört sebep olabilir. İlki, yukarıda bahsettiğimiz sebepler dolayısıyla Türkiye kamuoyunun Clinton'a yönelik ikiyüzlü algısının Demokrat Parti adayının hanesine eksi puan olarak yazılması. Clinton Türkiye'ye bir şeylerin değişeceği hissini vermekte başarısız oldu. Buna karşın Trump'ın avantajı muhtemelen şudur: açık ve net olması. Son zamanlarda sıklıkla duyduğumuz bir ifade bu: “Kartlarını açıkça ortaya koyan” bir Trump figürüne karşı “içi dışı bir olmayan” Clinton. Irkçılığını, İslâmofobikliğini gizleme ihtiyacı hissetmeyen, bunu mitinglerinde haykıran ve aldığı destek dolayısıyla belki de bildiğimiz ama dillendirmekten geri durduğumuz “Amerika'nın” yüzü Donald Trump.



Türkiye'de Amerikan başkan adaylarını konuşmak demek doğal olarak bu adayların Türkiye'ye bakışını konuşmak anlamına geliyor. Tam da burada Clinton ve Trump'a yönelik algıların kırılmasındaki ikinci etken sahneye çıkıyor: 15 Temmuz darbe girişimi. Batı'nın darbe sonrası takındığı ikiyüzlü tavır Türkiye'de şu sıralar Batı'ya bakışta pek çok şeyi değiştirmiş görünüyor. Özellikle “stratejik ortağımız” ABD'nin darbeyi kınamak bir yana, medya vs. üzerinden destekler nitelikte davranışlarda bulunması Türkiye açısından “yıkıcı” bir etki yarattı. Öyle görünüyor ki, 15 Temmuz iki başkan adayına bakışımızı ciddi manada etkiledi. Bir yanda 21 Temmuz'da New York Times'a verdiği röportajda darbeyi yanlış bulduğunu açıkça ilan eden ve darbe girişimini küçümsemeye çalışan iddiaları reddeden Donald Trump; diğer yanda net bir duruş ortaya koymayan, demokrasiye ve insan haklarına dair bir şeyler geveleyen, itidalli olma çağrısında bulunan Hillary Clinton. Bu husus Trump'ın imajını olumlu anlamda değiştirirken, Clinton algısına bir darbe vuruyordu.



FETÖ-CLINTON İLİŞKİSİ


15 Temmuz sürecinden söz açılmışken üçüncü noktayı dile getirmekte fayda var: Türkiye'deki başarısız darbe girişiminin arkasındaki FETÖ'nün Hillary Clinton ile ilişkisi. FETÖ'nün 2007 yılından itibaren Clinton kampanyasını maddi olarak desteklediği bilinen bir gerçek. Clinton ile Obama 2008 seçimleri öncesi Demokrat Parti'nin adayı olabilmek için birbirleriyle yarışırken FETÖ tarafını açıkça belirlemiş ve Clinton'a yüklü miktarda para bağışında bulunmuştu. FETÖ bu desteğini Trump karşısında da yineledi. Uluslararası medyanın bu iddialar merkezinde yönelttiği sorulara net bir yanıt vermekten kaçınan Clinton, ilginçtir ki bu iddiaları yalanlamadı da. Bu durumun Türkiye'nin Clinton algısı için nasıl bir kırılma yarattığını tahmin etmek güç olmasa gerek. Şu soruyu da soralım, muhtemel Trump kabinesinin savunma bakanlığı için öne çıkan isimlerden Michael Flynn'in Fethullah Gülen'in iadesine yönelik “umut verici” açıklamaları kimin imajına olumlu katkı sağlıyor?



Son husus Trump'ın bütün bir Trump karşıtlığına rağmen seçimleri kazanabilmiş olması. Amerikan medyasının, anket şirketlerinin, Hollywood yıldızlarının, hatta Google'ın Clinton'cı ve Trump karşıtı çalışmalarına rağmen kazanmayı başarmış bir Trump var karşımızda. Amerika'nın kabullenmekte zorlandığı bir gerçeği, görmezden geldiği karanlık tarafını kucağında bulması, ırkçı ve İslâmofobik bir figürün Amerikan başkanı olması bize ne hissettirmiş olabilir acaba? Amerikan rüyası sona mı eriyor diye sormadan edemiyor insan. Evet, Donald Trump Amerika Birleşik Devletleri'nin yeni başkanı. Seçim sürecinin başında Türkiye'deki pek çok kesim tarafından daha olumlu bir imaja sahip olan, en azından mevcut adaylar içerisinde ehven-i şer olarak nitelenen Hillary Clinton bu pozisyonunu koruyamadı. Buna karşın ırkçı ve İslâmofobik Trump'ın elle tutulabilecek tek bir özelliği var: net olması. Bütün bu yazılanlar ABD'deki seçimlerin neticesine İslâm dünyasının Türkiye'sinden bir bakış. Allah, ABD'deki Müslümanların yardımcısı olsun.



Şimdi, başlıktaki soruyu cevaplayalım. Trump'ı sevmedik ve fakat muhatabımızın kim olduğunu biliyoruz.



#Donald Trump
#Clinton
#FETÖ
8 yıl önce