T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 15 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Perde aralandı...

"Biri anlatsa da anlasak" yazımın çıktığı dün, gazetelere göz atar atmaz, Tümg. Reha Taşkesen ile ilgili bilgilerine başvurduğum kaynağımı arayıp teşekkür ettim. O ve yönlendirdiği diğer kaynaklar beni yanlış çıkarmadığı için...

Emekliliğini isteyen Kara Harp Okulu Komutanı Tümg. Taşkesen Hürriyet ile Sabah'a ayrı ayrı konuşmuş ve başına gelenleri anlatmış... Telekulağa takıldığı doğruymuş, kendisi de kim tarafından dinlendiğini bilmiyormuş. Bayan öğrencilerle veya subaylarla ilişkisi bulunduğu iddiası doğru değilmiş. Olanı bir operasyon, bir tür 'Watergate Skandalı' olarak görüyor komutan (Sabah); ayrıca bu operasyonun arkasında bir yabancı devletin varlığından kuşku duyuyor (Hürriyet)...

Benim en çok dikkatimi çeken de, komutanın, "Bu işin arkasında bir yabancı devlet desteği olup olmadığını da doğrusu merak ediyorum" cümlesi... 'Yabancı devlet desteği' ha? Hımm!

Dikkatimi çekmesinin sebebini de açıklayayım: Dün burada çıkan yazıyı kotarmaya çalışırken görüştüğüm kişilerden biri, "Bence bu iş bir yabancı devlet operasyonu" demişti. Türk Silâhlı Kuvvetleri (TSK) bünyesinde yaşanan bütünüyle 'yerli' görüntülü bir olayın dış unsurlara bağlanmasını hayli 'uçuk' bir teori olarak gördüğüm için yazımda kullanmadım. Oysa, işte Taşkesen Paşa'nın bizzat kendisi, TSK ile bağlarının kopmasına sebep olan olayı 'bir yabancı devlet' ile irtibatlıyor...

Bir şeyi bilmekte yarar var: Kara Harp Okulu Komutanı iken önüne konan telefon kayıtları yüzünden istifasını isteyen Tümg. Reha Taşkesen, "Genelkurmay Başkanı olabilecek çapta" denilen bir asker... 28 Şubat sürecinde bazı icraatlara itiraz ettiği biliniyor, ama 'irtica' konusunda diğer komutanlardan farklı düşünmediği de kesin. Bir özelliği de, Genelkurmay İstihbaratının başındaki Korg. Arslan Güner gibi, o da, Genelkurmay Başkanlığı'na gelmesi beklenen Org. Yaşar Büyükanıt'a 'yakın' bilinen komutanlar...

Böyle bir komutanın nasıl olur da 'gönül meselesi' yüzünden orduyla ilişkisi kesilir?

İşte 'yabancı devlet parmağı' bu soruya kolayından cevap verilemediği için gündeme geliyor. Bir olay görünür yüzüyle açıklanamadığında görünmeyen bir yönü olup olmadığını düşünmek hiç de yadırgatıcı değildir. İç unsurlarla yeterince açıklanamıyor bu olay mâdem, o halde "Acaba dış parmak var mı?" diye düşünebilirsiniz... Nitekim, 'Watergate' benzetmesi yaptığı olayı Tümg. Taşkesen de bütün boyutlarıyla kavrayamamış olmalı ki, 'bir yabancı devlet desteği' senaryosunu kendisi dile getirmiş...

O hangi ülkeyi kast ediyor, kendisiyle kast ettiği ülke arasında nasıl bir irtibat kuruyor bilmiyorum. Olayı anlamak için başvurduğum kaynağın kulağıma fısıldadığı senaryonun doğruluğundan da emin değilim. Neticede bir senaryo adamın bana anlattığı ve her senaryo gibi doğru olmama ihtimali de bulunuyor...

Senaryo şu: Geçtiğimiz günlerde, 'Black Hawk' adlı Türk görünümlü bir ABD şirketiyle ilgili haber Türk basınına yansıdı. Bir takım Türklerin içinde yer aldığı şirket, "Irak'ta sefere çıkan Türk TIR'larının güvenliğini sağlamak" amacıyla çalışacağı iddiasında. Türkiye'nin Irak sınırında geniş araziler kiraladığı, mensuplarına ağır silâhlar taşıtmak için çaba gösterdiği de anlaşılıyor.

Şirket yöneticilerinden biri, bir emekli korgeneral. Korg. Köksal Karabay, emekli olmadan önce, Genelkurmay'da Harekât Başkanıydı; Kuzey Irak'ta Türk askerlerinin başına çuval geçirildiğinde de o görevdeydi. Şirket mensupları arasında bir emekli büyükelçi de var. En ilginç ayrıntı ise, MİT Müsteşarlığından emekli Şenkal Atasagun'un da Black Hawk'ta danışmanlık üstleneceği...

Şirketin göstermeye çalıştığından farklı bir amacı olduğu, ya da farklı bir amaca hizmet etmek üzere kurulmuş olabileceği medyanın kuşkucu üslubuna yansıyor. Medyada yapılan yayınlardan sonra, şirket, amaçladığını kolayca yerine getiremezse şaşırmam.

Tümg. Reha Taşkesen ne der bilemem, ama kaynağım, onun başına geleni, 'Black Hawk olayının intikamı' olarak yorumladı bana. Gönül ilişkisiyle ilgili telefon kayıtları önemli değilmiş o kaynağa göre, dinlemeye başka konuşmaları takılmış olabilirmiş... "İllâ kendisinin o ifşaatta parmağı olması da gerekmez; kolay hedef olduğundan intikam amacıyla onu seçmiş olabilirler" dedi aynı kaynak...

Bana hayli uçuk gelmişti bu teori ve olayın kahramanı 'yabancı devlet parmağı' kuşkusunu dile getirmeseydi yazmayacaktım da. Bugün bu senaryo gözüme dünden daha az uçuk görünüyorsa sebebi Taşkesen Paşa'nın Hürriyet'te yer alan kendi sözleridir...

Kaynağımın bir sözünü daha aktarayım: "Önümüzdeki günler bayağı hareketli geçecek..."

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi