Suriye’de muhaliflere yönelik 2014 yılında başlatılan suikast dalgası, birbirine ‘düşman’ güçlerin ittifakıyla yürütüldü. Önemli komutanların bir bir ortadan kaldırılıp PKK ve DEAŞ’a alan açıldığı o dönem BAE, Suud, İsrail, ABD, Rusya ve Esed birlikte hareket etti.
Yeni Şafak, Suriye’nin en büyük muhalif askeri gruplarından Ahrar’uş Şam ve Ceyş’ül İslam komutanlarına yönelik suikastların perde arkasına ulaştı. Esed rejimine karşı mücadele eden grupların birleşerek oluşturduğu İslami Cephe’de 2014-2016 yılları arasında görev alan Ebu Ali, kritik isimlerin suikast sonucu öldürülmesi olayında rejim güçlerine gereken tüm istihbaratı Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) verdiğini söyledi.
En büyük muhalif gruplardan Ceyş’ül İslam (İslam Ordusu) Komutanı Zehran Alluş, 25 Aralık 2015 tarihinde Şam’ın Doğu Guta bölgesinde uğradığı hava saldırısında şehit oldu. Rejime karşı savaşan grupların önde gelenlerinden Ahrar’uş Şam’ın (Şam’ın Özgürleri) lideri Hasan Abbud ve 45 üst düzey isim de 9 Eylül 2014 tarihinde İdlib’de grup karargahında yaptıkları toplantı esnasında kimyasal bombayla saldırıya uğrayarak şehit düştü. Aslen Şamlı olduğunu kaydeden ve İslami Cephe’de 2 yıl görev yaptığını belirten Ebu Ali, sözkonusu suikastler için bilgi sağlayan BAE’nin muhaliflere dönük ihanetlerinde Suud istihbaratının da kullanıldığını iddia etti.
Esed rejimine karşı ayaklanmanın çıktığı ilk dönemden itibaren sahada örgütlenen muhaliflerin Suudi Arabistan’dan önemli destek gördüğünü vurgulayan Ebu Ali, bu dönem zarfında Albay Ebul Kasım isimli bir Suud istihbarat şefinin sahada etkin rol üstlendiğini ifade etti. Şam’da İslam Ordusu Komutanı Zehran Alluş’un katledilmesinden Ahrar’uş Şam karargahının vurulmasına, PKK ve DEAŞ’ın sahaya sürülmesinden muhaliflere yönelik kurulan tuzaklara kadar birçok konuda önemli bilgiler veren Ebu Ali, o dönem yaşananları şu sözlerle anlattı:
“Komutan Alluş’un tek iletişim aracı Suudiler tarafından kendisine verilen özel bir uydu programıydı ve Şeyh Alluş’un konvoyunu bu sistem üzerinden takip ederek bombardıman icra ettiler. Olay sonrası yapılan tetkiklerden çıkan sonuç, yer tespiti konusunda bilgilerin önce BAE’ye ulaştırıldığı ve sonrasında BAE Dışişleri Bakanı Abdullah Zayed tarafından Beşşar Esed’in kardeşi Mahir Esed’e verildiği yönünde oldu. Ayrıca 2014 yılında Ahrar Emiri Hasan Abud ve 45 arkadaşına yönelik katliamda da Muammed Bin Zayed ve kardeşi Abdullah’ın parmağı olduğunu biliyoruz.”
“Savaş döneminde müttefik olarak bildiğimiz bazı güçlerin aslında farklı hedefleri olduğunu 2015 yılı başından itibaren daha net anlamaya başladık. Savaş döneminde müttefik görerek paylaştığımız bazı bilgilerin İsrail’e aktarıldığını da yine 2015 sonrası öğrendik. Zehran Alluş’un konum bilgileri başta olmak üzere bizimle birlikte olduğunu düşünerek paylaştığımız başka mahrem hususların da İsrail gizli servisine ulaştırıldığını öğrendik. Saldırı sonrası net olan durum, İsrail, BAE, Rusya ve Esed rejiminin Alluş’un katledilmesi sürecinde dolaylı ya da direkt işbirliği içerisinde olduğu gerçeğiydi.”
“Ahrar’uş Şam özelinde muhalif kanada yönelik sabotajların başladığı dönem, aynı zamanda PKK-PYD ve DEAŞ terör örgütlerinin sahaya aktif olarak sürülme dönemleridir. Buna paralel olarak da direniş cephesinin gerileme sürecinin de başlangıcıdır. Bu suikast ve sabotaj süreci aslında 14 Kasım 2013’te Liva el-Tevhid Grubu Komutanı Abdulkadir Salih’in Halep-Medreset’ül Müşhad’da şehid edilmesiyle başladı. Bu zincire Halid es-Suri gibi birçok kritik isim eklendi. Üstelik katledilme biçimleri hemen hepsi aynı yöntemlerle gerçekleşti.”
İslami Cephe yetkilisi Ebu Ali: “Ahrar’uş Şam’ı bitirmeyi hedef alan dönem, Suriye için en kritik zaman dilimiydi. O günlerde muhalif cephe ülke genelinde ilerliyordu ve Ahrar’uş Şam, İdlib-Cisr’eş Şuğur üzerinden Lazkiye’ye büyük çaplı bir operasyon hazırlığı yapıyordu. Bu operasyon başarıya ulaşırsa bir yandan Esed manevi başkentini kaybedecek diğer yandan da ülke genelinde kontrolünden çıkmış toprağın oranı yüzde 70’e ulaşacaktı. Ancak 9 Eylül 2014 saldırısı ile Ahrar’uş Şam’ın tüm komuta kademesiyle birlikte siyasi yöneticileri ve hareketin kurucu komutanı şehid edildi ve tüm planlar altüst oldu."