logo
EDISYON:

Evet yine Solingen

04:0025/09/2024, Çarşamba
G: 25/09/2024, Çarşamba
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv

Son göçmen karşıtı dalgayı anlamamız için 25 Ağustos Pazar günü Solingen’e dönmemiz gerekiyor. “Yine mi Solingen?” demeyin. Evet, yine Solingen! Kundaklamaları, patlamaları, bıçaklı saldırıları ile gizli servisler laboratuvarına dönüşen bu küçük sevimli şehir şu an Avrupa’nın gündemini belirleyecek tartışmalara neden oluyor. Bir zamanlar çatal ve bıçakları ile her ailenin gönlüne taht kurmuş 250 bin nüfuslu şehir bu kez yine bıçakları ile gündemde. Maharetli ellerde sofraları sanat eserine dönüştüren Solingen bıçakları, art niyetli insanların elinde bir ölüm makinesi işlevi görüyor.

Ahmet Özay

Türkiye kamuoyuna Alman-Yunan, Polonya-Avusturya, Çek-Alman gerilimi olarak yansıyan kontrolsüz göç ve Schengen bölgesinde yeniden sınır kontrollerine başlanması tartışmaları her geçen gün kızışıyor.

Almanya odaklı olarak gündeme gelen, sınır kontrollerinin yeniden başlaması önerilerine Almanya’nın komşuları nasıl tepki veriyor?

Almanya göçe karşı tutumunu sertleştiriyor. Sınır kontrollerini genişletiyor ve suç işleyen sığınmacıların sınır dışı edilmesini hararetle gündeme getiriyor.

Tartışmaların temelinde Almanya’da yaşanan bıçaklı saldırılar serisi var. Kuzey’den Güney’e domino etkisi yaratan göçmen karşıtlığı, artık açık bir göçmen düşmanlığına dönüşmüş durumda.

Öylesine sokaktaki insanları etkisi altına almış ki bu kin karşımıza Bodrum Akyarlar’da sitelerin önündeki alana dalan Yunan hücum botu olarak çıkıyor.


SOLİNGEN BIÇAĞI

Son göçmen karşıtı dalgayı anlamamız için 25 Ağustos Pazar günü Solingen’e dönmemiz gerekiyor. “Yine mi Solingen?” demeyin. Evet, yine Solingen!

Kundaklamaları, patlamaları, bıçaklı saldırıları ile Avrupa’da gizli servisler laboratuvarına dönüşen bu küçük sevimli şehir… Şu an Avrupa’nın gündemini belirleyecek tartışmalara neden oluyor. Bir zamanlar çatal ve bıçakları ile her ailenin gönlüne taht kurmuş 250 bin nüfuslu şehir bu kez yine bıçakları ile gündemde.

Maharetli ellerde sofraları sanat eserine dönüştüren Solingen bıçakları, art niyetli insanların elinde bir ölüm makinesi işlevi görüyor.

Ağustos ayının son haftasında Solingen’de düzenlenen bir LGBT festivalini hedef alan saldırgan 3 kişiyi boğazından bıçaklayarak öldürüyor. Kısa bir soruşturmanın ardından saldırganın Solingen’de yerleşik Suriyeli sığınmacı olduğu anlaşılıyor. Polisçe bilinen, hakkında sınır dışı kararı bulunan bir yabancı, nasıl oluyor da elini kolunu sallayarak katliam yapma fırsatı ediniyor? Bu soru henüz cevabını bulmuş değil. Kesin olan bir şey var ki, o da Almanların sosyal merhamet duygusu, toplumuna derin bir intikam hançeri olarak geri dönüyor. Diğer Avrupa ülkelerinde pek emsaline rastlayamadığımız bir bıçaklı hesaplaşma sendromu Almanya’da her geçen gün yaygınlaşıyor.


