|

Başıboş köpek sorunu: Üzüm mü yenecek, bağcı mı dövülecek?

04:00 - 28/06/2024 Cuma
Güncelleme: 12:22 - 28/06/2024 Cuma
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv
Fatma Türk Toksoy - Araştırmacı Yazar

Başıboş sokak köpekleri konusu gündemden hiç düşmemekte. Oysa ki, bu köpek meselesi ülkemiz için yeni değildir. Daha önceleri Sultan II. Abdülhamid hatta II. Mahmud dönemine varan zamanlarda da karşı karşıya kalınmıştır. O günlerde “medeniyet” söylemleriyle “İstanbul sokaklarındaki köpekler toplatılmalı” diyen bir takım yazar çizer ve İttihad Terakki siyaset tayfası köpekler toplatıldıktan sonra bambaşka bir tavır takınmış ve bu defa “Ah ne yazık! Caniler, masum hayvanlara neler yapmaktalar!” söylemiyle konuyu siyaset malzemesi haline getirmişlerdi.


HEM NALINA HEM MIHINA

Osmanlı dönemi İkdam gazetesi “İstanbul şehrini şark şehirlerinin en elim ve en fenası haline getiren bir şey varsa o da sokak köpekleridir.” diye yazarken, İttihatçı mason Abdullah Cevdet; “Sürekli kan ve irin kusup bütün güzellikleri kaçıran köpeklerden, bedbaht ve güzel İstanbul’umuzu ne zaman kurtaracaksınız?” diye sormuştur.

“Avrupa’nın müterakki ve mamur beldelerinin sokaklarında köpekler başıboş dolaşmıyor, bizde niçin dolaşsın?” zihniyetiyle Kuduz hastalığı ve Müslümanların merhametinin sorgulanması ve bu sorunun siyasete alet edilmesi; kitap, gazete ve mizah dergilerinde yer almak için yarışmaktaydı. Sonunda köpekler Hayırsız Ada dâhil değişik yerlere toplanıp sürgün edildi. Jön Türklerin Abdülhamid’le birlikte köpekleri de şehirden uzaklaştırdığını belirten Mille’in haddi aşan ifadeleri, kaç köpek vardır istatistiğine kafa yoran yazarlar, 45 bin, 50 bin hatta 100 bin köpeğin sürüldüğüne dair itiraflar gazetelerde yerini almıştı. Önce köpeklerden kurtulmak istenmişti sonra da sürgüne gönderilen köpeklerin durumlarının içler acısı olduğundan bahsedilerek bu kararı eleştirilmeye başlamışlardı.

Yani hem nalına hem mıhına vurularak köpekler bazı art niyetlilerin planının bir parçası olmuştu. Türkleri, devleti, Müslümanları aşağılamak için güzel bir sermaye bulan hatta o sermayeyi bizzat kendileri oluşturan Batılı seyyahlar, karikatüristler, yazarlar, misyonerler, bu defa da Hayırsız Ada’ya sürgüne gönderilen köpekleri kayıklarla ziyaret edip gözlemliyorlar, fotoğraflıyor haberleştiriyorlar ve köpeklerin acınası hallerde olduklarından bahsederek yine Türkleri Devleti’ni, Müslümanları ve Türkleri aşağılamaya çalışıyorlardı. Köpekler sokaklarda iken rahatsız olan bu taife, Hayırsız Ada’da sürgüne gönderilmesinden de rahatsız olmuşlardı. Mesele üzüm yemekten çok bağcıyı dövmek gibiydi…


1932 TAMİMİ

Başıboş köpek sorunu Cumhuriyet döneminde de vuku buldu. Sorun içinden çıkılmaz bir hal alınca bazı önlemler alındığı fakat bu önlemlerin hayli acımasız oldukları yine gazete sayfalarına yansımış. 7 mayıs 1930 tarihli Yarın gazetesinde “İstanbul Köpekleri Daha İnsani Şekilde Öldürülmelidir” başlığı ile yayımlanan haberde, belediyelerin sokak köpeklerini itlafa başladığı ancak bu itlaf ameliyesinin pek feci ve acıklı sahnelere sebebiyet verdiğinden söz edilmiş. Meşrutiyet döneminde Hayırsız Ada’ya köpeklerin sürgün edilmesiyle çok da hayırlı bir sonuca ulaşılamayınca daha keskin ve katı kararlar alındığı ve köpeklerin Belediye talimatnamesinin 12. Maddesi mucibince itlafına karar verildiği anlaşılmakta. Belediye talimatnamelerinde geçen itlaf yönteminin daha sonra tüm yurda yayılması Atatürk’ün genelgesiyle yasalaşır. 13 Haziran 1932 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Tamim”de şu satırlara rastlamaktayız:

“Yapılacak mücadelede şu esaslar takip edilecektir. Sahipsiz olan bütün köpekler itlaf edilecektir. Şehir ve kasabalar dâhilinde beslenen sahipli köpekler; hiç bir suretle başı boş olarak mahalle aralarında, çarşı ve pazarda dolaştırılmayacaktır. Dolaştırmak isteyenler hayvanın ısırmasına mahal bırakmamak üzere ağız ve burnuna birer maske takmaya mecbur tutulacaklardır. Bu hususun şehir ve kasabalar dâhilinde belediyeler tarafından neşir ve ilânı ile şiddetli murakabe edilmesi ve muhalif hareket edenler hakkında belediyece ceza tatbik edilmesi icap eder. Maskesiz görülecek köpeklerin itlaf edileceği de halka tefhim edilecek ve bunu müteakip maskesiz dolaştığı görülen köpekler itlaf edilecektir.”

Fakat görünen o ki, aradan geçen yıllarda yeniden başıboş köpek görülmeye devam etti. 29 Mayıs 1935 tarihli Haber Gazetesi’nde, sayfa 10’da Gezgin Haberci imzalı “Köpek Korkusu, Bakırköy’den Eyüp’e Kadar Halka Göz Açtırmıyor” başlıklı yazıda sokak köpeklerinden serzenişte bulunulmuş ve yazı şu şekilde sona ermiş:

“Bu köpoğlu köpekleri artık sıkı bir zapturapt altına aldırmalı! Neredeyiz yahu, dağ başında mıyız? Burası İstanbul, Köroğlu’nun Çamlıbel’i değil! Ha! Şunu da söyleyeyim: Bu dediğim yerlerdeki köpek merakı bağ bahçeyi muhafazadan ziyade bir görenek, sözüm ona bir süs halini almıştır.”

1940 yılında Vatan gazetesinde yer alan bir başka haberde de “Sokaklarda Köpekler Çoğaldı” başlığı ile yayımlanan haberde köpeklerin gruplar halinde saldırdıklarından bahsedilmiş.

Görüldüğü üzere zaman zaman karşı karşıya kaldığımız bu sorun bugün yeniden gündemimizde. Maalesef nasıl bir çözüme ulaşacağı tartışılırken yeniden farklı çevrelerce siyasi bir malzeme olarak kullanıldığına şahit oluyoruz. Samimi niyetlerle muhalefet eden ve çözüm önerileri sunanlar müstesna, acaba bazıları üzüm yemek yerine bağcıyı mı dövüyor?


#başıboş köpek
#sokak
#saldırı
3 gün önce