BÜYÜK HAYAL KIRIKLIĞI

Ülkenin merhamet duygusunun topluma şiddet eylemleri şeklinde yansıması halkı da çileden çıkarıyor. Saldırganlaştırıyor. İrili ufaklı birçok olayda, yabancılar da Alman ırkçılarının hedefi haline geliyor. Her ne kadar İngiltere benzeri olaylar yaşanmasa da... Yaşanmıyor, zira Almanya tam bir denetim toplumu. Bazılarına göre ise bir polis devleti. Bu nedenle Almanya kitlesel tepkilere müsait bir ülke değil. Dolayısıyla sokağa yansımayan halk tepkisi, yabancılara karşı hoşgörülü bir tutum içerisinde olan koalisyon hükümetini hedef alıyor. Hükümet de kitlelerin tepkisini diğer Avrupa Birliği ülkelerine yansıtıyor. Almanya’ya kayıt dışı göçmen girişi denilince ilk akla gelen ülkeler Polonya ve Yunanistan oluyor.

Almanya’nın yeniden sınır kontrollerini öngören Schengen’i kısmen devre dışı bırakan yaklaşımı en çok komşu ülke Hollanda’dan destek alıyor.


HOLLANDA ETKİSİ

Hollanda’daki sağcı hükümet, Almanya’nın sosyal demokrat Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser’in şaşırtıcı, ama mantıklı bir hamlesi olarak gördüğü bu adımını övüyor. Ancak Geert Wilders’in sağ popülist “Özgürlük Partisi” (PVV) ayrıntılı bir değerlendirme yapmadan, genel ifadelerle göçün sınırlandırılması gerektiğini vurguluyor ve Almanya’ya destek veriyor. Wilders’in kendisi de seçim kampanyası sırasında “sınırları kontrol edeceğini” ve örneğin Almanya’dan gelen göçmenleri geri çevireceğini açıklamıştı.

Ancak, Hollanda’da sınır kontrollerinin başlatılması girişimi kuşku ile karşılanıyor. Hükümet, iş dünyasının nefesini ensesinde hissediyor. İşveren örgütleri on binlerce sınır ötesi yolcuyu ve öğrenciyi uzun bekleme süreleriyle yabancılaştırmamak konusunda hükümeti uyarıyorlar. Bir örnek vermek gerekirse her gün yaklaşık 100 bin kamyon sadece Almanya ile Hollanda arasındaki sınırdan hiçbir kontrol olmaksızın karşılıklı olarak geçiş yapıyor. Tedarik zincirlerinin kesintiye uğrayabileceği uyarısında bulunan Hollanda Nakliyeciler Birliği TLN’ye göre sınırda her bir saatlik bekleme süresi kamyon başına 100 avroya mal oluyor. Hollanda’daki aşırı sağcı dalga ülkenin liberal kimliği ile çelişiyor.


AVUSTURYA MESAFELİ

Avusturya’da hükümet Almanya’daki göç tartışmalarından olumsuz etkileniyor. Bunun nedeni aşırı sağcı FPÖ’nün anketlerde önde gidiyor olması. Toplumun daha da sağa kayması endişesi. İçişleri Bakanı Gerhard Karner (ÖVP), ülkesinin Almanya’nın sınırlarında reddettiği hiçbir sığınmacıyı kabul etmeyeceğini açıkça ifade etti. Bu Avusturya’nın Almanya’nın reddettiği sığınmacıların başka bir ülkeye yönlendirileceği anlamına geliyor.

Almanya içinde bulunduğu çıkmazı aşabilmek için acil durum maddesine başvurmayı gündemine alıyor ve milli hukuku Avrupa hukukunun üzerinde tutma seçeneğini tartışıyor.

Avusturya Şansölyesi Karl Nehammer böylesi bir durumda ülkesinin de aynı tutumu izleyeceğini açıkladı. ÖVP’li politikacı bir seçim programında, Alman hükümeti üzerine baskının basitçe “Avusturya’nın üzerine yıkılamayacağını” ifade etti. Başbakan “Almanya yasaları alışılmadık bir şekilde yorumlayarak, bir belirsizlik durumu yaratmaya başlarsa, buna karşı duracağız ve sınırlarımızı açıkça koruyacağız” diyor. Bu tutum da bir domino etkisi olarak Avrupa ülkelerini bir birine baskı yapmaya zorluyor.


SINIR DIŞI TEHDİDİ

Avrupa Birliği içerisinde sınır kontrollerinin yeniden başlatılması önerileri ile eş zamanlı gündeme gelen bir başka husus ise sınır dışı uygulamaları. Bu konuda Avusturya öncü ülke konumunda. İçişleri Bakanı Karner, 2023 yılını “sınır dışı yılı” olarak tanımladı. Geçen yıl Avusturya’dan 13 bin kişi sınır dışı edildi. Bu sayı bir rekor niteliğinde. Avusturya’nın yaklaşık on katı büyüklüğündeki Almanya’da ise 2023 yılında 16 bin 400 kişi sınır dışı edildi. Alman hukuk sistemi sığınmacılar açısından sınır dışı uygulamalarına karşı en büyük güvence. Hukuki mevzuat nedeni ile sınır dışı oldukça uzun süren bir süreç. Sınır kontrollerine yeniden başlanacağına ilişkin vaatler öfkeli kitlelere karşı hükümetin tek çaresi.

Almanya’ya hakim gündemin bir de Türkiye boyutu var. Kamuoyunda sınır dışı furyasında Türklerin de ülkeden sınır dışı edileceğine dair varsayımlar Almanya gerçeğinden uzak öngörüler. Tıpkı “Almanya Türklere vize vermiyor” haberleri gibi. Almanya’nın Türkleri sınır dışı etmesi mümkün değil. Zira Türkler Almanya’da sığınmacı olmadıkları gibi önemli bir bölümü de Alman vatandaşı konumunda.


SON HALKA YUNANİSTAN

Meselenin Türkiye açısından bir başka yönü de Yunanistan. Almanya’nın sınır kontrollerine dönme teklifi Yunanistan'da eleştirilere neden oluyor. Yunanistan Almanya’nın taleplerini, Türkiye sınırındaki kontrolleri sıkılaştırarak gidermek yönünde bir siyaset izliyor. Bu da kuzeyden güneye domino etkisi yaratıyor. Yunanistan bu sorunu kendi lehine kullanırken Türkiye ile Yunanistan arasında yeni gerilimlere de neden oluyor.

Almanya’nın sınır kontrollerini genişletmesi üzerine Yunanistan Sivil Savunma Bakanı, Türkiye ile Avrupa Birliğini ayıran duvarın önüne gidiyor. Michalis Chrysochoidis, duvarın önünde yaptığı konuşmada “Hepimiz sınırlarımızı korumak için buradayız. Yunan polisi ve silahlı kuvvetleri ülkenin güvenliğini garanti ediyor. “Meriç kale gibi. Çit hâlâ inşa ediliyor” diyor.

Yunan Başbakanı Miçotakis “Yunanistan’nın zaten gereğinden fazlasını yaptığı” görüşünde.

Yunanistan’ın göç konusunda, örneğin adalarda inşa edilmekte olan ya da halihazırda tamamlanmış olan büyük kabul merkezleriyle, zaten gereğinden fazlasını yaptığına inanıyor. Bu merkezler AB tarafından birkaç yüz milyon avro tutarında finansmanla inşa edildi. AB, “Kapalı Kontrollü Erişim Merkezleri” olarak adlandırılan bu kampların, göçmenlerin güvenli üçüncü ülkelere hızlı bir şekilde geri gönderilmesi ya da diğer AB ülkelerine dağıtılması amacıyla hızlı iltica prosedürleri için kullanılmasını istiyor.

Miçotakis ayrıca AB’nin Türkiye ile duvara mali katkıda bulunması talebini de yineliyor. Yunanistan şu ana kadar beş metre yüksekliğindeki duvarın inşasını kendi masraflarını karşılayarak sürdürdü ve bu giderler AB tarafından zımnen kabul edildi. Halen yaklaşık yüz kilometrelik bir mesafede inşa çalışmaları sürüyor. Yunanistan gerekirse bu mesafeyi tek başına tamamlamak istiyor. Ancak Yunan başbakanı giderlerin Avrupa ülkelerinde adil bir şekilde dağıtılması gerektiğini söylüyor.

Kuzey ve Batı Avrupa’nın Yunanistan üzerinde baskıları karşımıza Bodrum Akyarlar’da Yunan hücumbotu olarak çıkıyor.




#almanya
#göçmen
#diplomasi

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.